839
teknik direktör ne yaparsa yapsın, futbolu futbolcular oynar. sanmıyorum ki prandelli futbolculara "basmayın, koşmayın, gol atmayın..." desin. türkiye ligi aslında sıradan bir teknik direktörle bile idare edilebilecek bir lig. fenerbahçe bunu az da olsa aykut kocaman ve ersun yanal ile yapabildi. ama aynı hocalar ve aynı sistemle avrupa'ya gitseydi yiyeceği tokadın haddi hesabı yoktu.
prandelli karakterli bir takım oluşturmaya çalışıyor. yedek futbolcunun oyuna girdiğinde kafası kesik tavuk gibi koşmaması için takımın belli bir sisteme ihtiyacı vardır. işte prandelli böyle bir yapı oluşturmak için olabilecek en iyi hocalardan biri. bu sistemi oturtması zaman alabilir, bu süreçte galatasaray başarısız da olabilir. ama felsefesini oturttuğunda başarının da süreklileşeceğini tahmin ediyorum. 5 yılda 2 şampiyonluk kazanan geri kalan sezonlarda da başa oynayan bir takım seyretmektense her sezon belli bir standardı olan, ne oynadığını bilen bir takım seyretmeyi tercih ederim.
gelelim prandelli'nin teorisinin pratikteki yansımalarına...
türkiye'de sistem oturtmak zordur. en yaygın sistem, sistemsizliktir. sadece futbolda değil, günlük hayatta rastlayabileceğiniz her işte bu böyledir. biraz alakasız kaçacak bir örnek vereyim. uzun yıllar sanayide üretimde çalıştım. birbirinden donanımlı mühendislerle çalışma imkanı buldum. cv'si 10 sayfa olan mühendisler, kafası zehir gibi çalışan insanlar... fakat bir işte 3 ay gibi bir süre bizimle çalışacak bir alman mühendis geldi. kemerinde maket bıçağı, cebinde not defteri, alyan takımıyla falan gezerdi. çok garipserdik. konuşurken not alır, kafasından hesaplar yapardı. açıkçası bana gereksiz gelirdi. nihayetinde onun yaptıklarını yapmadan da herhangi bir işi bitirebilirdik. bir süre sonra farkettim ki, bizim işi bitirdikten sonra etrafı toparlamamız gerekirdi. ama onun yöntemiyle iş bitince ekstra bir iş çıkmazdı. sadece not aldıklarını yapardı. evet alakasız kaldı ama bu burada dursun.
iyi şöför; makasa giren, arada kuralları da çiğneyerek gideceği yere varan bir şöfördür. en baba f1 pilotunu getirin, istanbul trafiğinde zorlanır. istanbul değil, küçük bir ilde bile zorlanır. hayatın her alanında kaos hakim bu ülkede. futbolunda da aynı şekilde. biz terim yönetiminde nasıl başarılı olduk? bu kaos futbolunu başarıyla idare ederek. hasan şaş anlatmıştı anılarında, arada hakeme bilerek itiraz eder, taraftarı bu şekilde ateşlendirir ve nihayetinde takımı da ateşlendirirmiş. genelde de işe yarardı. peki bu ne kadar böyle gidebilir? bu doğru bir yöntem midir? bu şekilde başarı ne kadar sürdürülebilir? herhangi bir sistemden, sistemi işleten çarklardan bahsedebilir miyiz?
prandelli yabancı bir mühendistir. istanbul trafiğinde afallayan usta bir şöfördür. işte az biraz ondan bir şeyler öğrenebilirsek, futbolcuları söylediklerini pratiğe dökebilirse sistemli bir başarı mümkündür. tüm dünya sistem oturtma peşinde koşarken bizim sistemsizce başarıya ulaşma çabamız ne kadar sürdürülebilir? biz sündürülebilir başarıyla doyacaksak, sürdürülebilirliği hedeflemeyeceksek prandelli'yi gönderelim gitsin. çok ciddiyim, yılmaz vural yönetimindeki bir galatasaray bu ligi alır götürür. en fazla 3 sene götürür. sonrasında ne olur bilinmez. sadece biraz sabır lazım. gerçi sadece sabır yetmez, gelenekselleştirdiğimiz algımızın da değişmesi lazım. prandelli'den bir şeyler öğrenmeye çalışmak lazım. yoksa artık herkes idman yapıyor, herkes taktik çalışıyor, herkes rakibini izliyor.
türkiye gibi gelişmemiş ve gelişmemekte ısrarcı bir ülkede prandelli'nin işi zor. az biraz işleri rayına oturtsa biliyoruz ki 5 maç seyircisiz oynama cezası gelecek, türlü adaletsizliklere maruz kalacağız. 5+3 gibi olabilecek en saçma sınırlama ile oynamak zorundayız. bu koşulların herkes farkında. maç sonunda maça dair iki çözümleme yapamayan futbolcularla olmaz bu iş. futbolcu eskisi yorumcuların ne kadar saçmaladıklarını hep beraber izliyoruz. 20 sene profesyönel olarak yaptığı işten bu kadar anlamayan tonla yorumcu var piyasada. sebebi bence çok basit. hiçbiri oynadığı oyunu bilmiyor. hiçbiri yaptığı işe hakim değil.
