• 203
    maç sırasında neden 2-2 dendiğiyle ilgili aklıma gelen tek mantıklı cevap şudur:

    bu anonsçu baktı şampiyonluk gidiyor. taraftarının da ne bok olduğu biliyor. yalancı memeyle(emzik) taraftarı oyalayıp trabzonlu futbolcuların ve seyircilerin staddan dışarı çıkmasını amaçlamış olabilir. tabi bunu da yönetimden birisi o an söylemiştir. yoksa o akşam fener seyircisi sahaya daha farklı amaçlarla inerdi. istenmeyen olaylar yaşanabilirdi.
  • 217
    ağustos 2008- temmuz 2010 arası iş gereği alanya'da yaşamıştım. ev arkadaşım beşiktaşlıydı. her hafta sonu hem beşiktaş'ın hem galatasaray'ın maçlarını izlemek için dışarı çıktığımızdan bize pahalıya geliyordu. biz de 2009-2010 sezonu başında lig tv bağlatmıştık. her şey de muhteşem başlamıştı. 6'da 6 ile sezona girmiş, 5 . haftada da beşiktaş maçını mustafa sarp :( baros(2) golleriyle 3-0 kazanmış, ev arkadaşımı kızdırıyordum. son şampiyondu çünkü onlar. bu arada alanya'da beşiktaşlı o kadar az adam var ki, 2009'da şampiyonluk maçında 300 kişilik kafede 20 kişi falan vardık. aynı sezon sonuna doğru oynanan iddasız iki takımın(gs-fb) asy'deki maçında bile 300 kişilik cafede 400 kişi vardır. neyse efendim sonra sezon ilerlemeye devam etti ve kewell'lı, baros'lu, keita'lı, arda'lı, franco'lu :( o güzel takım 27. haftadaki 28 mart 2010 galatasaray fenerbahçe maçından (u: selçuk şahin'in 30 metreden franco'yu avladığı maç :( ) sonra düşüşe geçti ve elindeki şampiyonluğu verdi.

    biz lig tv alınca tabii her hafta bizim evde toplanılıyor. işyerinden elemanlar, arkadaşın kuzen tayfası falan sağlam takılıyorduk. zaten o 2 yılda içtiğim içkiyi kalan yıllarımda içmemişimdir. derbilerde falan bilet kessen yeriydi :(

    dediğim gibi son haftalara girilirken biz evimizde fener'e kaybettik ama bursaspor'a 31.haftada 0-0 ile puan kaybettirince bir kere daha fenerbahçe'yi şampiyon yapmaya çok yardımcı olmuştuk. o hafta liderliğe yükselen fenerbahçe sonraki 2 haftada puan kaybetmedi ve 4 sene sonra bir kere daha son maça şampiyonluk için çıkmıştı.

    totem yapmak ile ilgili bir çok şey var bende. zaten ilgili başlıkta* da yazdım çoğunu ama maç izlememe totemim yoktu ki taa 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçına kadar...

    şampiyonluk son maça kalınca bizim evde organizasyonlar düzenlenmeye başladı tabii bir hafta önceden. fener'in şampiyonluğu kaybetmesi için her şeyi deneyeceğiz ekran başında. maçtan bir gün önce bile evde koltuk düzeni yapıyoruz. türkiye kupası'nda kısa süre önce fenerbahçe'yi kupa finali'nde yenen trabzonspor'dan kimse pek fazla bir şey beklemiyor hatta kupa trabzon'un, lig fener'in muhabbeti yapıyordu. ben ise 1996'yı iyi bilen biri olarak tam aksini düşünüyor fakat, bir kere daha son maça şampiyonluk için çıkacak olan fenerbahçe'nin maçı bir şekilde kazanacağını düşünüyordum. sonuçta kupayı kazanmış bir trabzon iddialı bir fenerbahçe'ye kadıköy'de 50.000 kişi önünde ne kadar dayanabilirdi ki...

