4457
sürekli aynı demagojilerle savunulan teknik adam. bunların başında gelen dökülen takımı alıp şampiyon yaptığı iddiası. hamza hoca takımı o dönem lider olan beşiktaş'ın 1 puan gerisinden alarak şampiyon yaptı. yani biz dökülürken rakiplerimiz destan yazmakla meşgul değildi. tarihimizdeki belki de en başarısız teknik direktör olan prandelli bile sezon sonuna kadar kalsa yine büyük olasılıkla sezonu ilk ikide tamamlayacaktık. madem öyle prandelli neden teneke bağlanıp gönderildi? şampiyonlar ligi sonuçları ve oynanan kötü futbol nedeniyle. peki hamza hoca döneminde ne değişti? sadece şampiyonlar ligi'nden elendiğimiz için defoları daha seyrek görür olduk. peki dökülen takımı alıp şampiyon yaptı denilen hamza hoca bu takıma ne kattı? bu dönemde hangi maçı iyi oynadık? defalarca lucescu örneği verilip o'nun da kötü futbol nedeniyle gönderildiği belirtilmiş. bu da ayrı bir demagoji. o dönem taraftarın saygı duyduğu lucescu'yu sadece hıncal uluç gibi bir kesim hiçbir şeyi beğenmeyen yazar defansif futbol oynattığı için eleştiriyordu. yani lucescu'nun gitmesi yönündeki kamuoyu taraftar değil, basın tarafından oluşturulmuştu. burada iki hoca arasındaki kilit fark birinin kötü futbol diğerinin defansif futbol oynatması. defansif futbol denildiğinde az pozisyon vermek adına az pozisyona girmeyi göze almak anlaşılır. peki biz geçen sezon hangi maçta az pozisyon verdik? 1-2 istisna haricinde her maç rakibimizden az pozisyona girdik. vasat anadolu topçuları bile çoğu maçta savunmamızı hallaç pamuğu gibi attı.
şampiyonluğa giden takım eleştirilmez dedik, camia bir hedefe odaklanmışken bölünme yaratmamak için eleştirilerimizi sezon sonuna bıraktık. sağ olsun transfer döneminde hamza hoca yaptığı açıklamalarla biz söylesek burada yerden yere vurulmamıza neden olacak şeyleri defalarca kendisi söyledi. bizim bir şey söylememize gerek kalmadan hamza hoca ne kadar yetersiz olduğunu kendisi defalarca gösterdi. ağustos ayına girilene kadar da dökülen futbolcuları öve öve koca bir transfer dönemini yedi. yapılan transferleri uzun uzun değerlendirebiliriz. ama tek bir şey sormak istiyorum. kaç para ulan bir sağ bek? aldığımız oyunculardan hangisi sağ bekten daha öncelikli? gerekirse podolski transferi yapılmayıp yerine sağ bek alınmalıydı. ama görüyoruz ki hamza hoca'nın hiçbir zaman sağ bek transferine öncelik verilmesi gibi bir isteği olmamış. bizim 10 seneyi aşkın zamandır izlediğimiz sabri'yi kampta yeniden görüp farklı bir şey bulmayı umuyor, kamp döneminin ardından ilk gönderilen oyuncu olan dany'den medet umuyor. 14 ağustos'a girdik ve bütün kamplara katılan yekta'dan kendine kulüp bulması istendiğine dair haberleri duymaya başlayalı sadece 4-5 gün oldu. futbolcu olmadığı her halinden belli olan birçok adamı hamza hoca kampta görmek istedi. takım maaş yükü nedeniyle ffp kıskacındayen ve transfer yapamazken biz bu adamları gönderip hem maaş hem transfer bütçesi yaratmak yerine koca bir transfer dönemini yekta'lara, olcan'lara, dany'lere, sercan'lara bir şans daha tanıyarak harcadık. üstelik bunu yapan adam daha transfer döneminin başında bruma'yı satın alma opsiyonuyla kiraya gönderen ve takımı gençleştirme iddiasında bulunan adamla aynı kişi. ergin hoca maaşında indirime giderken zam alıp da galatasaray'ın çıkarlarını ve geleceğini savunduğunu iddia eden hamza hoca'ya soruyorum: göbekli olcan'ı takımda tutup bruma'yı göndermek galatasaray'ın kaç senelik geleceğine ilişkin yaptığın planın ürünü? yoksa galatasaray'ın geleceği derken sadece takımın başında senin olacağın yılları mı kastettin? yeniçeriler kuyumu kazmasın da gelecekte de galatasaray'ın başında olayım düşüncesiyle kurulmuş bir gelecek mi bu?
