4606
"nasıl kızacaksın galatasaray'a" derler ya gerçek işte o. oruçtum sabri'nin sözleşmesinin maddelerini okudum, "hmm kötü olmuş" dedim sonra iftarımı açtım vücut gıda alınca aklım başıma geldi başladım söylenmeye, söyleniyorum da söyleniyorum sonra uyudum uyandım ofise gittim, kuzenimle konuştuk biraz da orada söyledim, metrobüste okula giderken yanımda galatasaray formalı bir abi vardı onla beraber de söylendik ama sonra ? duruyorsun işte orada ve bu bilinçli değil. niye ? çünkü seviyorsun. sevince de aldırış etmiyorsun, kabulleniyorsun.. bu sene sadece yaz döneminde teknik-idare-futbolcu kadrolarının yaptığı açıklamaları bile sindirebilen bir taraftara sahip bu takım. ve kıymeti bilinmiyor. hem formayı hem maaşı hak etmeyen ve mide bulandırıcı bir şekilde " reyizzzzz" diye hitap edilen futbolcusu "taraftar sosyal medyada konuşur, önümde diz çöker, imza isterken sıraya girer, götlerine bile imza isterler" kıvamında bir açıklamasını bile "şimdilik" bile olsa hak ettiği tepkiyi göstermeyen, bekleyen bir taraftar grubuna sahip bir takımdır. rakipleri dünyanın faal en iyi 2-3 forvetinden birini, geçen senenin gol kralını, avrupanın kaliteli kanatlarından birini ve senin en çok ihtiyacın olduğun bölgeye, sağ beke ligin en iyi 2 adamından birini almasına rağmen - ki diğeri zaten onlarda-, bas bas forvet ve sağ bek alınması için bağırmasına rağmen, podolski transferiyle ve onun getirdiği çay muhabbetiyle mutlu olmuş bir taraftar grubudur. bence artık yönetici-futbolcu-teknik kadro falan her kim varsa oralarda bu taraftarın duygularıyla oynamamayı öğrenmeli, idrak etmeli. bakın ultraslan demiyorum, taraftar diyorum. stada hiç bir kar, amaç, reyisçilik taslamak için gelmeyen, sadece ve sadece takımına destek verip, karşılığında iyi şeyler görmek isteyen taraftardan bahsediyorum. lütfen, artık bu taraftarı daha fazla kanser etmeyin.