475
ikisinin de sene başında satılmasını istiyordum.
bunun birinci nedeni ekonomik.
galatasaray pek fazla oyuncu satabilen bir kulüp değil. bir çırpıda aklıma gelenleri sayıyorum: ribery'nin elden kaçması, şampiyonlar liginde oynamış ve fransa'da kiralık performansı iyi olan dany'nin kulüpten bedavaya ayrılması, semih kaya' nın ve servet çetin'in 8-9 milyon euro'lar konuşulurken satılmamış olması falan hep sıkıntılı noktalar. ribery kaçtı, dany bedavaya uçtu, semih'in performansı yerlerde, servet konusunu zaten açmak bile istemiyorum.
mehmet topal'ı 5.5 milyon euro'ya satmıştık.
fernando meira'yı 5.8 milyon euro'ya satmıştık.
hakan şükür'ü 6.5 milyon euro'ya satmıştık.
keita'yı 8 milyon euro'ya satmıştık.
arda'yı 12 milyon euro'ya satmıştık.
bunlar irili ufaklı kazanç sağladığımız oyuncular. pek fazla değiller. açıkçası ekonomik yönden zarar ettiğimiz transferlerin sayısı daha fazla. haliyle, avrupa'ya parlayan oyuncuları satmak bence akılcı bir yöntem. öncelikle selçuk 5 milyon euro'ya alıcı bulur. burak yılmaz'a da 10 milyona yakın tekliflerin geldiğini biliyoruz. eh, selçuk bedavaya gelmiş. burak ise 5 milyon euro'ya. selçuk'tan aldığın verimi oyun sisteminde minik bir oynama ile daha ucuza yine alabilirsin. burak'tan aldığın verimi de bana kalırsa alabilirsin. sene başında nikola kalinic 5-5.5 milyon euro'ya bitirilebilirdi. ekonomik yönden bu adamları satmak hayli karlı olacaktı. ikisi de 1-2 sene sonra istesek de satamayacağımız adamlar çünkü. ek olarak yerlinin çok değerli olduğu dönemlerde aldıkları kontratlar da var. bunlardan kurtulmak bizi rahatlatacaktı.
ikincisi taraftarın gözündeki yerleri.
selçuk muazzam geçen bir sezon sonrasında aynı performansı bir türlü gösteremeyince taraftar haliyle kademeli olarak selçuk'a kızdı. kızma nerede boyut atladı ? forma çıkartma olayında. artık bir kısım taraftar için selçuk bitti. diğer kısım taraftar da ancak ilk sezondaki performansına yaklaşırsa alkışlayacak selçuğu. başka düşüncede olanlar da var tabii, kendisini destekleyenler de var. görüşlere saygım sonsuz. ben selçuğun taraftar üzerinde genel olarak dengeli bir konumda olduğunu düşünüyorum. ne çok iyi, ne çok kötü gözle bakılıyor. bir kısım taraftar haklı olarak da diyor ki, kardeş aldığın parayı avrupa'nın en iyi 20 kulübünün orta sahaları bile almıyor, bu futbol ne ? haklılar. lakin türkiye' de leş ve çok dar bir sistem vardı. en iyi türk futbolcuları toparlayıp eksik kalan yerlere yabancı alıyordunuz. yani yabancı sınırı varken tarık'a oynanan kumar normaldi. selçuk ve burağın aldığı kontratlar da normaldi. şimdi oha diyoruz tabi.
burak ise geldiği günden beri taraftarı iki cepheye ayırmış halde. bir kısım diyor ki bu adam kazma. bir kısım da diyor ki kazma ama atıyor. şimdi, burak bence öyle efsanevi kazma bir adam değil. schalke'ye attığı golü hepimiz gördük. attığı kafa gollerini hepimiz gördük. burağın sorunu mental. hem de bence aşılamayacak bir sorun artık. burağın attığı spesifik gollerden aklıma gelenleri yazıyorum:
schalke'ye topuğuyla düzeltip attığı efsanevi gol. yaratıcı şekilde topu önüne alma var. top kontrolü var. doğru vuruş var. kazmalık yok.
braga'ya attığı olağanüstü kafa golünde topu öyle bir yere öyle beklenmedik şekilde gönderiyor ki, çok çok üst düzey bir gol. zlatan golü hatta ya, değil mi ?
2012-2013 bursa maçında yaptığı plase ile attığı gol. doğru yere doğru vuruş.
2012-2013 antalya maçında attığı frikik, çok üst düzey bir frikik. direğin içine çarparak giriyor top, kaleci nasıl çıkartabilir ki.