ağustos ayının ortasına geldik ve biri inter diğeri bursaspor ile olmak üzere iki önemli diyebileceğimiz maç yaptık. öyle görünüyor ki hiçbir şey değişmemiş. inter maçının ikinci yarısında iyi oynayan yedek ağırlıklı takım biraz umut verdi. peki hamza hoca'nın bu isimlerden herhangi birini 11'e monte edeceğini kendinizden emin bir biçimde söyleyebiliyor musunuz? muslera tutarsa, yasin veya sneijder atarsa bu takım bir şeyler yapar. ligi yine alırsak kimse şaşırmaz. peki şampiyonlar ligi ne olacak? acaba hamza hoca'yı ölümüne savunanların umurunda mı şampiyonlar ligi? eğer değilse prandelli neden daha ligin ilk yarısı bitmeden takım liderin 1 puan gerisindeyken gönderildi? şu anda prandelli ile geçirilen hazırlık dönemine benzer bir dönemden geçiyoruz. o dönem de bağıran eksiklere karşılık taraftarın gazı alınsın diye yapılan ve ağırdan alınan transferler vardı. o dönem de hazırlık maçlarında ne oynadığı belli olmayan bir galatasaray vardı. o dönem de süper kupa'da muslera'nın kurtarışlarıyla hasbelkader maçı penaltılara götüren bir galatasaray vardı. demek ki o maçta rakibimiz fenerbahçe değil de kadrosunun yarısını ve teknik direktörünü kaybetmiş bir anadolu takımı olsa ve sonuç olarak da kupayı alsak bu adamlar ilk maçında kupa aldı diye prandelli'nin heykelini dikecekti. o dönem de takımın gidişi iyi değildi. şampiyonlar ligi'nde alınan sonuçlar kimseyi şaşırtmadı. şimdi de gidiş o yönde ve bunu söyleyip uyarıda bulunanlar galatasaray'ın kötülüğünü istemekle itham ediliyor. biz olacağı söyleyip uyarıda bulunuyoruz. galatarsaray şampiyonlar ligi'nde hezimete uğrayacak demek bunu istemek değildir. bu olmasın diye önceden tedbir alınmasını istemektir. biz dedik diye böyle olmayacak, böyle olacağının işaretleri olduğu için bunu söylüyoruz.
son olarak da sözlükte yakın zamanda bir yazı paylaşıldı ve bu yazıda hamza hoca'yı savunanların sıkça başvurduğu bir başka ifade yer aldı. buna göre hocayı eleştirenlerin fenerbahçe taraftarından farkı yokmuş. bir dönün kendinize bakın arkadaş. kupa görünce girmediğiniz şekil kalmadı. o kupalar amaç değil, avrupa'daki başarılar için birer araçtır. acaba o kupalar olmasaydı kaçınız hamza hoca'nın arkasında duracaktınız? eğer iki kupa gelmeseydi her şeye rağmen takımda ışık var diyebilecek miydiniz? kupalar olmadan hamza hoca'yı sadece yaptığı doğrularla savunacak kadar dik durabilecek miydiniz? siz 3 kupayı arkanıza almışken bile bize sosyal medya taraftarı diyecek kadar, bizi küfürlerle doğru bildiklerimizi savunmaktan caydıracağınızı düşünecek kadar zavallısınız. sadece "mayıslar istiyorsan gel, biz gene burdayız. ama en uçta umut bulut, kulübede hamza hamzaoğlu, gönüllerde fatih terim var." ifadesi bile derdinizin ne olduğunu ortaya koyuyor. ne zamandan beri bir adama bu kadar biat etmek galatasaraylılık oldu? resmen galatasaray'ın ne hali varsa görsün yeter ki fatih terim'in keyfi yerinde olsun diye gezen bir kitle türedi. ekşisözlük'te bu yazıyı yazan adam mancini takımın başına geldiğinde galatasaray sözlük'teki başlığına inşallah başarısız olup bir an önce kovulur yazmış. her ne kadar hamza hoca'yı eleştirenlerin üstüne yıkmaya çalışsalar da zamanında lucescu'nun başını yiyen de bu zihniyet olmuştu. lucescu için fatih terim'in kadrosunun ekmeğini yiyor diyen de bu zihniyette olanlardı. galatasaray'a lucescu gibi savunma yapan değil fatih terim gibi hücum oynatan teknik direktör yakışır diyenler de bunlardı. hatta özhan canaydın'ın seçim vaadi "galatasaraylıların gönlündeki teknik direktörü getirmek"ti. şimdi gelmiş bu adamlar bizi fenerbahçelilere benzetip şımarık olmakla itham ediyor. hamza hoca'yı eleştirenlere bu üslupla cevap verenler ne hikmetse iki kupaya galatasaray'ı galatasaray yapan şeyleri satan adamlar. hamza hoca'yı eleştirirken fatih terim'den bahsetmeyen adamlara fatih hoca üzerinden cevap verenlerin aziz yalakası fenerlilerden farkı nedir? ama onlara laf söylenmez. onlar en büyük galatasaraylılar. onlar geri kalan herkes transfer şımarığıyken takımın iyiliğini düşünenler. onlar o kadar yüce ki hamza hoca'ya hamza diyenlere atarlanıp milletin anasına sövenlere "ne var bunda yea ben bunun altına imzamı atarım" diyecek genişliği gösterme lüksüne sahipler. siz takım değil adam tutuyorsunuz. ulan insan "ama en uçta umut bulut, kulübede hamza hamzaoğlu, gönüllerde fatih terim var." cümlesinde en uçta umut bulut ifadesini görünce bile bir tuhaflık olduğunu sezemiyorsa ben daha bir şey demiyorum.
