• 24866
    --- 4-4-2 dergisi röportajı ---

    -hollanda’da futbola başlaman nasıl oldu?
    futbol oynamaya dört yaşımda başladım. hollanda doğumluyum. 11 yaşımda nac breda’ya transfer oldum. burada 17 yaşıma kadar bulundum. profesyonelliğe de orada adım attım. nac’da iki yıl oynadıktan sonra hollanda’nın başka bir ekibi excelsior’a gittim. ondan sonra da ver elini türkiye! nac’da profesyonel olduğumda beşiktaş’ta tigana vardı. bana kafayı takmıştı. scout’larını göndermişti birkaç defa. 17 yaşımdaydım ve ailemi bırakmayı göze alamadım.

    -dört yaşında oynadığın futbolu hatırlıyor musun?
    hatırlamaz olur muyum! evde kasetlerim bile var. annem futbol hastası olduğumu söylüyor. normalde hollanda’da beş yaşından önce bir futbol okuluna yazılamazsın. benden bir yaş büyük ağabeyim futbol oynamaya başladığında ben krizlere girmiştim. günlerce ağlayınca kabul etmişler. topla yatardım.

    -nasıl yani? sokakta oynadığın topu yatağa sokmuyordun herhalde…
    babamın aldığı bir top vardı. sokakta oynamaya kıyamazdım. topuma sarılır yatardım. sokaklarda ağabeyimle çamurdan gözlerimiz görülmeyecek kıvama gelinceye kadar maç yapardık.

    -ağabeyin şimdi nerede?
    o da benimle birlikte nac’ın altyapısında oynadı. ben a takıma yükseldim, o gönderildi. forvet oynuyordu. benden yetenekliydi ama disiplinli değildi. gece hayatı ve futbolun bir arada yürümediğini bana o gösterdi (gülüyor).

    -okulun ne âlemdeydi?
    elektronik üzerine okudum. okulda hiç başarılı değildim. “okuyalım” dedik, okuduk. okula başlarken elektronikle ilgili hiçbir amacım yoktu.

    -elektronik aletlere bir ilgin var mı?
    hiç anlamam (gülüyor). hiçbir şeyi tamir etmeye yeltenmem bile.

    -futboldan başka bir şey düşünmez misin?
    hayır.

    -sıkılmıyor musun?
    benim hiç öyle bir sıkıntım olmadı. 10 gün izinim olsa ankara’da özel çalışırım. tatil uzunsa memleketime, trabzon’a giderim. evin önünde oturmak bile bana yeter. kız arkadaşım yoktur. öyle şeylerle uğraşmam. film izlemem. çok gezmem. sadece kurtlar vadisi dizisini izlerim. çatışmaları severim. zaten silah hastasıyım. nişancılıkta üstüme tanımam! her hafta bir kez poligona giderim. takımdaki arkadaşlarımı da zorla poligona götürürüm. harbuzi’yi bile götürdüm (gülüyor). benden iyi atış yapan çıkmadı. savaşçı insanlara bayılırım. memati’nin hastasıyım. giyimim de buna uygundur. beni dışarıda görsen tanıyamazsın. ayak bileklerime kadar palto giyerim. deri ceket, kösele ayakkabı severim. giydiklerimi birbirine uydururum. e, yırtık kotun üzerine palto olmaz. giydiklerime para harcamaya da çekinmem.

    -futbolcu dışarıda da duruşuyla ağır olmalı diyorsun yani…
    kesinlikle. kimseye de karışmam. arabam da klasiktir. şortla kimsenin önüne çıkmam.

    -oyununu hangi noktaya getirmeye çalışıyorsun?
    geliştirmem gereken eskiye nazaran daha az. türkiye’ye ilk geldiğimde 73 kiloydum. oynadığım pozisyon için bu kilo yetmiyordu. kafama koydum, beslenmeme çok dikkat ettim ve altı ay içinde sekiz kilo aldım. bunun yüzde 90’ı kastı. türkiye’deki forvetlere baktım, hepsi boğa gibi kuvvetli (gülüyor)! adam sana dokundu mu sıkıntı olmaması lazım. artık sıkıntı olmuyor. hollanda’da futbol bu kadar sert değildi.

    -kiminle karşılaştığında kendini çok ezik hissetmiştin?
    makukula! kayseri’de sol bek oynamıştım. adam bana bir dirsek attı. çenem gitti geldi (gülüyor). şimdi öyle bir şey olamaz. ilk geldiğimde çok zayıftım. şimdi eski fotoğraflara bakmayı bile sevmiyorum.

    -tolunay kafkas sana milli takımda “katil” diyormuş. ne yaptın da aldın bu lakabı?
    sen nereden öğrendin bunu ya (gülüyor)! sahada acımasızım ama kimseye kastım yok! kimseye tekme savurmam ama ikili mücadelede can yakabilirim. benim de canım yandı yakın zamanda. ali bilgin bana bir tekme attı. kaburga kemiklerimin baskısından böbreklerimde iç kanama olmuş. üç gün hastanede yattım.

    -sert oynamanın faydasını görüyor musun?
    ben böyle oynuyorum. fazla sarı kart görmediğime göre kimseye pek zarar vermiyorum. geçen sene bütün maçlarda oynayıp 17 hafta sarı kart görmemiştim. her gün aynaya bakıp “aykut bugün ne yaptın?” derim. vicdan azabı çekmemem lazım.

    -karadenizliler inatçı olur. sende de inatçılık var mı?
    kendimi bir konuda haklı görürsem sonuna kadar giderim. inatlaştığımın kim olduğu umurumda bile olmaz. ufak tefek şeylere inatlaşmam ama inadım tutarsa bitti!

    -“bir gün mutlaka yapacağım” dediğin bir şey var mı?
    ben kadere kısmete inanırım. buna inanırken de işimin hakkını veririm. bir gün milli takımda oynamak istiyorum ama büyük konuşup “mutlaka” demem. abdullah avcı yönetimindeki u-17 milli takımda iyi işler yapmıştım.

    --- 4-4-2 dergisi röportajı ---

    aykut demir
App Store'dan indirin Google Play'den alın