    bu arada maç günü, şimdilerde eşim olan hanımefendi, kız arkadaşlarıyla şu an adını hatırlayamadığım bir musiki cemiyetinin* turnesinin alanya etabına gidecekti. (u: yalnız cümleye bak sanki cunmhurbaşkanlığı bisiklet turu :( ) (u: bu arada o yıllar içinde 2 defa cumhurbaşkanlığı bisiklet turunu takip eden, final etabı olan alanya'da finişte bisikletçilerin düşüşünü canlı izleyen bir adamım :()

    kız arkadaşım beni daha önce davet etmiş hatta davetiyeyi bile hazırlamış ama ben ve diğer kızların sevgilileri, maç olduğu için 5 kız konsere gidiyorlardı.

    maç günü herkes hazırken maça saatler kala bana bir şeyler oldu. iç ses: dedim ben bu anı daha önce yaşamıştım. yukarıda da söyledim. 2005-2006'sezonu'na gittim. ev arkadaşıma" ben maçı izlemeyeceğim" dedim. inanmadı tabii. dedim" harbi izlemeyeceğim". "ne yapacaksın" dedi. "bilmiyorum" dedim. aklıma hatunun gittiği konser geldi. yoksa sokaklarda kimse yokken maçtan haberdar olmadan nasıl geçer o 1.5-2 saat.

    aradım bizimkini, davetiye duruyormuş. dedim "geliyorum ben".o da inanmadı, kimse inanmıyor bana :( 5 kız bir de ben girdik salona. salonun yaş ortalaması 45 falan. o da bizim kızlar ve gelen başka kızlardan dolayı düşüyor. :(

    maça yakın saatteydi konser. neyse telefonda internet yok o zaman ama ben arkadaş mesaj atmasın diye telefonu da kapattım. dış dünyadan izole ettim kendimi. konser başladı gelen kızlardan bizimkinin yanında oturan fenerli, erkek arkadaşı da fenerli. maç başladı kız sürekli telefondan mesaj alıyor, eleman buna dk-skor bildiriyor. dk 15 gibi güiza golü atınca kız sevindirik oldu, attık dedi. ben sesimi çıkarmıyorum ama moralim bozuldu çünkü netice de hem şampiyon fener olacaktı hem de bursa takımı o sene çok sempatikti, onların kazanmasını istiyordum. neyse aradan bir süre geçti bir mesaj daha "yemişiz" dedi. sevindirik olan bendim bu sefer ama hesaplarıma göre daha 70 dk var. ilk yarı bitmiş diye bir mesaj geldi 1-1. kız sürekli mesajlaşıyor ama ben konserden dolayı sürekli soramıyorum. gözüm kızın çantasında ne zaman elini çantaya atıp telefona baksa, yüzüne bakıyorum ne tepki verecek diye. konserin arasında ben açmadım telefonu aramıyorum bizim çocukları. totemi bozmadım.

    konserin 2.yarısı da maçın 2.yarısı da başladı ben yine dk sayıyorum, gözüm kızın telefonda. zaman durdu, heyecandan öleceğim amk ne oluyor bitiyor bilmiyorum... kız bakıyor telefona ses yok arada soruyorum. benim bu hareketlerden bizimki de gıcık oldu :(

    konserin bitişi ile maçın bitişi aynı saatlere geliyordu. konser bitti ben kıza soruyorum "ne oldu maç?" diye. "haber yok" diyor.

    koşa koşa dışarı çıktım. birisi arabayı çekmiş radyodan sesler geliyor. forma falan da yok. ah vah sesler n'oluyor amk diyorum. bir tane cafe gördüm uzakta koşarak gittim, kadıköy'den canlı bağlantı var, millet stadın içine girmiş, görüyorum uzaktan "ibneler şampiyon olmuş" diyorum içimden. o ara telefonumu da açıyorum hemen çalıyor, ev arkadaşım arıyor. açıyorum ama gözüm hala ekranda, o ara tv.de ertuğrul sağlam'ı görüyorum, ağlıyor, aynı anda bizimki telefonda "bursa şampiyon olum" diye bağırıyor. ne diiyorsun falan diyemiyorum, idrak edemiyorum. sonra bursaspor şampiyon yazısını görüyorum.

