4520
çocukluk yıllarımda mahallemizde bir uğur abi vardı. koyu galatasaraylı'ydı. benim de galatasaraylı'lığımın perçinlenmesinde büyük emekleri olmuştur. neyse, kendi aramızda yaptığımız maçlarda beni mutlaka kendi takımına seçerdi. severdi beni. bana hep bir şeyler öğretmeye çalışırdı. öğretirdi de. onun takımında oynarken yenilmeyeceğimizi düşünürdüm. çünkü inanılmaz derecede yenilgiye tahammülü yoktu. tıpkı hagi gibi. işler kötü gittiğinde sorumluluğu üstüne alır, bizleri de yönlendirirdi. hata yaptığımız zaman da hiç kızmazdı. bizim hatalarımızı da kapatmaya çalışırdı. rakipten biri üstümüze yürüse anında olay yerinde biter, bizi savunurdu. diğer mahallelerle yapılan maçlarda ise yaşımız küçük olduğu için izleyici olarak giderdik maçın yapılacağı çayırlığa. bazen adam eksik olduğunda riske girer beni takıma alırdı uğur abi. güvenirdi bana. forvette oynayacaksın korkma der bana cesaret verirdi. hah işte o zamanlar ki duygum tam da şuydu. uğur abi mahallemizin hagi'si, bense emre'siydim. *
hagi'nin olduğu takımda ki futbolcuların, hagi varken ne hissettiklerini anladığımı düşünüyorum. muzaffer bir komutandı hagi. suat kaya'nın dediği gibi işler sıkıştığında sığınılacak limandı. şimdi ne hagi kaldı, ne uğur abi. ne de mahalle maçı yaptığımız çayırlıklar. müteahhitlere verdiler her yeri.
hagi'nin olduğu takımda ki futbolcuların, hagi varken ne hissettiklerini anladığımı düşünüyorum. muzaffer bir komutandı hagi. suat kaya'nın dediği gibi işler sıkıştığında sığınılacak limandı. şimdi ne hagi kaldı, ne uğur abi. ne de mahalle maçı yaptığımız çayırlıklar. müteahhitlere verdiler her yeri.