17
galatasaraylıyım kimsenin galatasaray'ın kaybetmesini istediğini sanmıyorum.
öte yandan, galatasaray'a yakışmayan yönetim tarzı ile dursun özbek'in ve galatasaray markasına 3-4 numara ufak hocalık tarzı ile hamza hamzaoğlu'nun başarısız olmasını isteyenler var.
tabii doğal olarak, yukarıdakilerden biri olursa diğeri olmuyor.
ikisini tartıya koyduğumuz zaman hangisi daha ağır basıyor noktasında ciddi bir değerlendirme yapmak lazım.
bir noktada ekonomi yapılması gerektiğini hepimiz biliyoruz. açıkçası 2-3 senelik bir yeniden yapılanmanın ve artık yaşını başını almış oyunculardan kurulu futbol takımının sancılı olabilecek bir yenilenme sürecinden geçmesinin şart olduğu konusunda da sanırım hepimiz hemfikiriz.
öte yandan böyle sancılı süreçlerde süreci yönetebilecek ve yeniden yapılanmayı sağlayabilecek bir yönetim ve hocanın varlığı şart. an itibariyle galatasaray'da ikisi de yok. süreç nasıl yürütülür? genç adam nasıl yetiştirilir?
öncelikle takımın eksik olduğu yerleri net şekilde tespit eder ve bu yerlere kilit adamlar alırsın. gençler, bu adamlarla birlikte oynayarak oyunlarını yukarı çeker ve o adamlar tecrübelerini oyuna katarken gençler de dinamizm katar. bu kadar basit aslında takım yaratmak. herkesin birbirini kesebileceği bir forma dağıtımın olur ki çalışan formayı kapsın.
hoca kısmından konuya başlayalım:
1) takımın eksiklerini tespit etmekten aciz.
2) formayı kesinlikle adaletli dağıtmıyor
3) takım içinde belli bir kesimi koruduğunu ve takıma katılacak adamlar arasında ayrımcılık yaptığını alenen beyan ediyor.
4) taktik bilgisi zayıf, kondisyon yükleyemiyor.
şimdi bu şartlarda bir takımın başarılı olabilmesi için sahaya çıkan 11 oyuncunun da her türlü rakipten daha kaliteli olması şart. zira kulübe kesinlikle bir artı değer katmıyor.
yönetime gelelim;
1) spor ekonomisinde büyümek, gelirleri arttırmakla olur. gelir arttırmanın yolları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, tribün gelirleri, sportif gelirler ve sponsorluk en önemli gelir kalemleridir. buna rağmen yönetim, yapmaması gereken eylemlerin hepsini yaparak geliri arttırmaktan çok gideri azaltma yoluna gitti. bu da basit esnaf mantığıdır. 1 sene güzel rakamlar görürsünüz ancak 2. sene itibariyle sportif başarı elden gideceğinden, projekisyonlarınız %40-50 gibi sapmalara uğrar.
2) dursun özbek, birden çok kez (vineler var) yalan söyledi. bu büyük bir risk, zira yalan söyleyen adamdan korkarım. konunun ne olduğu önemli değil ancak bugüne kadar neye "yok" dedi ise var olduğu ortaya çıktı, neye "olacak" dedi ise olmadı.
3) ortada ciddi bir kriz durumu var zira sportif başarının gitmesi ihtimali gelmesi ihtimalini ciddi anlamda gölgede bırakıyor. buna rağmen bugün dahi asbaşkan çıkarak biz memnunuz, kriz yok diyor. kriz olmayabilir ama fakat olmalı. işler artık yürümüyor. krizin olması mı daha üzücü yoksa krizin olması gereken yerde kafasını kuma gömerek kriz çıkartmayan yönetim mi emin olun bilemiyorum.
bu çerçevede değerlendirmem şöyle:
hiçbir zaman galatasaray'ın kaybetmesini istemem, puan kaybında uykularım kaçıyor. öte yandan kısa vadede gelecek başarısızlığın yarattığı durumun ortaya çıkaracağı ibret tablosunun galatasaray'ın uzun vadede daha kuvvetli ve daha başarılı olmasını sağlama imkanı çok fazla. nitekim, yukarıda saydığım koşullar çerçevesinde takımın en hassas dönemi olan yenilenme dönemini bu yönetim ve hocanın eline bırakmak, telafisi mümkün olmayacak zararlar doğurması kuvvetle muhtemel bir eylem. yeniden yapılanmanın hiçbir koşul altında bu adamlar başta iken gerçekleşmemesi lazım.
