• 509
    taraftar açısından oldukça stresli bir transfer dönemini geride bıraktık. aslında son 1 yıldır uefa’nın sıkı denetiminde olan kulübümüzün işbilmez başkanı dursun bey seçim sürecinde herkes galatasaray’da oynamak istiyor, yıldız yağdıracağız minvalinde açıklamalar yapmasa çoğumuz strese girmeden sakin sakin takip edebilirdik. kulübün finansal durumundan haberi mi yoktu, yoksa bu tür söylemlerle taraftarı kandırabileceğini mi düşündü bilmiyorum ama seçimle geldiği makamın önemini bilmiyordu. gerçeklerin farkına vardığında ise iş işten geçti ve bir daha basının karşısına çıkacak yüzü bulamadı. olan bizim 2 kupamıza oldu. çifte kupayı doyasıya kutlayamadan kendimizi bu yönetimle şampiyonlar liginde nasıl başarılı olabiliriz konusunda endişelenirken bulduk.

    dursun özbek seçildiğinde birçoğumuz yönetim kurulunda cüneyt tanman gibi bir ismin olmasına sevinmişti. ancak yabancı sınırının kaldırıldığı yerde, aynı görevde daha önce başarısız olmuş bir ismin sportif direktörlüğe getirilmesinin ne kadar yersiz bir hamle olduğu çok geçmeden anlaşıldı. ülkemiz futbolunun en önemli sorunlarından biri olan yerli seviciliği maalesef cüneyt tanman’da da vardı. gelir gelmez sabri’nin sözleşmesini büyük oranda zam yaparak uzatması bunu kanıtlar nitelikte. bu olay yüzünden gereksiz şekilde başta hamza hocaya yüklenildi. oysa fatih terim’in bize alıştırdığının aksine bu tür olaylar teknik direktörü ilgilendiren meseleler değildir. teknik direktör yönetime sözleşmesinin uzatılmak istendiğini söyler, görüşmeyi yönetim yapar.

    burada hamza hocayı eleştireceğimiz nokta sabri’nin takımda kalması değildir. takımın bariz bir şekilde sağ beke ihtiyacı varken sabri’nin as oyuncu olarak takımda kalmasıdır. yukarıda bahsettiğim mali durum nedeniyle aynı dönemde iki sağ bek alarak riske girmek istemeyebilirsin ama ihtiyaç varken aynı rotasyonla devam edersen sen de suçlu olursun. aslında transfer döneminin başında hoca sağ bek aradıklarını söylemişti. basında da bir çok isim geçti. ama zaman geçtikçe hoca transfer çalışmaları hakkında bilgi verirken sağ bek mevkini hiç telaffuz etmemeye başladı. hatta son demeçlerinde sabri, tarık ve hamit rotasyonun yeterli olduğunu söyledi. ki hazırlık maçlarında bariz bir şekilde bu takımın en önemli eksiğinin sağ bek olduğu anlaşılıyordu. yönetimi korumak için böyle bir açıklama yaptığı aşikar. yalnız bunu yaparken kendisine inanan taraftarı karşısına alarak kendi kuyusunu kazdığının farkında değil.

    geçen sene kadromuzdaki en büyük eksiklerden birisi kanat rotasyonumuzun zayıf olmasıydı. büyük umutlarla alınan olcan’ın evrim geçirerek göbekli bir dayıya dönüşmesi, bruma’nın yaşadığı ciddi sakatlıktan sonra hala istenilen seviyeye gelememesi bu sorunun en temel nedenleri. yasin ikinci yarıda yaptığı patlamayı yapmasa geçen sene büyük ihtimalle şampiyon olamayacaktık. tüm bunları hesaba katınca kanat rotasyonuna şampiyonlar liginde de katkı verebilecek bir isim katmak şarttı. yıllardır ilgilenip bir türlü alamadığımız podolski transfer edilerek bu eksik giderilmeye çalışıldı ama bence kadro mühendisliği açısından iyi bir transfer değildi. elimizde bulunan bütün kanat oyuncuları solda oynarken rahat eden oyunucular. podolski de aynı şekilde sağ kanatta oynadığında verimli değil. bu açıdan sağ tarafta oynayan bir kanat alınsaydı daha iyi olurdu. ayew’un ismi geçti ama sanırım çok yüksek bir imza parası istediği için transferi gerçekleşmedi. her şeye rağmen podolski bir fırsat transferidir ve mevcut kanat rotasyonunda solda en fazla verim verebilecek oyuncudur.

