14098
bu ülkede onlarca iyi eğitim almış insan, ya çok küçük bir meblağa bir ay boyunca köle gibi çalışıyor ya da hiç iş bulamıyor. hayat şartları bu kadar acımasızken, bu boktan memleketin her türlü maddi imkanının en üst düzeydeki seviyesine sahip olan bu grubun; şımarıkça, küstahça, işine saygı göstermeyip, sahada adımına adım katmadan oynamasının iş ahlakıyla bağdaşır hiçbir yanı yok. sizi izlemek için çaba gösteren taraftar, kimi zamanlarda aldığı asgari ücretin yüzde 15 - 20'sini sırf bir maça gitmek için ayırıyor. bunun karşılığında kıçını rakibe dayayıp faul almaktan başka bir iş yapamayan selçuk'u, her ikili mücadelede kendisini yerde bulan ve her maç en az bir golün yenmesine katkı sağlayan semih'i, bir futbolcu olmak için hiçbir bedensel özelliği ve ayırt ediciliği olmayan rakip takımın sol açık gözlemcisi tarık'ı, rakip arkasına koşu yapmak dışında büyük takımın santrafor ihtiyacını karşılayamayan burak'ı ve aslında 3. forvet olarak takıma katkı verebilecek bir oyuncuyken, dengelerin efendisi hamza tarafından burak efendi küsmesin diye forvet transferi yapılmadığı için sürekli on bir oynamak zorunda kalan ve potansiyelinin fazlasını veremediği için kötü durumlara düşen umut'u, sneijder yokken eli ayağına dolaşan yasin gibi yerli futbolcuları izliyoruz. gördüğünüz gibi hepimizin mücadelesinden rahatsız olduğu ortak nokta, bu futbolcuların tamamının türk olması ve işine saygı duymaması. sneijder ve muslera dışında on birde oynayabilecek yabancı futbolcumuz zaten yok. podolski iyidir, hoştur ama o kadar rezil oynuyor ki, attığı goller bile benim gözümde kurtaramıyor onu. jose r., carole, denayer çok iyi birer yedek ama asla bizim seviyemizde değil. bahsettiğim seviye drogba'lı, senijder'li, eboue'li, elmander'li, ujfalusi'li, riera'lı seviye. bizim takımın temel seviyesi böyle olmalıdır. bundan aşağısını takıma reva gören insanlar, böyle ilklere imza atmış bir kulübü yönetmemelidir. görüleceği üzere takımda işini iyi yapma duygusu yerle bir olmuş adamlar bulunmakta. bir büyük takım şampiyon olamadığı sene rakibinden 10 küsürlü farklar yemez. açıp fenerbahçe'nin istatistiklerine bakın, şampiyon olamıyorlar belki çoğu zaman, ama inanılmaz bir ortalamaları var. galatasaray şampiyon olmamışsa, birinci oluyorlar, biz şampiyon olunca da ikinci oluyorlar genelde. aragones'li dönemleri dışında ilk 3'ün dışına çıktıklarını hatırlamıyorum. şampiyonluktan koptu diye lige küsen, oynadığı oyunu hiç eden bir ekip olduk son yıllarda. oysa ki her maç ayrı bir hedeftir, şampiyonluk her zaman olacak diye bir kaide yok ama en tepeye çıkamadığın zamanda da saygı duyulası bir iş ortaya koymak durumunda bu arkadaşlar. bunu yapamıyorlarsa da takımın revizyona gitme zamanı gelmiş demektir. 2012'den beri selçuklu, semihli, buraklı kadro 4 senede 3 şampiyonluk kazandı ve fatih terim'in etkisiyle avrupa'da da iyi işler yaptılar. ama bu oyuncuların futbola bakış açıları ile bizim geleceğimizi inşa etmemiz çok zor. nasıl olacak bilmiyorum ama iki gün işine geç giden adamın kovulduğu bir ülkede, aylardır işlerini kötü yapan bu adamların sözleşme yüklerinden kurtulmak öyle bir bela ki, geleceğimizi şekillendiremiyoruz. bir şekilde bunlardan kurtulup, yerlerine başarıya aç kalmış, futbol oynamaya iştahlı bir ekip oluşturup, takımın omurgasını yeniden düzenlemek gerekiyor. tabii bu donk'u transfer eden vizyon ile mümkün değil, ama yapılacak şey belli. en azından mücadelesinden vazgeçmeyen bir ekip ortaya koymak. biz 14 sene şampiyon olmadık bu bize koymadı ama mücadele etmemek koyuyor. sneijder ve muslera'nın iş ahlakının benzerlerine sahip 7 - 8 adama daha ihtiyacımız var. bu iki futbolcu da 11 puan fark yemiş takımın oyuncusu, diğerleri de. aradaki farkı hepimiz görüyoruz. en büyük iş de mustafa denizli'ye düşüyor. evet hocam, kariyerini, başarılarını, karakterini riske atacağın kulüp için bazı şeyleri değiştirmenin vakti geldi. dursun'a kalırsak işimiz zor zira..