• 63
    derbileri anlamlı kılan nedir?

    derbi: özellikle futbolda, genel olarak tüm sporlarda, aynı şehir veya bölgenin takımları arasında oynanan karşılaşma. yüksek rekabetin yaşandığı derbiler, büyük ilgi gören maçlardır.

    türkiye'nin ilk ve en büyük iki futbol takımlarının karşılaşmasında, yıllardan beridir bir rekabet, çekişme, sadece dillerde de olsa bir dostluğun olduğu aşikardır. bunlar galatasaray ve fenerbahçe birlikte anıldığında akıllara ilk gelen şeyler. daha bir çok şey de ekleyebiliriz.

    geride kalan 8 hafta sonunda 17'şer puanla ikincilik ve üçüncülüğü paylaşan galatasaray ve fenerbahçe'nin şu ana kadar kendilerinden beklenenleri -en azından oyun anlamında- veremediğini söylesek pek abes kaçmaz herhalde. fenerbahçe açısından baktığımızda, yeni hocaları, antrenörleri ve iskeleti değişen takımı ile bir uyum süreci geçirdiğinden pekala söz edebiliriz. ancak unutulmaması gereken noktada şu var, fenerbahçe inişli-çıkışlı bir grafik çiziyor ve oyun anlamında özellikle yıldız oyuncularının baskın karakteri ile aldıkları galibiyetler dışında bir esprisi yok. ha bu demek değildir ki, bu devran böyle döner. belki bir formasyon değişikliği, belkide kenarda oturan 1-2 kişinin takıma monte edilmesi, hatta şu an uzak bile olsa bir hoca değişikliği ile aranılan tempoya ulaşabilirler. sonuçta her oyuncusu, bakıldığında lig seviyesinin en üzerinde bulunan oyunculardan oluşuyor. bugün fenerbahçe'nin rotasyon anlamında ligin en kaliteli takımı olduğu konusunda herkes hemfikirdir herhalde. ancak derbi için, yukarıda belirttiğim sebeplerden mütevellit fenerbahçe'nin kadıköy'deki maçta ev sahibi olması dışında bariz bir artısı yok gibi gözüküyor. buna bir de galatasaray'a karşı yıllardır süregelen yenilmeme geleneğini de eklersek bu maçtan en az bir puanla ayrılması sanırım kimseyi de şaşırtmayacaktır.

    galatasaray'da ise, geçen sezon takılan dördüncü yıldızın getirdiği o 'dördüncü yıldız baskısı', yerini şu aralar yönetim-futbol takımı-hoca-taraftar dörtlüsü arasındaki iletişimsizliğe ve mantıksızlığa bırakmış durumda. mantıksızlık olarak açıklayabildim bunu, lakin sezon başından, hatta geçtiğimiz sezonun bitiminden itibaren bilhassa dursun özbek yönetimi ve hamza hamzaoğlu tarafından yaz aylarını çokça meşgul eden 'denge' ve 'iç dinamiklerimiz' anahtar kelimeleriyle oluşturulmuş açıklamalar söz konusuydu. taraftar, koca yaz boyunca forvet ve bek pozisyonlarının güçlendirilmesi için yönetime karşı bir baskı halindeyken, dursun özbek ve hamza hamzaoğlu bu konuda oldukça inatçı bir tavır sergilediler. buralara herhangi bir transfer gelmediği gibi, üzerine sabri sarıoğlu'nun ne derece hak ettiği oldukça sorgulanan zamlanmış sözleşmesi de eklenince işler biraz çığırından çıkmış oldu. hatta ve hatta, 31 ağustos 2015 tarihindeki 'transfer skandalı'nı da eklersek, bu olaylara neden mantıksızlık dediğimi daha rahat ifade etmiş olurum. ha tabi, bir de galatasaray'ın forvet hattının, rakiplerine nazaran durumu da bu durumu iyice hararetlendirmiş olabilir.

