89
galatasaray'ı ilk kez canlı izlediğim maç. o lanet sezondan geriye kalan tek güzel hatıra.
üniversitedeki ilk yılım, tam da şenliklere denk gelmişti maç. ilk defa böyle bir fırsat gelmişti elime sallamadım tabi şenlik falan. liseden galatasaray sayesinde çok samimi olduğum, hala da samimi bir şekilde görüştüğüm arkadaşımla aldık biletleri günler öncesinden.
maç günü erkenden gitmemize rağmen galatasaray tribünleri dolmuştu neredeyse. zaten kale arkasının tamamı verilmemişti bize, sıkış tıkış olmamıza rağmen de açmadılar tribünün tamamını. hafif köşeye yakın, sahayı güzel gören bir yere oturduk. maç öncesi futbolcuları tribüne çağırma ritüeli başladı. biraz zaman geçti bizim tribün "serveeet, seeeeeeeerveeeeeet" die inlemeyi başladı. lan noluyo bu adam değil miydi göz göre göre rijkaard'ı sabote eden demeye kalmadan servet selamını verip geri döndü ısınmaya. sabri geldiğinde tribündeki gürültü seviyesi de bir hayli arttı. ama ben en çok kewell geldiğinde sevinmiştim. adamın ayrı bir karizması vardı sahada. hatta arkadaşıma dönüp " ulan sahada ısınan 30 tane adam var sadece kewell futbolcu gibi duruyo" demiştim.
futbolcular ısınmasını bitirip geri soyunmasına dönünce tribün susmadı maç başlayana kadar fenerbahçeyle, özellikle aziz yıldırım'la ilgili tezahüratlara başladı. bayağı eğlendiğimizi hatırlıyorum. aziz yıldırım a yapılan tezahüratın videosunu hala saklarım.
maçla ilgili çok fazla detay hatırlamıyorum. yektanın ön liberodaki performansını beğenmiştik. culio'nun golünü tekrar izleyemediğime üzülmüştüm. kazım'ın gölüyle de birkaç basamak aşağı uçmuştuk. ama en fazla aklımda kalan şey tribünün performansıydı. o sezon iç sahada - haklı veya haksız olarak- destekten çok küfür ve protesto vardı. maçtan sonra iç sahada bu kadar destek olsa en az 15 puan daha almıştık demiştim. maç sonunda ise sabri'nin çektirdiği üçlü bayağı güzeldi.
hayatımın en güzel günlerinden birisiydi...
üniversitedeki ilk yılım, tam da şenliklere denk gelmişti maç. ilk defa böyle bir fırsat gelmişti elime sallamadım tabi şenlik falan. liseden galatasaray sayesinde çok samimi olduğum, hala da samimi bir şekilde görüştüğüm arkadaşımla aldık biletleri günler öncesinden.
maç günü erkenden gitmemize rağmen galatasaray tribünleri dolmuştu neredeyse. zaten kale arkasının tamamı verilmemişti bize, sıkış tıkış olmamıza rağmen de açmadılar tribünün tamamını. hafif köşeye yakın, sahayı güzel gören bir yere oturduk. maç öncesi futbolcuları tribüne çağırma ritüeli başladı. biraz zaman geçti bizim tribün "serveeet, seeeeeeeerveeeeeet" die inlemeyi başladı. lan noluyo bu adam değil miydi göz göre göre rijkaard'ı sabote eden demeye kalmadan servet selamını verip geri döndü ısınmaya. sabri geldiğinde tribündeki gürültü seviyesi de bir hayli arttı. ama ben en çok kewell geldiğinde sevinmiştim. adamın ayrı bir karizması vardı sahada. hatta arkadaşıma dönüp " ulan sahada ısınan 30 tane adam var sadece kewell futbolcu gibi duruyo" demiştim.
futbolcular ısınmasını bitirip geri soyunmasına dönünce tribün susmadı maç başlayana kadar fenerbahçeyle, özellikle aziz yıldırım'la ilgili tezahüratlara başladı. bayağı eğlendiğimizi hatırlıyorum. aziz yıldırım a yapılan tezahüratın videosunu hala saklarım.
maçla ilgili çok fazla detay hatırlamıyorum. yektanın ön liberodaki performansını beğenmiştik. culio'nun golünü tekrar izleyemediğime üzülmüştüm. kazım'ın gölüyle de birkaç basamak aşağı uçmuştuk. ama en fazla aklımda kalan şey tribünün performansıydı. o sezon iç sahada - haklı veya haksız olarak- destekten çok küfür ve protesto vardı. maçtan sonra iç sahada bu kadar destek olsa en az 15 puan daha almıştık demiştim. maç sonunda ise sabri'nin çektirdiği üçlü bayağı güzeldi.
hayatımın en güzel günlerinden birisiydi...