    kız arkadaşımla vedalaşıp eve gidiyorum bir an önce her şeyi öğrenmem lazım... sevine sevine geliyorum eve... tayfa evde, çoğu galatasaraylı, evde timsah yürüyüşü yapıyoruz, bana anlatıyorlar her şeyi, burak yılmaz'ın golünü, kaçan golleri, onur kıvrak'ı, egemen ve giray'ı izliyorum. en keyiflisi de 2-2 muhabbetini öğrenmem oluyor. belki hiçbirini canlı izleyemiyorum ama totem bir kere daha tutuyor ve zerre pişmanlık hissetmiyorum. o gece maçın tekrarını, fenerbahçeli taraftarların timsah yürüyüşlerini falan izliyorum sabaha kadar zevkten zevke...

    en nihayetinde şampiyon biz olmasak da bu lanetlenmiş takımın ve taraftarının bu durumunu görmek kaçan şampiyonluğa rağmen oldukça mutlu ediyor.

    bu maç benim böyle kritik bir maçtaki 2. ve son totemim oldu. dediğim gibi totemlerim arasında maç izlememek yoktur. aksine izler, izlerken yaparım çoğunu...

    sadece hislerimi dinledim. mesela aynı his 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçında gelmedi. aksine iki elim kanda olsa mutlaka izlemem gerektiğini düşünüyordum bu maçı. en iyi totemlerimi, en konsantre şekilde yapmıştım o gün, şampiyonluğu kadıköy'de ilan etmek ve şükrü saraçoğlu stadyumu'nda şampiyonluk kupası kaldırmak gibi efsane işlerde payım olmalıydı. çok şükür oldu da... *

    bu da böyle bir anımdır. öyle yani... sıktıysam affola, yok iyi geldi bir daha ver diyorsanız, buyurun :(

    (bkz: 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı/#1194899)
  • 218
    türk futbol tarihine en sağlam taşak malzemesi veren maçtır efendim. çok ciddi başlıyorum anlatmaya, ama ayarı biraz kaçıracağım sonlara doğru, baştan anlaşalım.

    şimdi şöyle ki, şu maçın oynandığı sezona dair olan beklentilerim ve gerçekleşen olayları itibari ile hayatım boyunca şahsımı en çok üzen sezon olmuştur. inanın, bir sezon sonrası, yani 2010-2011 sezonundaki galatasaray`’a bile bu kadar kızmadım, üzülmedim, kırılmadım, acımadım. çünkü bu sezonun beklentileri, yapılan yatırımlar, sezon başındaki atmosfer ile sezon sonunda gördüğümüz tablo çok zıttı. 2011 yılındaki tablo belki de daha iç karartıcı, belki de daha fazla umutsuzluğa sürükleyen bir şekildeydi, fakat en azından o sezona bir sene öncesi gibi büyük umutlarla girmemiştik. zaten açık olayım, ben o sezon ilk haftadan itibaren şampiyon olunacağına inanmıyordum. ulan mehmet batdal’larla, serdar özkan’larla, ali turan’larla, robinson zapata’larla şampiyon mu olunur allasen? nitekim patatese döndürdüler bizi. ha tabi ki bu kadar da büyük bir yıkım beklemiyordum, en azından ilk 3’ü, 4’ü zorlarız diye tahmin ediyordum.
    her neyse konuyu saptırmadan şu maçla alakalı o gün yaşadıklarımı yazmak istiyorum.
    aslen bursalıyım. 2010 yılının yaz aylarına kadar da bursa’da ikamet ettim. bu maçta ve bu sezonda şampiyon bursaspor’un yaşadığı her şeyi, inciği cinciği biliyorum. belki şu an hatırlayamadığım anekdotlar olmuş olabilir, fakat inanın hem ilk kez yaşanılan şampiyonluk yürüşü, hem de bir kentin tarihe tanıklık etmesinden dolayı benim için de ayrı bir sezondur.
    fenerbahçe, christoph daum ile ikinci kez yola çıktığı bu sezonda yine şaibeli maçlarla yürüyordu. fabio bilica’nın malum çukur kazma muhabbeti, aziz yıldırım’ın meşhur soyunma odası basmaları falan yine tam gaz devamdı yani. hatırlayabildiğim kadarıyla boz renkli şahsiyet* uzun bir süre gol yememesiyle gündeme geliyordu. nihayetinde adam bu maçta bir gol yedi, pir yedi. adamlar şampiyonluktan oldular amk. *
    her iki maçı da nedenini hatırlayamadığım bir nedenden dolayı izleyememiştim. ki zaten şampiyonluk maçında statta bilet bulabilmek, karaborsadan bile imkânsızdı. kapalı kale arkası, teksas’ın olduğu yerlerde bile 1-2 bin tl’yi geçen fiyatlar vardı. televizyondan da izleyemedik haliyle, kulaklıklar kulakta, ellerde telefon ve maçkolik açık, birinden kaçırdığımız bir detay olursa diğerinden takip edelim diye.
    fenerbahçe maça hızlı başladı. emrah kılıklı, atanamayan okçu daniel güiza ile 1-0 öne de geçtiler. diğer tarafta oynanan maçta bursaspor takımı ve taraftarları haliyle biraz çaptan düştüler. sonuçta bu maç kendilerinden daha çok rakibin puan kaybına bağlıydı. fakat çok geçmeden, yanlış hatırlamıyorsam on dakika içinde bizim kral enteresan bir vuruş** ile beraberliği getirdi. işte ondan sonra bizleri bu tarihten yaklaşık 4 sene önce yaşadığı bir başka ölüm bekleyişi olan 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçındaki gibi bir bekleyiş bekliyordu. tabi durum bu kez çok daha farklı. bir kere fenerbahçe kendi saha ve seyircisi önünde oynuyor, rakibi de sezonu tek hedefi olan türkiye kupası zaferi ile noktalayan, bir bakıma amaçsız trabzonspor olunca işler daha da ketum bir hale bürünüyordu bizler ve bursaspor adına. zaten internette gördüğüm bir videoda dönemin başkanı sadri şener’e sorulan bu maçla ilgili bir soruya ‘ne yapacağız, yeniliriz herhalde’ gibilerinden bir cevap da veriyordu. hatta o dönem sizler de hatırlarsınız, ‘fener kupa için trabzon’a yatacak, son maç da trabzon şampiyonluğu verecek’ gibilerinden şeyler çıkıyordu piyasaya. aslında oynanan oyuna bakarsak da trabzonspor’da tek bir kişi haricinde diğerleri de ‘bitse de gitsek’ havasındalardı.
    bursaspor ilk yarı bitmeden 2 farklı üstünlüğü ele geçirince tabi bütün statta kulaklar kadıköy şükrü saraçoğlu stadı’na çevriliyordu haliyle. ben de maçı dinlemeye çalışıyorum, fakat spiker 30 saniyede bir ‘fenerbahçeli alex/deivid/andre dos santos/güiza/semih vurdu, onur kurtardı’ diye ezberlenmiş replikleri söylüyordu. tabi tahmin etmek pek zor değildi fenerbahçe baskısını. ancak sahada sonradan özetlerde de izlediğimiz kadarı ile gördük ki, fenerbahçe onur’u kaleye geçirmiş, bütün futbolcuları sırayla şut çekiyorlar adama. yazıktır günahtır! yalnız o garibim de bana mısın demedi, bütün kadıköy’e illallah dedirtti.
    buraları fazla uzatmadan geçmek istiyorum, esas vurgulamak istediğim yere geleyim bir an evvel. evet her iki tarafta da maç bitti. fenerbahçe ikinci golü bulmak için kadar adeta kıçı patlamasına rağmen uğraştı fakat onur’u geçemedi işte. bursaspor da her ne kadar istanbul’dakilerin iki tane yedi demesine rağmen son dakikalarda sadece bir gol yiyerek 2-1 kazanmayı bilmişti.*
    istanbul’da 1-1, bursa’da 2-1’lik skorlar. fakat anlaşılamayan bir şekilde televizyondan fenerbahçe taraftarlarının şampiyonluğu kutladığı görüntülere rastlıyorum. başta sazanlıkları aklıma gelmedi tabi, çünkü o kadar sinir stres ve şaşkınlık var ki, yani sezon iptal oldu, yazın dünya kupası yerine bir kez daha oynanacak deseler inanın he diyeceğiz. ulan kaçırdığım bir şey mi oldu, fenerbahçe golü attı da bizim mi haberimiz yok, veya bursaspor’un maçında kural ihlali falan mı gerçekleşti? nedir amına koyayım ne oldu da her iki taraf da şampiyonluğu kutluyorlar? bir ara aklıma da ‘ulan fenerbahçe şike falan yaptı da bu maçı kazandılar mı?’ falan gibi şeyler geldi? saçmaladığımı düşündüm bir an da sonra tabi gerçek ortaya çıktı. (u: ha tabi malum 3 temmuz muhabbeti de bu sezondan sonra oldu ya pek de haksız sayılmam)*
    şimdi ben bursa’dayım, insanlar sokaklara dökülmüş durumda. şampiyonluk kutlamaları başlamış, takım sahada, seyirci şampiyonlarını alkışlıyor. ee burada bir anormallik yok ki, bursaspor maçını kazanmış, rakibi puan kaybetmiş, haliyle şampiyon olmuşlar. peki, istanbul’da neler döndü de bu arkadaşlar sahaya inip timsah yürüyüşüyle akılları sıra bursaspor’u trollüyorlar?
    nedenini biraz geç de olsa anladım. ulan aklsjdlajdajdlasdjakldajk yine aklıma geldi de güldüm amına koyayım. * bunların gerizekalı anonsçusu ‘ iki iki, iki iki!’ diye bütün stadı kafalıyor. hadi kardeşim, tamam bu herif dengesiz, senin elinde telefonun, kulağında kulaklığın yok mu? niye 50 bin küsür insan aynı anda şampiyon olduklarınızanneder? tamam, futbolcular maçta bu şansa sahip değiller, sonuçta oradaki tepkiye göre hareket edebilirler de, senin aklın var fikrin var, elinde imkânların var. aç bari evinde diğer maçı bekleyen eşine çoluğuna çocuğuna sor ulan! hadi bunlar bir derece, fb tv’deki dallamaya ne diyeceksin;
    --caps lock on—
    bu arada bursa’dan gol haberi mi var? 2-2 mi? 2-2 mi? bursa’dan gol haberi var koray sanirim? doğru mu? doğru mu? değil mi? 2-1 mi hala? inanamiyorum böyle maç görmedim ben!
    --caps lock off--

