10182
melo sayesinde çoğu yerden başımız dik ayrıldık, ne yıldırım demirören adındaki tüpçüye, ne de emre belözoğlu adındaki futbol gangsterine boyun eğdi kendisi. ama onun dışında türkiye'deki tüm büyük takımlara "melo" tipi orta saha kavramı nedir, bunu öğretti. hem sahada basmadık yer bırakmayan, hem takımını ateşleyen, hem de rakibini sindiren bir oyuncu profili çizdi. ilk iki senesinde bunlar daha barizdi tabii, ama ne kadar eksik olursa olsun melo, bizim için çok büyük avantajlar sağladı. işin şakası ama tekme tokat dövdüğü riera bile takıma katkı verdi o dayaktan sonra. sercan yıldırım'a bize attığı gol sonrası yaptığı sevince gönderme yaparak antrenmanda verdiği ayar da, ne kadar hafızası güçlü bir oyuncu olduğunu gösteriyor. onun dışında kendisinin transferindeki en olumsuz nokta son güne kadar beklenmiş olması ve yönetimin yerini doldurabilecek herhangi bir oyuncu arayışı içinde olmaması. son gün gitmesi biraz beklenmedik olmuş olabilir ama yerine aynı çapta hiçbir oyuncu getirmemek takımı göz göre göre eksik bırakmak anlamına geliyor. bu saatten sonra tüm kilit maçlarda hem futbol anlamında, hem de saha içinde oluşabilecek gerginliklerde ezilen bir takım görüntüsü vermemiz çok olası. takımda sözü geçen adamlara bakıyorum da, ne burak, ne selçuk, ne umut, ne de sabri takımın hakkını ustalıkla savunabilecek adamlar değil. biraz chedjou var, o da tek başına kaldıktan sonra bu tip durumlarda ne kadar etkili olur allah bilir. sonuçta melo'nun bıraktığı boşluğu doldurmak neredeyse imkansıza yakın. o yüzden 3'lü bir orta saha anlayışına geçebileceğimizi öngörmek çok da zor değil. belki de jose r. oynarsa daha hızlı paslaşan, daha çabuk hareket eden bir orta sahamız olur, kim bilir. ama jose r. 4 senede 3 şampiyonluk yaşayan takıma, melo kadar aktif katkı verebilir mi, orası meçhul. umarım mancini ile güzel işler yaparlar da, biz de takımımızdaki iyi geçmişlerinden dolayı seviniriz. yolun açık olsun pittbull.