    son gençlerbirliği maçında alınan 4-1'lik galibiyette, galatasaray hiç olmadığı kadar üretken, istekli ve hücum opsiyonlarını zenginleştirmiş bir vaziyetteydi. elbette bu skorda ve oyunda bu denli iştahlı olunmasının sebepleri arasında, ikinci yarının heneb başında 10 dakika içerisinde biri kenar, diğeri duran top olmak üzere iki kafa golü ile zorlanmadan skoru almasının da payı vardı. buna mukabil, gerek gençlerbirliği'nin de açık oyunu, gerekse özellikle ilk yarıdaki -bana göre- hatalı kadro ve dizilişten vazgeçilmesi de galatasaray'ın cumartesi akşamı çarpıcı bir galibiyet almasını sağladı. ancak hala kafalarda soru işaretleri var ve bunlar çok doğal. bir örnekle açıklayacak olursak, maçı 1 gol 1 asist ile tamamlayan ve maçın yıldızı seçilen chedjou'nun, ilk yarıda yaptığı kritik hatanın gençlerbirliği'ne bariz gol şansı tanıması ve eski galatasaray'lı stancu'nun topu direğe nişanlaması, savunma kısmında hala ciddi zaafiyeti olduğunu kapatmıyor ne yazık ki. bu pozisyonda gol üretilemese de, yine orta sahada kaptırılan basit bir top sonrası el kabir'in elini kolunu sallaya sallaya boş kaleye topu yuvarlayarak galatasaray savunmasına nasıl gol atılabileceğinin dersini vermesi de ilk pozisyonun bir başka versiyonuydu adeta.

    klişe kaçacak sözleri pek sevmem, ancak bu derbi öncesinde bir takımın, diğerinden pek de üstün bir yanının olduğunu sanmıyorum. galatasaray'ın biraz daha oturaklı ve birbirini tanıyan bir kadrosunun olması ne kadar rakibine nazaran olumlu bir şey olarak söylense de, bu durumu fenerbahçe'nin yıllardır süregelen iç sahadaki derbi karnesi eşitliyor. nice derbiler gördük, fenerbahçe takımının yıllarca ne kadar kötü, hatta aciz bir top oynadığı dönemlerde kadıköy'de galatasaray'ı sürklase ettiğini. ilk aklıma gelen mesela, 2002 yılındaki derbi. werner lorant döneminde fenerbahçe'nin sezonu altıncı tamamladığı sezonun en önemli randevusunda 6-0'lık flaş skor vardı, ki fenerbahçe'nin o sezonki sıralaması, 1989'dan sonraki en kötü yeriydi. yine luis aragones döneminde bambaşka tartışmaların döndüğü zamandaki derbide, hele ki 1-0 geriye de düşmüş oldukları maçta 4-1'lik net galibiyetleri bu konunun form durumuyla, ya da iyi oyunla alakalı olmadığını bizlere gösteriyor.

    yine bir fark olur mu bilinmez, açıkçası ne gollü bir müsabaka, ne de öyle oyun zevki açısından seyir zevkini yükselten bir maç beklemiyorum. galatasaraylı futbolcuların yıllardır süregelen kadıköy galibiyeti hasretini bitirecek olma isteği onları ekstra motivasyona sokacaktır, keza aynı şekilde derbilerdeki iç saha karnesi oldukça başarılı olan fenerbahçe'yi de olumlu etkiler.

    'istatistik mini etek gibidir, çoğu şeyi gösterir, ancak esas isteneni göstermez.'

    sir alex ferguson'un bu meşhur sözünü hatırlamakta fayda görüyorum. zira elimizde öyle bir veri var ki, bu ve bundan 10 sene evvele kadar geçen bütün derbi maçlarına karşı büyük bir referans oluşturuyor.

    'fenerbahçe futbol takımı, kadıköy şükrü saraçoğlu stadı'nda 17 nisan 2005 fenerbahçe beşiktaş maçından bu yana yenilmiyor.'
App Store'dan indirin Google Play'den alın