şampiyonluğa giden takım eleştirilmez dedik, camia bir hedefe odaklanmışken bölünme yaratmamak için eleştirilerimizi sezon sonuna bıraktık. sağ olsun transfer döneminde hamza hoca yaptığı açıklamalarla biz söylesek burada yerden yere vurulmamıza neden olacak şeyleri defalarca kendisi söyledi. bizim bir şey söylememize gerek kalmadan hamza hoca ne kadar yetersiz olduğunu kendisi defalarca gösterdi. ağustos ayına girilene kadar da dökülen futbolcuları öve öve koca bir transfer dönemini yedi. yapılan transferleri uzun uzun değerlendirebiliriz. ama tek bir şey sormak istiyorum. kaç para ulan bir sağ bek? aldığımız oyunculardan hangisi sağ bekten daha öncelikli? gerekirse podolski transferi yapılmayıp yerine sağ bek alınmalıydı. ama görüyoruz ki hamza hoca'nın hiçbir zaman sağ bek transferine öncelik verilmesi gibi bir isteği olmamış. bizim 10 seneyi aşkın zamandır izlediğimiz sabri'yi kampta yeniden görüp farklı bir şey bulmayı umuyor, kamp döneminin ardından ilk gönderilen oyuncu olan dany'den medet umuyor. 14 ağustos'a girdik ve bütün kamplara katılan yekta'dan kendine kulüp bulması istendiğine dair haberleri duymaya başlayalı sadece 4-5 gün oldu. futbolcu olmadığı her halinden belli olan birçok adamı hamza hoca kampta görmek istedi. takım maaş yükü nedeniyle ffp kıskacındayen ve transfer yapamazken biz bu adamları gönderip hem maaş hem transfer bütçesi yaratmak yerine koca bir transfer dönemini yekta'lara, olcan'lara, dany'lere, sercan'lara bir şans daha tanıyarak harcadık. üstelik bunu yapan adam daha transfer döneminin başında bruma'yı satın alma opsiyonuyla kiraya gönderen ve takımı gençleştirme iddiasında bulunan adamla aynı kişi. ergin hoca maaşında indirime giderken zam alıp da galatasaray'ın çıkarlarını ve geleceğini savunduğunu iddia eden hamza hoca'ya soruyorum: göbekli olcan'ı takımda tutup bruma'yı göndermek galatasaray'ın kaç senelik geleceğine ilişkin yaptığın planın ürünü? yoksa galatasaray'ın geleceği derken sadece takımın başında senin olacağın yılları mı kastettin? yeniçeriler kuyumu kazmasın da gelecekte de galatasaray'ın başında olayım düşüncesiyle kurulmuş bir gelecek mi bu?