    gelelim orta sahaya. şampiyonlar liginde gol yeme rekoru kırdığımız sezonda melo-selçuk-sneijder üçlüsünün bu seviye için yeterince dinamik olmadığı anlaşıldı artık. bu bağlamda orta sahaya ısıran bir oyuncu almak lig için değil ama şampiyonlar ligi açısından gerekliydi. jem paul karacan’ı hiç izlemedim. böyle bir oyuncu mu bilmiyorum ama hazırlık maçlarında aldığı kısa sürelerde bu ışığı vermeyi bırak galalatasaray’ın kapısından geçemeyecek bir oyuncu görüntüsü verdi. bu kalitede bir oyunucunun, sakatlık geçmişi de olmasına rağmen alınmasında ısrar edilmesi hamza hocanın hanesine yazılacak başka bir eksi. bilal transferini anlayabilirim. her hoca eski takımından katkı vereceğine inandığı oyuncuları ister. yine de bilal ve jem yerine bize daha fazla katkı verebilecek bir orta saha alınsaydı daha iyi olabilirdi.

    jose ise belki az önce bahsettiğim tipte bir oyuncu değil ama pas yeteneği muazzam, çok büyük potansiyeli olan bir oyuncu. selçuk’un artık yavaş yavaş piyasadan çekilmeye başlayacağını düşünürsek çok iyi bir transfer. oynadığı maçlarda da ilk on biri hakettiğini gösteren performansı bunu kanıtlar nitelikte. emre’yle beraber sneijder’in tek pas oyununa çok fazla yardımı dokunacak bir isim. hele melo’nun gittiği yerde bizim için çok büyük şans. aynı tip oyuncular değil. lakin melo’nun transfer süreci çok uzadığından ve onun tipinde bir oyuncu alamadığımız için bizi en azından bilal’e mahkum etmeyecek kalitede bir oyuncu.

    melo’nun gitmesine de ayrı bir parantez açmak lazım. kazandırdığı şampiyonluklarla ve kupalarla, taraftarla kurduğu bağ ile, saha içinde ve dışında tek başına psikolojik üstünlük olmasıyla bana göre çoktan efsanelerimiz arasına adını yazdırdı. keşke gitmeseydi demiyorum. onun yerine tabiri caizse zirvede bırakarak gitmesi daha değerli. çünkü saha içinde verdiği katkı yavaş yavaş tartışılan bir oyuncuydu. fiziksel olarak da eski melo yoktu artık. olası bir kötü performansının ardından taraftarın teneke bağlayarak yollaması yerine bu şekilde zirvede bırakarak, üstelik güzel de para kazandırarak gitmesini tercih ederim.

    hamza hocanın transfer döneminin başından beri düzenli olarak dillendirdiği mevki olan forvete takviye yapmadık. üstelik açık açık pandev’in gidişinin ardından burak ve umut rotasyonu bizim için yeterli değil, üçüncü bir forvet istiyoruz demesine rağmen alınmadı. en son kimse alınmayınca burak, umut ve sercan benim için yeterli demeye kalksa da galatasaray taraftarı için önceliğin karakter olduğu gerçeğini gördü. sonuç olarak elinde forvet olarak sadece burak ve umut kaldı. transfer döneminin başındaki süreç iyi yönetilseydi eğer niasse’ı kiralama formülü uygulanabilirdi belki. en azından umut bulut’u izleme süremiz azalırdı.

    hocanın dilinden düşürmediği bir başka mevki olan stoper için, fatih terim’in ikinci sezonundan itibaren takımı çalıştıran 4 teknik adam da ısrarla takviye istedi. semih’in, ujfa’nın gitmesiyle gelişiminin durması, chedjou’nun maç içerisindeki konsantrasyon kayıpları, hakan’ın sürekli sakatlanması ideal stoper ikilisini bulamamamıza neden oldu. yine de kadronun bu kadar sorunu varken stoper ihtiyacının acil olmadığını düşünüyordum. bu açıdan bakınca genç bir isim olan denayer takviyesi yerinde gözüküyor. carole transferine çok sevinmiştim. yıllar sonra carole-telles ikilisiyle birlikte çok iyi bir sol bek rotasyonumuz olmuştu. telles’in gitmesi bu sevincimi kursağımda bıraksa da carole bizim için daha yararlı bir seçenek gibi gözüküyor. ayrıca bu transfer için geçtiğimiz sezon içerisinde çok eleştirdiğimiz scout ekibini tebrik etmek lazım. ilerleyen dönemlerde umarım bu tarz transferleri daha çok görürüz.

    transfer döneminin başında gönderilmesi gereken birçok oyuncu vardı. kadrodaki oyuncu sayısını indirme konusunda iyi iş yaptık. eleştirilebilecek tek nokta oyuncu satamama konusu olur. geçen sene menajerlere 8.5 milyon dolar para ödemiş bir kulüp için oyuncu satmak bu kadar zor olmamalı. yapılması gereken takviyeler ise sağ bek, forvet, kanat oyuncusu* ve koşan orta saha idi. daha az acil olan mevkiler ise yedek kaleci, yedek sol bek olarak gösterilebilirdi. kevin grosskreutz transferi aynı anda bek, kanat ve orta saha rotasyonuna girebilecek olması açısından çok güzel bir transferdi ama onu da yüzümüze gözümüze bulaştırdık. inşallah fifa’ya yaptığımız itiraz olumlu sonuçlanır. aksi takdirde ocak ayına kadar bizi zorlu bir süreç bekliyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın