• 138
    galatasaray – akhisar belediye : 3-2

    hafta içi kupa grubunda galatasaray 2-1 kazanmıştı, eksik kadrolarla. sezon başından beri istikrarlı bir futbol oynayamayan, taraftarını küstüren galatasaray’ın güçlü akhisar karşısında puan kaybetmesi sürpriz olmazdı.

    akhisar’a güçlü demişken, kadro kalitesinden bahsetmiyorum ama ne oynadığını bilen, belli bir planı programı olan bir takım olarak görmek lazım. hani bizim anlı şanlı takımlarımız iskandinav ülkelerinin sıradan takımları karşısında zorlanır ya, ona benzer bir durum. akhisar tam da iskandinav takımları gibi oyun disiplininden kopmayan, futbolun basit işlerini yaparak başarılı olmuş bir takım. bütçeye göre müthiş işler çıkartıyorlar. tebrikler.

    mustafa denizli, maça yine önde 4’lüyle başladı. önceki maçlara göre bu handikap hiç sırıtmadı. neden? çünkü, burak yılmaz’ın yokluğunda oynayan umut bulut’un bütün özelliklerini ortaya koyabileceği bir akhisar vardı.

    akhisar avut atışlarında bile savunmayla pas yaparak çıkmaya çalışan bir takım. umut’un en sevdiği rakip oyun şekli. kaleciye, stoperlere, beklere pres yaparak sevdiği ve en iyi şeyleri yaptı umut. böyle olunca, efektif kullanılabildi. tabii ki, takımın hep birlikte savunmayı öne çıkararak presi genişlettiklerini de belirtelim.

    aslında önde presle oynamak galatasaray gibi takım savunması zayıf takımlar için en ideal oyun şekli. alan daraltarak oynayınca orta sahanın yükünün 2 kişiye binmesi söz konusu olmuyor. forvetteki becerili ama savunmaya destek vermeyen, destek verse bile beceremeyen oyuncular için de şahane bir ortam.

    nitekim öyle de oldu. presten kazanılan bütün toplar dar bir alanda sneijder, podolski, yasin, bilal’le akhisar üzerinde baskı kurmayı sağladı. akhisar’ın planı muhtemelen o presten sıyrılıp galatasaray savunmasının arkasına sarkmak şeklindeydi. fena fikir değil aslında ama olmadı. kontraya bile pas yaparak çıkmak istediler. ah.

    galatasaray’ın öndeki presi ve fazla pozisyon vermemesini sadece oyun planına da, akhisar’a da bağlamıyorum. maçtan önce mustafa denizli “bambaşka bir takım izleyeceksiniz” demişti. bambaşka takım= iştahlı, coşkulu takım. gerçekten de bu sezonun en coşkulu, en iştahlı galatasaray’ını izledik.

    bu iştahlı takım hala büyük bireysel hatalar, önemli pozisyon hataları yapıyor. hala çıkarken çok basit top kayıpları yapıyor. yenilen iki golde de bu hataları gördük. semih’in kaleye yüzü dönükken dan diye vurmamasını nasıl açıklarız bilmiyorum. halbuki en iyi yaptığı şey. hani, sneijder, yasin falan gibi becerili ve savunma inceliklerini bilmeyen bir oyuncu olsa, önce topa basmak isteyebilir anlarım da, sen semihsin be kardeşim, vur gitsin işte. ikinci gol, bu sene
    galatasaray’ın klasiği oldu. bu kaçıncı acaba? takımın attığı kornerden sonra yenen kontra, alan, adam paylaşımı doğru yapılmamış, rakip için altın tepside sunulmuş lezzetli bir yemek gibi. sorarsan, golü muslera yedi.

    devre arasına az kaldı. birileri gidecek bu takımdan. artık idmanlarda, maçlarda çok daha iştahlı oyuncular görmek istiyorum. bir futbolcuyu galatasaray’da kalmak motive edemiyorsa ne motive eder bilmiyorum.

    geçen haftaki beşiktaş yenilgisinden sonra çok gerekli bir galibiyet kazandı takım, devamı gelir inşallah.

    daha bu takıma selçuk inan girecek sevgili can :)

    www.mevzubahis.com 'da yayınlanmış bir yazıdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın