• 217
    ağustos 2008- temmuz 2010 arası iş gereği alanya'da yaşamıştım. ev arkadaşım beşiktaşlıydı. her hafta sonu hem beşiktaş'ın hem galatasaray'ın maçlarını izlemek için dışarı çıktığımızdan bize pahalıya geliyordu. biz de 2009-2010 sezonu başında lig tv bağlatmıştık. her şey de muhteşem başlamıştı. 6'da 6 ile sezona girmiş, 5 . haftada da beşiktaş maçını mustafa sarp :( baros(2) golleriyle 3-0 kazanmış, ev arkadaşımı kızdırıyordum. son şampiyondu çünkü onlar. bu arada alanya'da beşiktaşlı o kadar az adam var ki, 2009'da şampiyonluk maçında 300 kişilik kafede 20 kişi falan vardık. aynı sezon sonuna doğru oynanan iddasız iki takımın(gs-fb) asy'deki maçında bile 300 kişilik cafede 400 kişi vardır. neyse efendim sonra sezon ilerlemeye devam etti ve kewell'lı, baros'lu, keita'lı, arda'lı, franco'lu :( o güzel takım 27. haftadaki 28 mart 2010 galatasaray fenerbahçe maçından (u: selçuk şahin'in 30 metreden franco'yu avladığı maç :( ) sonra düşüşe geçti ve elindeki şampiyonluğu verdi.

    biz lig tv alınca tabii her hafta bizim evde toplanılıyor. işyerinden elemanlar, arkadaşın kuzen tayfası falan sağlam takılıyorduk. zaten o 2 yılda içtiğim içkiyi kalan yıllarımda içmemişimdir. derbilerde falan bilet kessen yeriydi :(

    dediğim gibi son haftalara girilirken biz evimizde fener'e kaybettik ama bursaspor'a 31.haftada 0-0 ile puan kaybettirince bir kere daha fenerbahçe'yi şampiyon yapmaya çok yardımcı olmuştuk. o hafta liderliğe yükselen fenerbahçe sonraki 2 haftada puan kaybetmedi ve 4 sene sonra bir kere daha son maça şampiyonluk için çıkmıştı.

    totem yapmak ile ilgili bir çok şey var bende. zaten ilgili başlıkta* da yazdım çoğunu ama maç izlememe totemim yoktu ki taa 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçına kadar...

    şampiyonluk son maça kalınca bizim evde organizasyonlar düzenlenmeye başladı tabii bir hafta önceden. fener'in şampiyonluğu kaybetmesi için her şeyi deneyeceğiz ekran başında. maçtan bir gün önce bile evde koltuk düzeni yapıyoruz. türkiye kupası'nda kısa süre önce fenerbahçe'yi kupa finali'nde yenen trabzonspor'dan kimse pek fazla bir şey beklemiyor hatta kupa trabzon'un, lig fener'in muhabbeti yapıyordu. ben ise 1996'yı iyi bilen biri olarak tam aksini düşünüyor fakat, bir kere daha son maça şampiyonluk için çıkacak olan fenerbahçe'nin maçı bir şekilde kazanacağını düşünüyordum. sonuçta kupayı kazanmış bir trabzon iddialı bir fenerbahçe'ye kadıköy'de 50.000 kişi önünde ne kadar dayanabilirdi ki...

    bu arada maç günü, şimdilerde eşim olan hanımefendi, kız arkadaşlarıyla şu an adını hatırlayamadığım bir musiki cemiyetinin* turnesinin alanya etabına gidecekti. (u: yalnız cümleye bak sanki cunmhurbaşkanlığı bisiklet turu :( ) (u: bu arada o yıllar içinde 2 defa cumhurbaşkanlığı bisiklet turunu takip eden, final etabı olan alanya'da finişte bisikletçilerin düşüşünü canlı izleyen bir adamım :()

    kız arkadaşım beni daha önce davet etmiş hatta davetiyeyi bile hazırlamış ama ben ve diğer kızların sevgilileri, maç olduğu için 5 kız konsere gidiyorlardı.

    maç günü herkes hazırken maça saatler kala bana bir şeyler oldu. iç ses: dedim ben bu anı daha önce yaşamıştım. yukarıda da söyledim. 2005-2006'sezonu'na gittim. ev arkadaşıma" ben maçı izlemeyeceğim" dedim. inanmadı tabii. dedim" harbi izlemeyeceğim". "ne yapacaksın" dedi. "bilmiyorum" dedim. aklıma hatunun gittiği konser geldi. yoksa sokaklarda kimse yokken maçtan haberdar olmadan nasıl geçer o 1.5-2 saat.

