• 21653
    hemen her hafta aynı senaryo. her hafta benzer aktörler. her hafta benzer kavga... tamam, “vefa” buralarda bir semt adı... “adalet” de unutulmaya yüz tutmuş bir kadın ismi bu topraklarda... “medeniyet” ile “saygı”yı da birer mahalleye tabela diye koyalım, kurtulalım artık terim anlamlarının baskısından. çünkü bu sözcüklerin hiçbiri, artık bu ülkede sahnelenen senaryoya yakışmıyor.

    bir genç adam, her hafta milyonların gözü önünde sağa sola küfürler yağdırıyor, bela okuyor, vücut diliyle ettiği tehdidin bini bir para... bir başkası sosyal medyadan devam ettiriyor provokasyonu. muhabirler sırf işlerini yapmaya çalıştıkları için dayak yiyeli daha 10-15 gün olmuş; unutulmuş gitmiş bile. spor sahalarında ve birer kilometre çapında utanma duygusu kaldırılmış, artık hiç kimse hiçbir şeyden utanmıyor. silah serbest, tehdit serbest! hırsızlık âdiyattan, hakaret sıradan, kabadayılık mertlik kabul ediliyor burada! hiç kimse adalet istemiyor, herkes kendine menfaat, başkasına adalet arayışında. suç cezasız kalıyor, suçlu yüceltiliyor. ahlaklı olmak saflık addediliyor, çünkü moda “ahlaksız ahlakçılık” ...

    evet, itiraf edelim; spor sahaları, aslında sokakların küçük bir temsili, küçük bir demosu gibi... dün sabah kaldırımda senin üstüne yürüyen o adam var ya, hatta trafikte de üstüne süren, spor sahasında meslektaşına saygı göstermeyen de o işte... evet sokaklar düzelirse statlar düzelir. ama statları düzeltip sokaklara tesir etmek de mümkün. çünkü herkes, öyle veya böyle, göz ucuyla da olsa bakıyor o maçlara.

    yer değiştirin

    gençler, kaldırımlarında sağdan yürünen, yaya geçidinde yayaya saygı gösterilen bir ülke istiyorsanız... kırmızı ışıkta durulan, markette sıraya girmeyi becerebilen bir kent hayal ediyorsanız, deplase olunuz lütfen... yani yer değiştiriniz... şu anda hayatta bulunduğunuz yeri bir sorgulayınız: gerçekten de şu fani hayatta en önemli şey, beşiktaşlılık, fenerbahçelilik, galatasaraylılık olabilir mi? 4 milyar yıllık dünya tarihinde şu saçmasapan 21’inci yüzyıla denk geldik diye bütün bir ömrü, bütün bir etik anlayışını, bütün insani melekeleri tek bir spor kulübü uğruna heba etmeye değer mi gerçekten?

    hayattaki bütün meseleniz bir futbol takımının galibiyeti olacak kadar sığ mısınız sahi? gerçek amacı daha fazla tanınmak, şöhrete kavuşmak, dikta ettiği kurumu kişisel çiftliğine çevirmek olan holigan spor yöneticileriyle aynı yerden mi bakıyorsunuz dünyaya? kainatın hiçbir yerinde kazanamayacağı milyonları bu ülkede kazanmayı sürdürmek için bütün değerlerinden feragat etmiş bazı ahlaksız sporcuların hayranı olacak kadar mı dar vizyonunuz?

    gençler, üstat can kozanoğlu’nun söylediği gibi, deplase olunuz. şu durduğunuz yerin biraz dışına çıkınız, ve dışarıdan bakınız oraya. “kendi tuttuğunuz takımın ahlaksızı, diğer takımın ahlaksızından daha ahlaklıdır” yarışı yapmak yerine, her tür ahlaksızdan arınmak için birleşiniz.

    adalette birleşin

    gençler, deplase olunuz... utanma duygusunu yitirmişle aynı cephede durmayınız. bir insan bir maçı kaybedebilir, para kaybedebilir, malını mülkünü, hatta onurunu bile kaybedebilir. evet hepimiz onurumuz için yaşadığımızı iddia ederiz de, hayat öyle meşakkatli bir oyun oynar ki, onur da kaybedilebilir farkında olmadan. ama insanın esas bittiği an, utanma duygusunu kaybettiği andır. yapıp yapıp, yüzün kızarmadığı andır. yüzü kızarmayan adamın tarafında olmayınız lütfen...

    gençler, deplase olunuz... yer değiştiriniz, güce tapmaktan vazgeçiniz lütfen. mülkün temeli adalettir arkadaşlar, güç değil... sarı-mavide, ak-karada, kırmızı-lacivertte değil, adalette birleşiniz. iyi olmak kolaydır aslında, zor olan âdil olmaktır.* varsın çoğunluk sizinle aynı fikirde olmasın; varsın adaletin tarafında yalnız kalın, varsın bu dünyada rahatınız bozulsun; “yaşanılabilir bir gezegende olmadıktan sonra, sarayda oturmak neye yarar ki?”
    âdil, dürüst ve yaşanılabilir bir dünya umuduyla, mutlu haftalar...

    uğur meleke
App Store'dan indirin Google Play'den alın