ağustos ayının ortasına geldik ve biri inter diğeri bursaspor ile olmak üzere iki önemli diyebileceğimiz maç yaptık. öyle görünüyor ki hiçbir şey değişmemiş. inter maçının ikinci yarısında iyi oynayan yedek ağırlıklı takım biraz umut verdi. peki hamza hoca'nın bu isimlerden herhangi birini 11'e monte edeceğini kendinizden emin bir biçimde söyleyebiliyor musunuz? muslera tutarsa, yasin veya sneijder atarsa bu takım bir şeyler yapar. ligi yine alırsak kimse şaşırmaz. peki şampiyonlar ligi ne olacak? acaba hamza hoca'yı ölümüne savunanların umurunda mı şampiyonlar ligi? eğer değilse prandelli neden daha ligin ilk yarısı bitmeden takım liderin 1 puan gerisindeyken gönderildi? şu anda prandelli ile geçirilen hazırlık dönemine benzer bir dönemden geçiyoruz. o dönem de bağıran eksiklere karşılık taraftarın gazı alınsın diye yapılan ve ağırdan alınan transferler vardı. o dönem de hazırlık maçlarında ne oynadığı belli olmayan bir galatasaray vardı. o dönem de süper kupa'da muslera'nın kurtarışlarıyla hasbelkader maçı penaltılara götüren bir galatasaray vardı. demek ki o maçta rakibimiz fenerbahçe değil de kadrosunun yarısını ve teknik direktörünü kaybetmiş bir anadolu takımı olsa ve sonuç olarak da kupayı alsak bu adamlar ilk maçında kupa aldı diye prandelli'nin heykelini dikecekti. o dönem de takımın gidişi iyi değildi. şampiyonlar ligi'nde alınan sonuçlar kimseyi şaşırtmadı. şimdi de gidiş o yönde ve bunu söyleyip uyarıda bulunanlar galatasaray'ın kötülüğünü istemekle itham ediliyor. biz olacağı söyleyip uyarıda bulunuyoruz. galatarsaray şampiyonlar ligi'nde hezimete uğrayacak demek bunu istemek değildir. bu olmasın diye önceden tedbir alınmasını istemektir. biz dedik diye böyle olmayacak, böyle olacağının işaretleri olduğu için bunu söylüyoruz.
son olarak da sözlükte yakın zamanda bir yazı paylaşıldı ve bu yazıda hamza hoca'yı savunanların sıkça başvurduğu bir başka ifade yer aldı. buna göre hocayı eleştirenlerin fenerbahçe taraftarından farkı yokmuş. bir dönün kendinize bakın arkadaş. kupa görünce girmediğiniz şekil kalmadı. o kupalar amaç değil, avrupa'daki başarılar için birer araçtır. acaba o kupalar olmasaydı kaçınız hamza hoca'nın arkasında duracaktınız? eğer iki kupa gelmeseydi her şeye rağmen takımda ışık var diyebilecek miydiniz? kupalar olmadan hamza hoca'yı sadece yaptığı doğrularla savunacak kadar dik durabilecek miydiniz? siz 3 kupayı arkanıza almışken bile bize sosyal medya taraftarı diyecek kadar, bizi küfürlerle doğru bildiklerimizi savunmaktan caydıracağınızı düşünecek kadar zavallısınız. sadece "mayıslar istiyorsan gel, biz gene burdayız. ama en uçta umut bulut, kulübede hamza hamzaoğlu, gönüllerde fatih terim var." ifadesi bile derdinizin ne olduğunu ortaya koyuyor. ne zamandan beri bir adama bu kadar biat etmek galatasaraylılık oldu? resmen galatasaray'ın ne hali varsa görsün yeter ki fatih terim'in keyfi yerinde olsun diye gezen bir kitle türedi. ekşisözlük'te bu yazıyı yazan adam mancini takımın başına geldiğinde galatasaray sözlük'teki başlığına inşallah başarısız olup bir an önce kovulur yazmış. her ne kadar hamza hoca'yı eleştirenlerin üstüne yıkmaya çalışsalar da zamanında lucescu'nun başını yiyen de bu zihniyet olmuştu. lucescu için fatih terim'in kadrosunun ekmeğini yiyor diyen de bu zihniyette olanlardı. galatasaray'a lucescu gibi savunma yapan değil fatih terim gibi hücum oynatan teknik direktör yakışır diyenler de bunlardı. hatta özhan canaydın'ın seçim vaadi "galatasaraylıların gönlündeki teknik direktörü getirmek"ti. şimdi gelmiş bu adamlar bizi fenerbahçelilere benzetip şımarık olmakla itham ediyor. hamza hoca'yı eleştirenlere bu üslupla cevap verenler ne hikmetse iki kupaya galatasaray'ı galatasaray yapan şeyleri satan adamlar. hamza hoca'yı eleştirirken fatih terim'den bahsetmeyen adamlara fatih hoca üzerinden cevap verenlerin aziz yalakası fenerlilerden farkı nedir? ama onlara laf söylenmez. onlar en büyük galatasaraylılar. onlar geri kalan herkes transfer şımarığıyken takımın iyiliğini düşünenler. onlar o kadar yüce ki hamza hoca'ya hamza diyenlere atarlanıp milletin anasına sövenlere "ne var bunda yea ben bunun altına imzamı atarım" diyecek genişliği gösterme lüksüne sahipler. siz takım değil adam tutuyorsunuz. ulan insan "ama en uçta umut bulut, kulübede hamza hamzaoğlu, gönüllerde fatih terim var." cümlesinde en uçta umut bulut ifadesini görünce bile bir tuhaflık olduğunu sezemiyorsa ben daha bir şey demiyorum.