bu çerçevede hangisi daha hayırlı ise o olsun demekten başka diyebilecek bir şey yok. nitek
öte yandan, galatasaray'a yakışmayan yönetim tarzı ile dursun özbek'in ve galatasaray markasına 3-4 numara ufak hocalık tarzı ile hamza hamzaoğlu'nun başarısız olmasını isteyenler var.
tabii doğal olarak, yukarıdakilerden biri olursa diğeri olmuyor.
ikisini tartıya koyduğumuz zaman hangisi daha ağır basıyor noktasında ciddi bir değerlendirme yapmak lazım.
bir noktada ekonomi yapılması gerektiğini hepimiz biliyoruz. açıkçası 2-3 senelik bir yeniden yapılanmanın ve artık yaşını başını almış oyunculardan kurulu futbol takımının sancılı olabilecek bir yenilenme sürecinden geçmesinin şart olduğu konusunda da sanırım hepimiz hemfikiriz.
öte yandan böyle sancılı süreçlerde süreci yönetebilecek ve yeniden yapılanmayı sağlayabilecek bir yönetim ve hocanın varlığı şart. an itibariyle galatasaray'da ikisi de yok. süreç nasıl yürütülür? genç adam nasıl yetiştirilir?
öncelikle takımın eksik olduğu yerleri net şekilde tespit eder ve bu yerlere kilit adamlar alırsın. gençler, bu adamlarla birlikte oynayarak oyunlarını yukarı çeker ve o adamlar tecrübelerini oyuna katarken gençler de dinamizm katar. bu kadar basit aslında takım yaratmak. herkesin birbirini kesebileceği bir forma dağıtımın olur ki çalışan formayı kapsın.
hoca kısmından konuya başlayalım:
1) takımın eksiklerini tespit etmekten aciz.
2) formayı kesinlikle adaletli dağıtmıyor
3) takım içinde belli bir kesimi koruduğunu ve takıma katılacak adamlar arasında ayrımcılık yaptığını alenen beyan ediyor.
4) taktik bilgisi zayıf, kondisyon yükleyemiyor.
şimdi bu şartlarda bir takımın başarılı olabilmesi için sahaya çıkan 11 oyuncunun da her türlü rakipten daha kaliteli olması şart. zira kulübe kesinlikle bir artı değer katmıyor.
yönetime gelelim;
1) spor ekonomisinde büyümek, gelirleri arttırmakla olur. gelir arttırmanın yolları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, tribün gelirleri, sportif gelirler ve sponsorluk en önemli gelir kalemleridir. buna rağmen yönetim, yapmaması gereken eylemlerin hepsini yaparak geliri arttırmaktan çok gideri azaltma yoluna gitti. bu da basit esnaf mantığıdır. 1 sene güzel rakamlar görürsünüz ancak 2. sene itibariyle sportif başarı elden gideceğinden, projekisyonlarınız %40-50 gibi sapmalara uğrar.
2) dursun özbek, birden çok kez (vineler var) yalan söyledi. bu büyük bir risk, zira yalan söyleyen adamdan korkarım. konunun ne olduğu önemli değil ancak bugüne kadar neye "yok" dedi ise var olduğu ortaya çıktı, neye "olacak" dedi ise olmadı.
3) ortada ciddi bir kriz durumu var zira sportif başarının gitmesi ihtimali gelmesi ihtimalini ciddi anlamda gölgede bırakıyor. buna rağmen bugün dahi asbaşkan çıkarak biz memnunuz, kriz yok diyor. kriz olmayabilir ama fakat olmalı. işler artık yürümüyor. krizin olması mı daha üzücü yoksa krizin olması gereken yerde kafasını kuma gömerek kriz çıkartmayan yönetim mi emin olun bilemiyorum.
bu çerçevede değerlendirmem şöyle:
hiçbir zaman galatasaray'ın kaybetmesini istemem, puan kaybında uykularım kaçıyor. öte yandan kısa vadede gelecek başarısızlığın yarattığı durumun ortaya çıkaracağı ibret tablosunun galatasaray'ın uzun vadede daha kuvvetli ve daha başarılı olmasını sağlama imkanı çok fazla. nitekim, yukarıda saydığım koşullar çerçevesinde takımın en hassas dönemi olan yenilenme dönemini bu yönetim ve hocanın eline bırakmak, telafisi mümkün olmayacak zararlar doğurması kuvvetle muhtemel bir eylem. yeniden yapılanmanın hiçbir koşul altında bu adamlar başta iken gerçekleşmemesi lazım.
bu çerçevede hangisi daha hayırlı ise o olsun demekten başka diyebilecek bir şey yok. nitek