535
melo ile ilgili fikirlerine tamamen katılıyorum. şahsen girdiğim entry'lerim tamamında aynı görüşleri serdeyledim. ancak nedenler konusundaki fikirlerine katılamayacağım. hamzaoğlu bunları, ümmetçi, cemaatçi. milliyetçi duygularla yapmıyor. onların etkisi çok azdır.
futbol adamlarıyla yakın temasınız varsa çok net görürsünüz ki analitik düşünme yetenekleri ya da matematik zekaları çok düşüktür. etraflarından çok etkilenirler. kendi yönlerini kendileri tayin etmezler. takıntılıdırlar ve rast gele hamle yapan satranç oyuncusu gibidirler. hamleyi yaparlar ve gerisini kadere bırakırlar. o nedenle de türk teknik direktörlerden fazla bir şey beklemek beyhudedir.
kendilerini geliştirmez, güncellemezler. kitap okumaz, dünyadan habersiz yaşar, dedikodu ile zaman öldürürler. dolayısıyla hepsinde ortak defolar vardır. dışardan baktığınızda onları bağnaz, tutucu ya da milliyetçi kalıplar içinde görürsünüz.
bunlar hamzaoğlu'nun değil tüm türk td'ler için geçerlidir. bu nedenlerden dolayı öyle hatalar yaparlar ki ömür boyu unutulmaz. terim'in, denizli'nin, güneş ya da hamzaoğlunun geçmişte söylediği ya da yaptığı hataları yazsak inanın gülmekten katılırsınız. ama ülkemizin genel eğitim seviyesiyle ilgilidir bu durum. ülkemizde eğitim ortalaması ilkokul beş terk, yeni sistemle orta bir terk seviyesindedir. dolayısıyla biraz daha katlanmak zorundayız bu duruma.
son yıllar baz alındığında şenol güneş'i biraz ayırıyorum. 2002 dünya kupasında yaptığı galiz hatalardan sonra kendini bayağı geliştirdi. (dünya üçüncüsü olduğumuz dünya kupası-pek de ironik bir durum) hele 2010/11 sezonundan sonra sınıf atladı adeta!
yabancı td'ler için ise farklı bir sıkıntı var. ülkemizde oynanan futbolun ruhunu ve futbolcuların kısır anlayış ve yetersiz yeteneklerini fark edinceye kadar yalpalayıp duruyorlar. sonuçları da pek parlak olmuyor. neyse çok uzattık, sabredip okuyanlara şimdiden teşekkürler.
futbol adamlarıyla yakın temasınız varsa çok net görürsünüz ki analitik düşünme yetenekleri ya da matematik zekaları çok düşüktür. etraflarından çok etkilenirler. kendi yönlerini kendileri tayin etmezler. takıntılıdırlar ve rast gele hamle yapan satranç oyuncusu gibidirler. hamleyi yaparlar ve gerisini kadere bırakırlar. o nedenle de türk teknik direktörlerden fazla bir şey beklemek beyhudedir.
kendilerini geliştirmez, güncellemezler. kitap okumaz, dünyadan habersiz yaşar, dedikodu ile zaman öldürürler. dolayısıyla hepsinde ortak defolar vardır. dışardan baktığınızda onları bağnaz, tutucu ya da milliyetçi kalıplar içinde görürsünüz.
bunlar hamzaoğlu'nun değil tüm türk td'ler için geçerlidir. bu nedenlerden dolayı öyle hatalar yaparlar ki ömür boyu unutulmaz. terim'in, denizli'nin, güneş ya da hamzaoğlunun geçmişte söylediği ya da yaptığı hataları yazsak inanın gülmekten katılırsınız. ama ülkemizin genel eğitim seviyesiyle ilgilidir bu durum. ülkemizde eğitim ortalaması ilkokul beş terk, yeni sistemle orta bir terk seviyesindedir. dolayısıyla biraz daha katlanmak zorundayız bu duruma.
son yıllar baz alındığında şenol güneş'i biraz ayırıyorum. 2002 dünya kupasında yaptığı galiz hatalardan sonra kendini bayağı geliştirdi. (dünya üçüncüsü olduğumuz dünya kupası-pek de ironik bir durum) hele 2010/11 sezonundan sonra sınıf atladı adeta!
yabancı td'ler için ise farklı bir sıkıntı var. ülkemizde oynanan futbolun ruhunu ve futbolcuların kısır anlayış ve yetersiz yeteneklerini fark edinceye kadar yalpalayıp duruyorlar. sonuçları da pek parlak olmuyor. neyse çok uzattık, sabredip okuyanlara şimdiden teşekkürler.
