4305
ingilizlerin, italyanların en üst düzey takımlarına alıp, taktik-teknik bilgisine güvendiği, kişiliğine beyefendiliğine duruşuna saygı duyduğu, hatta atkısının modasını yaratacak kadar beğendiği teknik direktör. bakın hoca değil, teknik direktör. bizdeki tanımların ne kadar farklı olduğu, değer yargılarımızın ne kadar başka olduğunun en genel halidir roberto mancini.
şimdilerde pahalı kadroların başarılısı diye anılan mancininin, galatasaray kariyerinde elinden geleni yaptığına canı gönülden inanıyorum. takımın başında bulunduğu 0,75 sezon-bakın 1 sezon demiyorum- boyunca kendisinin yapılandırmadığı kadroda çeşitli varyasyonlar denedi. felipe melo'yu defanstan çıkarıp hücuma kattı. iki ofans orta sahanın arkasını ceyhunla doldurmaya çalıştı. drogba-burak arasında dengeyi tutturmaya çalıştı. sneijder'i, oynamıyor, takıma fazla, mevkisi değil denilen sneijder'i takıma kazandırdı. hatırlayın sneijder'in ilk geldiği dönemi; teknik direktörünün kendisini istenmesi, koşmuyor diye milli takım maçında eleştirilmesini, hatta kendisinin de bir parça performans düşüklüğünü. işte o sneijder bugün takımın en kıymetlisi.
kağıtlar(taktikler) verdi oyuncularına maç içerisinde. hatta alay konusu bile oldu. ne yazık, ülkemizde teknik direktörlerin en çok eleştirildiği noktalarında başında geliyor oyuna müdahale edememeleri. ama müdahale ettiklerinde de yapılan ortada.
transferlerinden vuruldu en çok italyan çalıştırıcı. "aldığı topçular ortada"ydı da, getirdiği ortam da ortadaydı. şikeyle üstü başı pislenmiş takımların arz-ı endam ettiği, başarısız ve devlete bağımlı spor yöneticilerin federasyonu işgal ettiği, rakibin oyuncusunun saygısızlıkta sınır tanımadığı bir ortamda, geleceği şekillendirmek, yaz günü kar yağdırmaktan zordur. dahası kulübün ekonomik durumunun da iyi olmaması, transfer listesinin hep 3. 4. sıralarına attı seçimleri. bazen listede bile yoktu transferler.
mancini aynı zamanda şanssızdı da. takımın efsanesi denilen teknik direktörle, yerli oyuncuların baba figürüne sahip bir teknik direktörle, senenin başındaki olaylı ayrılışının ardından geldi mancini. sanki bu ayrılığın suçu onunmuş gibi yüklenildi kendisine. hatta oyuncuların bir kısmının(bilerek ya da bilmeyerek) performans düşüklüğüyle uğraştı mancini. benzer davranışları fatih terim'i çok seven taraftarlarda da gördük o dönem. takım başarılı olmasın isteyenler bile vardı. sırf "aysal'ın getirdiği adam beceriksiz" diyebilmek için. ayrıca değinmekte fayda var, tugay kerimoğlu'nun da harcandığı bir sezondu.
öyle ya da böyle. beyefendi gibi geldiği takımı 2. sırada şampiyonlar ligine direk göndermiş, türkiye kupasını almış, pislik yuvası haline gelmiş türk futbolunda elinden gelenin yetmeyeceğini düşünerek, teşekkür edip tazminatsız gürültüsüz beyefendi olarak bırakmıştır. değerini anlamak için büyük resme bakmak yeterli. hala anıyor bizi sosyal mecralardan, reklamımızı yapıyor karşılık beklemeden. hala "beceriksiz","vasat hoca", "büyük transferlerin hocası" diye anlatıyor kimisi sözlükte. o gömlek büyük geldi bize. asıl fark da bu işte.
şimdilerde pahalı kadroların başarılısı diye anılan mancininin, galatasaray kariyerinde elinden geleni yaptığına canı gönülden inanıyorum. takımın başında bulunduğu 0,75 sezon-bakın 1 sezon demiyorum- boyunca kendisinin yapılandırmadığı kadroda çeşitli varyasyonlar denedi. felipe melo'yu defanstan çıkarıp hücuma kattı. iki ofans orta sahanın arkasını ceyhunla doldurmaya çalıştı. drogba-burak arasında dengeyi tutturmaya çalıştı. sneijder'i, oynamıyor, takıma fazla, mevkisi değil denilen sneijder'i takıma kazandırdı. hatırlayın sneijder'in ilk geldiği dönemi; teknik direktörünün kendisini istenmesi, koşmuyor diye milli takım maçında eleştirilmesini, hatta kendisinin de bir parça performans düşüklüğünü. işte o sneijder bugün takımın en kıymetlisi.
kağıtlar(taktikler) verdi oyuncularına maç içerisinde. hatta alay konusu bile oldu. ne yazık, ülkemizde teknik direktörlerin en çok eleştirildiği noktalarında başında geliyor oyuna müdahale edememeleri. ama müdahale ettiklerinde de yapılan ortada.
transferlerinden vuruldu en çok italyan çalıştırıcı. "aldığı topçular ortada"ydı da, getirdiği ortam da ortadaydı. şikeyle üstü başı pislenmiş takımların arz-ı endam ettiği, başarısız ve devlete bağımlı spor yöneticilerin federasyonu işgal ettiği, rakibin oyuncusunun saygısızlıkta sınır tanımadığı bir ortamda, geleceği şekillendirmek, yaz günü kar yağdırmaktan zordur. dahası kulübün ekonomik durumunun da iyi olmaması, transfer listesinin hep 3. 4. sıralarına attı seçimleri. bazen listede bile yoktu transferler.
mancini aynı zamanda şanssızdı da. takımın efsanesi denilen teknik direktörle, yerli oyuncuların baba figürüne sahip bir teknik direktörle, senenin başındaki olaylı ayrılışının ardından geldi mancini. sanki bu ayrılığın suçu onunmuş gibi yüklenildi kendisine. hatta oyuncuların bir kısmının(bilerek ya da bilmeyerek) performans düşüklüğüyle uğraştı mancini. benzer davranışları fatih terim'i çok seven taraftarlarda da gördük o dönem. takım başarılı olmasın isteyenler bile vardı. sırf "aysal'ın getirdiği adam beceriksiz" diyebilmek için. ayrıca değinmekte fayda var, tugay kerimoğlu'nun da harcandığı bir sezondu.
öyle ya da böyle. beyefendi gibi geldiği takımı 2. sırada şampiyonlar ligine direk göndermiş, türkiye kupasını almış, pislik yuvası haline gelmiş türk futbolunda elinden gelenin yetmeyeceğini düşünerek, teşekkür edip tazminatsız gürültüsüz beyefendi olarak bırakmıştır. değerini anlamak için büyük resme bakmak yeterli. hala anıyor bizi sosyal mecralardan, reklamımızı yapıyor karşılık beklemeden. hala "beceriksiz","vasat hoca", "büyük transferlerin hocası" diye anlatıyor kimisi sözlükte. o gömlek büyük geldi bize. asıl fark da bu işte.