    aradım bizimkini, davetiye duruyormuş. dedim "geliyorum ben".o da inanmadı, kimse inanmıyor bana :( 5 kız bir de ben girdik salona. salonun yaş ortalaması 45 falan. o da bizim kızlar ve gelen başka kızlardan dolayı düşüyor. :(

    maça yakın saatteydi konser. neyse telefonda internet yok o zaman ama ben arkadaş mesaj atmasın diye telefonu da kapattım. dış dünyadan izole ettim kendimi. konser başladı gelen kızlardan bizimkinin yanında oturan fenerli, erkek arkadaşı da fenerli. maç başladı kız sürekli telefondan mesaj alıyor, eleman buna dk-skor bildiriyor. dk 15 gibi güiza golü atınca kız sevindirik oldu, attık dedi. ben sesimi çıkarmıyorum ama moralim bozuldu çünkü netice de hem şampiyon fener olacaktı hem de bursa takımı o sene çok sempatikti, onların kazanmasını istiyordum. neyse aradan bir süre geçti bir mesaj daha "yemişiz" dedi. sevindirik olan bendim bu sefer ama hesaplarıma göre daha 70 dk var. ilk yarı bitmiş diye bir mesaj geldi 1-1. kız sürekli mesajlaşıyor ama ben konserden dolayı sürekli soramıyorum. gözüm kızın çantasında ne zaman elini çantaya atıp telefona baksa, yüzüne bakıyorum ne tepki verecek diye. konserin arasında ben açmadım telefonu aramıyorum bizim çocukları. totemi bozmadım.

    konserin 2.yarısı da maçın 2.yarısı da başladı ben yine dk sayıyorum, gözüm kızın telefonda. zaman durdu, heyecandan öleceğim amk ne oluyor bitiyor bilmiyorum... kız bakıyor telefona ses yok arada soruyorum. benim bu hareketlerden bizimki de gıcık oldu :(

    konserin bitişi ile maçın bitişi aynı saatlere geliyordu. konser bitti ben kıza soruyorum "ne oldu maç?" diye. "haber yok" diyor.

    koşa koşa dışarı çıktım. birisi arabayı çekmiş radyodan sesler geliyor. forma falan da yok. ah vah sesler n'oluyor amk diyorum. bir tane cafe gördüm uzakta koşarak gittim, kadıköy'den canlı bağlantı var, millet stadın içine girmiş, görüyorum uzaktan "ibneler şampiyon olmuş" diyorum içimden. o ara telefonumu da açıyorum hemen çalıyor, ev arkadaşım arıyor. açıyorum ama gözüm hala ekranda, o ara tv.de ertuğrul sağlam'ı görüyorum, ağlıyor, aynı anda bizimki telefonda "bursa şampiyon olum" diye bağırıyor. ne diiyorsun falan diyemiyorum, idrak edemiyorum. sonra bursaspor şampiyon yazısını görüyorum.

    kız arkadaşımla vedalaşıp eve gidiyorum bir an önce her şeyi öğrenmem lazım... sevine sevine geliyorum eve... tayfa evde, çoğu galatasaraylı, evde timsah yürüyüşü yapıyoruz, bana anlatıyorlar her şeyi, burak yılmaz'ın golünü, kaçan golleri, onur kıvrak'ı, egemen ve giray'ı izliyorum. en keyiflisi de 2-2 muhabbetini öğrenmem oluyor. belki hiçbirini canlı izleyemiyorum ama totem bir kere daha tutuyor ve zerre pişmanlık hissetmiyorum. o gece maçın tekrarını, fenerbahçeli taraftarların timsah yürüyüşlerini falan izliyorum sabaha kadar zevkten zevke...

    en nihayetinde şampiyon biz olmasak da bu lanetlenmiş takımın ve taraftarının bu durumunu görmek kaçan şampiyonluğa rağmen oldukça mutlu ediyor.

    bu maç benim böyle kritik bir maçtaki 2. ve son totemim oldu. dediğim gibi totemlerim arasında maç izlememek yoktur. aksine izler, izlerken yaparım çoğunu...

    sadece hislerimi dinledim. mesela aynı his 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçında gelmedi. aksine iki elim kanda olsa mutlaka izlemem gerektiğini düşünüyordum bu maçı. en iyi totemlerimi, en konsantre şekilde yapmıştım o gün, şampiyonluğu kadıköy'de ilan etmek ve şükrü saraçoğlu stadyumu'nda şampiyonluk kupası kaldırmak gibi efsane işlerde payım olmalıydı. çok şükür oldu da... *

    bu da böyle bir anımdır. öyle yani... sıktıysam affola, yok iyi geldi bir daha ver diyorsanız, buyurun :(

    (bkz: 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı/#1194899)
App Store'dan indirin Google Play'den alın