2012-2013 cluj maçında attığı gol. önce dengesini kaybetmeden duruyor, sonra bir sağ bir sol çalımı atıyor, üst düzey bitiriyor.
daha çok var böyle golü. abicim, atabiliyorsun işte. çalımın da var. golün de var. hatta bazen kısa pasları da güzel yapıyorsun. top kontrolün de var. ama yapma yahu, şu maç başı 1000 tane ofsayta düşme olayını yapma. elinle kolunla rakibe faul yapma. anlamsız top kayıpları yapma. nasıl yaptığını anlayamadığımız top kontrol edememeleri yapma. plase attığında top dönsün. yapamayan adam olsan yapamayan adam deriz. bakın umut bulut'a eleştiriler hep adamın yeteneği bu denerek yapılıyor. burak'a kızılıyor. çünkü burağın yeteneğini gördük biz. yapabiliyordu bir şeyleri belirli seviyede. iyi de yapıyordu. son zamanlardaki formu ise burağı çoğu taraftarın gözünde bitirdi. buradan artık zor.
üçüncüsü ise galatasaray'ın avrupa'da başarılı olacak futbola uyum sağlama sürecinde "bence" yerlerinin olmaması.
galatasaray lige göre kadro kurunca avrupa'da batırıyor. avrupa'ya göre kurunca ise ligde kilit açamıyor. hatırlayın, amrabat ligde idare ederken şampiyonlar liginde manchester united'lı oyuncuları peşine takarak yaldır yaldır gidiyordu ya da orta yapıyordu. ligde ise güreşçi mi ya bu diye eleştiriyorduk. avrupa'da oynarken kilit açacak oyuncularımız güçsüz kalıyor. ligde oynarken ise alıp giden adamlarımız kilit açma noktasında eksik kalıyor. biz bunların bir tanesini üst düzey yapan adamlara para vermektense, hepsini belirli seviyede yapan gençleri alıp yetiştirmeliyiz. şu noktada muslera-chedjou-sneijder etrafına takım kurulmalı bence. ve bu takım her şeyi 10 üzerinden 6 yapan 17-23 yaş arası gençlerden oluşmalı. forvete ise 25-30 yaş arası iyi bir golcü şart. oyun içinde kalan, elmander tarzı bir golcü. işte bu takım avrupa'da korakor savaşır ve top tutar. bu takım ligde kilidi açar. yoksa biz amrabat gibi adamlara kızmaya devam ederiz. bu sistemde de kısacası, burak ve selçuğun yerinin olmadığını düşünüyorum.
bunun birinci nedeni ekonomik.
galatasaray pek fazla oyuncu satabilen bir kulüp değil. bir çırpıda aklıma gelenleri sayıyorum: ribery'nin elden kaçması, şampiyonlar liginde oynamış ve fransa'da kiralık performansı iyi olan dany'nin kulüpten bedavaya ayrılması, semih kaya' nın ve servet çetin'in 8-9 milyon euro'lar konuşulurken satılmamış olması falan hep sıkıntılı noktalar. ribery kaçtı, dany bedavaya uçtu, semih'in performansı yerlerde, servet konusunu zaten açmak bile istemiyorum.
mehmet topal'ı 5.5 milyon euro'ya satmıştık.
fernando meira'yı 5.8 milyon euro'ya satmıştık.
hakan şükür'ü 6.5 milyon euro'ya satmıştık.
keita'yı 8 milyon euro'ya satmıştık.
arda'yı 12 milyon euro'ya satmıştık.
bunlar irili ufaklı kazanç sağladığımız oyuncular. pek fazla değiller. açıkçası ekonomik yönden zarar ettiğimiz transferlerin sayısı daha fazla. haliyle, avrupa'ya parlayan oyuncuları satmak bence akılcı bir yöntem. öncelikle selçuk 5 milyon euro'ya alıcı bulur. burak yılmaz'a da 10 milyona yakın tekliflerin geldiğini biliyoruz. eh, selçuk bedavaya gelmiş. burak ise 5 milyon euro'ya. selçuk'tan aldığın verimi oyun sisteminde minik bir oynama ile daha ucuza yine alabilirsin. burak'tan aldığın verimi de bana kalırsa alabilirsin. sene başında nikola kalinic 5-5.5 milyon euro'ya bitirilebilirdi. ekonomik yönden bu adamları satmak hayli karlı olacaktı. ikisi de 1-2 sene sonra istesek de satamayacağımız adamlar çünkü. ek olarak yerlinin çok değerli olduğu dönemlerde aldıkları kontratlar da var. bunlardan kurtulmak bizi rahatlatacaktı.
ikincisi taraftarın gözündeki yerleri.
