223
dün gece galatasaray yönetimini rüyamda darbe yaptım. hoş rüya benim hep ön planda tuttum kendimi.
başlangıç net değil, telefon geliyor salih istanbul'a gel. genel kurul karışmış. taraftar isyanda. seçim falan olmuyor. ünal aysal hoooop başkanlığa. eee tabi hali hazırda yönetim yok. acil takımı toparlamak, transfer yapmak bütçeyi ayarlamak istiyor herkes.
rüyanın sahibi olduğumdan herhalde aysal diyor salih gel bi el atalım. peki başganım diyorum. hiç anlamadığım bir şekilde bi kaç saat bütçe konuşuyoruz. o sırada biri haber getiriyor efendim manu rvp'ye gelen tekliflere açıkmış diye. ben sok ben iptal. aysal oradan bi elemana, salih'e bir özel uçak ayarlayın acil mençıstıra diye veriyor talimatı. bir duş alıyorum. sonra hoooop yola.
aslında aysal özel uçak demişti ama ben sostyalist tavrımdan ödün vermedim galiba ve sıradan halkın içinde gittim. neyse indik sağ selamet. bi araba aldı beni. gittik bir kulüp binası. girişte iki eleman vardı dedim sizde transfer olaylarına kim bakıyor. acemilik heralde. neyse girdim içeri.
gözlüklü 50 lik bir ingiliz vardı karşımda. ingilizce bülbül gibi şakıyorum böyle oluru ne olur falan diye. o anda yüksek fiyatlar çekti oç. kültür farkının verdiği gerginlikle olacak bastım fuck falan dedim çıktım.
istanbul'u aradım dedim biz bu işe çare bulcaz. sabri selçuk, burak, yekta, aydın, tarık, olcan, eray, umut falan paraları neyse verin siktir edin kulüpten hepsini. geldiğimde kalmasın kimse. aysal'ı aradım dedim başganım bu işi kökünden halledekbi kaç oyuncu bakalım siz de gelin konuşalım diye. (takımda devrim olmuş, bütün çöpler yollanmış yerlerini dolduruyoruz)
nasıl tanıştık bilmiyorum aradım mourinho babayı. durumu anlattım ve dedim bizi bilirsin 40 yılda bir şey işimiz düştü. sizin scoutlar çalışmıştır. bize yardımcı olurmusun.
adam yufka yürekli. telefonda olmaz dedi gel bi çayımı iç. aysal ı aradım tekrardan dedim ben mou'ya geçiyorum işleri hallet oraya gel. geçtim hiç iş konuşmadık makara muhabbet. bizim yerlilere giydiriyoruz beraber. aysal falan geldi.
iş konuşmaya başladık. bize iki oyuncu gösterdi. isimleri fm den alma gibi. canavar bunlar falan diyor. kasetleri izledik. ama youtube dan değil cidden kasetten izledik. o gece analiz yaptık. bunların scout bir günlüğüne bize çalıştı. bizimkileri de kovduk tabi. oyuncuları önerdi konuştuk falan.
ertesi gün biriyle imzaladık orada. buraya dönelim dedik. çocuğunu kesen mi dersin, sevinçten kendini köprüden atan mı dersin, biblo yapıp hastanelere düşen mi dersin, timeline yapış yapış.
neyse benim de telefonlar susmuyor.
çoğuyla kısa kesiyorum.
telefon çalıyor yine.
bakıyorum cia den sneijder.
alo diyorum. rüya bitiyor
kardeşim çalan telefonun ucunda abi: günaydın bir şey sorabilir miyim? ben: soracağın soruyu sikeyim sabah sabah. çocuk şok. çocuk iptal.
başlangıç net değil, telefon geliyor salih istanbul'a gel. genel kurul karışmış. taraftar isyanda. seçim falan olmuyor. ünal aysal hoooop başkanlığa. eee tabi hali hazırda yönetim yok. acil takımı toparlamak, transfer yapmak bütçeyi ayarlamak istiyor herkes.
rüyanın sahibi olduğumdan herhalde aysal diyor salih gel bi el atalım. peki başganım diyorum. hiç anlamadığım bir şekilde bi kaç saat bütçe konuşuyoruz. o sırada biri haber getiriyor efendim manu rvp'ye gelen tekliflere açıkmış diye. ben sok ben iptal. aysal oradan bi elemana, salih'e bir özel uçak ayarlayın acil mençıstıra diye veriyor talimatı. bir duş alıyorum. sonra hoooop yola.
aslında aysal özel uçak demişti ama ben sostyalist tavrımdan ödün vermedim galiba ve sıradan halkın içinde gittim. neyse indik sağ selamet. bi araba aldı beni. gittik bir kulüp binası. girişte iki eleman vardı dedim sizde transfer olaylarına kim bakıyor. acemilik heralde. neyse girdim içeri.
gözlüklü 50 lik bir ingiliz vardı karşımda. ingilizce bülbül gibi şakıyorum böyle oluru ne olur falan diye. o anda yüksek fiyatlar çekti oç. kültür farkının verdiği gerginlikle olacak bastım fuck falan dedim çıktım.
istanbul'u aradım dedim biz bu işe çare bulcaz. sabri selçuk, burak, yekta, aydın, tarık, olcan, eray, umut falan paraları neyse verin siktir edin kulüpten hepsini. geldiğimde kalmasın kimse. aysal'ı aradım dedim başganım bu işi kökünden halledekbi kaç oyuncu bakalım siz de gelin konuşalım diye. (takımda devrim olmuş, bütün çöpler yollanmış yerlerini dolduruyoruz)
nasıl tanıştık bilmiyorum aradım mourinho babayı. durumu anlattım ve dedim bizi bilirsin 40 yılda bir şey işimiz düştü. sizin scoutlar çalışmıştır. bize yardımcı olurmusun.
adam yufka yürekli. telefonda olmaz dedi gel bi çayımı iç. aysal ı aradım tekrardan dedim ben mou'ya geçiyorum işleri hallet oraya gel. geçtim hiç iş konuşmadık makara muhabbet. bizim yerlilere giydiriyoruz beraber. aysal falan geldi.
iş konuşmaya başladık. bize iki oyuncu gösterdi. isimleri fm den alma gibi. canavar bunlar falan diyor. kasetleri izledik. ama youtube dan değil cidden kasetten izledik. o gece analiz yaptık. bunların scout bir günlüğüne bize çalıştı. bizimkileri de kovduk tabi. oyuncuları önerdi konuştuk falan.
ertesi gün biriyle imzaladık orada. buraya dönelim dedik. çocuğunu kesen mi dersin, sevinçten kendini köprüden atan mı dersin, biblo yapıp hastanelere düşen mi dersin, timeline yapış yapış.
neyse benim de telefonlar susmuyor.
çoğuyla kısa kesiyorum.
telefon çalıyor yine.
bakıyorum cia den sneijder.
alo diyorum. rüya bitiyor
kardeşim çalan telefonun ucunda abi: günaydın bir şey sorabilir miyim? ben: soracağın soruyu sikeyim sabah sabah. çocuk şok. çocuk iptal.