    ulan statta kim var kim yok sahaya daldı adamlar. biri vederson’u omuzuna alır, ötekisi arkadaşlarıyla 15-20 kişi timsah yürüyüşü yapar, diğeri şampiyon fenerbahçe diye anons yapar. ulan herhalde devre arasında bunlar toplu koko çekmişler, bu neyin izahıdır? mantıklı hiçbir açıklama yoook! yok ulan yok, bi de şampiyon olamadıklarını da anlamayınca stadı da yakmışlar ya laskşkadşlskdlalkş.
    not: ‘arkadaşlar maç esnasında bursa’daydım, inanın ikinci gol gelmedi, bana güvenebilirsiniz’ diye bir sürü fenerliyi kafaladım.
  • 219
    o sezon bizi şampiyonluktan eden iki takımın maçıdır. o sezon galatasaray, beşiktaş, fenerbahçe, trabzonspor, kayserispor ve bursaspor birbirlerine centilmenlilik kombosu yaptı. herkes şampiyonluğu rakibine bıraktı adeta. ama bu son maç bütün sezonun garabetini unutturdu. asla akıldan çıkmayacak efsane bir olay oldu herkes için. maçtan aklımda kalan en kritik pozisyon alex'in müsait pozisyonda kalenin üstünden dışarıya attığı pozisyon. en güzel anlar ise; fenerbahçeli futbolcuların uzatmalarda zaman geçirmesi. çok acı bir olaydır fenerbahçeliler için.
App Store'dan indirin Google Play'den alın