selçuk muazzam geçen bir sezon sonrasında aynı performansı bir türlü gösteremeyince taraftar haliyle kademeli olarak selçuk'a kızdı. kızma nerede boyut atladı ? forma çıkartma olayında. artık bir kısım taraftar için selçuk bitti. diğer kısım taraftar da ancak ilk sezondaki performansına yaklaşırsa alkışlayacak selçuğu. başka düşüncede olanlar da var tabii, kendisini destekleyenler de var. görüşlere saygım sonsuz. ben selçuğun taraftar üzerinde genel olarak dengeli bir konumda olduğunu düşünüyorum. ne çok iyi, ne çok kötü gözle bakılıyor. bir kısım taraftar haklı olarak da diyor ki, kardeş aldığın parayı avrupa'nın en iyi 20 kulübünün orta sahaları bile almıyor, bu futbol ne ? haklılar. lakin türkiye' de leş ve çok dar bir sistem vardı. en iyi türk futbolcuları toparlayıp eksik kalan yerlere yabancı alıyordunuz. yani yabancı sınırı varken tarık'a oynanan kumar normaldi. selçuk ve burağın aldığı kontratlar da normaldi. şimdi oha diyoruz tabi.
burak ise geldiği günden beri taraftarı iki cepheye ayırmış halde. bir kısım diyor ki bu adam kazma. bir kısım da diyor ki kazma ama atıyor. şimdi, burak bence öyle efsanevi kazma bir adam değil. schalke'ye attığı golü hepimiz gördük. attığı kafa gollerini hepimiz gördük. burağın sorunu mental. hem de bence aşılamayacak bir sorun artık. burağın attığı spesifik gollerden aklıma gelenleri yazıyorum:
schalke'ye topuğuyla düzeltip attığı efsanevi gol. yaratıcı şekilde topu önüne alma var. top kontrolü var. doğru vuruş var. kazmalık yok.
braga'ya attığı olağanüstü kafa golünde topu öyle bir yere öyle beklenmedik şekilde gönderiyor ki, çok çok üst düzey bir gol. zlatan golü hatta ya, değil mi ?
2012-2013 bursa maçında yaptığı plase ile attığı gol. doğru yere doğru vuruş.
2012-2013 antalya maçında attığı frikik, çok üst düzey bir frikik. direğin içine çarparak giriyor top, kaleci nasıl çıkartabilir ki.
2012-2013 cluj maçında attığı gol. önce dengesini kaybetmeden duruyor, sonra bir sağ bir sol çalımı atıyor, üst düzey bitiriyor.
daha çok var böyle golü. abicim, atabiliyorsun işte. çalımın da var. golün de var. hatta bazen kısa pasları da güzel yapıyorsun. top kontrolün de var. ama yapma yahu, şu maç başı 1000 tane ofsayta düşme olayını yapma. elinle kolunla rakibe faul yapma. anlamsız top kayıpları yapma. nasıl yaptığını anlayamadığımız top kontrol edememeleri yapma. plase attığında top dönsün. yapamayan adam olsan yapamayan adam deriz. bakın umut bulut'a eleştiriler hep adamın yeteneği bu denerek yapılıyor. burak'a kızılıyor. çünkü burağın yeteneğini gördük biz. yapabiliyordu bir şeyleri belirli seviyede. iyi de yapıyordu. son zamanlardaki formu ise burağı çoğu taraftarın gözünde bitirdi. buradan artık zor.
üçüncüsü ise galatasaray'ın avrupa'da başarılı olacak futbola uyum sağlama sürecinde "bence" yerlerinin olmaması.
galatasaray lige göre kadro kurunca avrupa'da batırıyor. avrupa'ya göre kurunca ise ligde kilit açamıyor. hatırlayın, amrabat ligde idare ederken şampiyonlar liginde manchester united'lı oyuncuları peşine takarak yaldır yaldır gidiyordu ya da orta yapıyordu. ligde ise güreşçi mi ya bu diye eleştiriyorduk. avrupa'da oynarken kilit açacak oyuncularımız güçsüz kalıyor. ligde oynarken ise alıp giden adamlarımız kilit açma noktasında eksik kalıyor. biz bunların bir tanesini üst düzey yapan adamlara para vermektense, hepsini belirli seviyede yapan gençleri alıp yetiştirmeliyiz. şu noktada muslera-chedjou-sneijder etrafına takım kurulmalı bence. ve bu takım her şeyi 10 üzerinden 6 yapan 17-23 yaş arası gençlerden oluşmalı. forvete ise 25-30 yaş arası iyi bir golcü şart. oyun içinde kalan, elmander tarzı bir golcü. işte bu takım avrupa'da korakor savaşır ve top tutar. bu takım ligde kilidi açar. yoksa biz amrabat gibi adamlara kızmaya devam ederiz. bu sistemde de kısacası, burak ve selçuğun yerinin olmadığını düşünüyorum.