çok zor olacak, çok zaman alacak belki de hiç olmayacak ama, prandelli takımda kalıcı olursa onun takımından emekli olan futbolcular televizyonlara çıktığında faal futbolcuların özel hayatlarını konuşmayacak, futbol konuşacaktır. prandelli gibi hocalar fırsattır ve biz fırsat kaçırmayı çok severiz. bu seferlilk bu huyumuzdan vazgeçelim. bu seferlik başarısızlığa biraz tahammül edelim.
prandelli eleştirilmez diye bir şey yok. tabii ki eleştirilecek. ama onu oynatma bunu oynat, şunu kanada çek şunu bek yap falan... bizden daha geniş bir açıyla izliyor ve takımla bizden daha çok zaman geçiriyor. elbet bildiği, denediği, yanıldığı şeyler vardır.
bu sistem oturtmaya çalışan prandelli:
http://i57.tinypic.com/2pt9unq.jpg
http://i57.tinypic.com/v489r7.jpg
bu da döner bıçaklarıyla başarı vaadeden türk fotbolsever:
http://i58.tinypic.com/2h81vfq.jpg
prandelli karakterli bir takım oluşturmaya çalışıyor. yedek futbolcunun oyuna girdiğinde kafası kesik tavuk gibi koşmaması için takımın belli bir sisteme ihtiyacı vardır. işte prandelli böyle bir yapı oluşturmak için olabilecek en iyi hocalardan biri. bu sistemi oturtması zaman alabilir, bu süreçte galatasaray başarısız da olabilir. ama felsefesini oturttuğunda başarının da süreklileşeceğini tahmin ediyorum. 5 yılda 2 şampiyonluk kazanan geri kalan sezonlarda da başa oynayan bir takım seyretmektense her sezon belli bir standardı olan, ne oynadığını bilen bir takım seyretmeyi tercih ederim.
gelelim prandelli'nin teorisinin pratikteki yansımalarına...
türkiye'de sistem oturtmak zordur. en yaygın sistem, sistemsizliktir. sadece futbolda değil, günlük hayatta rastlayabileceğiniz her işte bu böyledir. biraz alakasız kaçacak bir örnek vereyim. uzun yıllar sanayide üretimde çalıştım. birbirinden donanımlı mühendislerle çalışma imkanı buldum. cv'si 10 sayfa olan mühendisler, kafası zehir gibi çalışan insanlar... fakat bir işte 3 ay gibi bir süre bizimle çalışacak bir alman mühendis geldi. kemerinde maket bıçağı, cebinde not defteri, alyan takımıyla falan gezerdi. çok garipserdik. konuşurken not alır, kafasından hesaplar yapardı. açıkçası bana gereksiz gelirdi. nihayetinde onun yaptıklarını yapmadan da herhangi bir işi bitirebilirdik. bir süre sonra farkettim ki, bizim işi bitirdikten sonra etrafı toparlamamız gerekirdi. ama onun yöntemiyle iş bitince ekstra bir iş çıkmazdı. sadece not aldıklarını yapardı. evet alakasız kaldı ama bu burada dursun.
iyi şöför; makasa giren, arada kuralları da çiğneyerek gideceği yere varan bir şöfördür. en baba f1 pilotunu getirin, istanbul trafiğinde zorlanır. istanbul değil, küçük bir ilde bile zorlanır. hayatın her alanında kaos hakim bu ülkede. futbolunda da aynı şekilde. biz terim yönetiminde nasıl başarılı olduk? bu kaos futbolunu başarıyla idare ederek. hasan şaş anlatmıştı anılarında, arada hakeme bilerek itiraz eder, taraftarı bu şekilde ateşlendirir ve nihayetinde takımı da ateşlendirirmiş. genelde de işe yarardı. peki bu ne kadar böyle gidebilir? bu doğru bir yöntem midir? bu şekilde başarı ne kadar sürdürülebilir? herhangi bir sistemden, sistemi işleten çarklardan bahsedebilir miyiz?
prandelli yabancı bir mühendistir. istanbul trafiğinde afallayan usta bir şöfördür. işte az biraz ondan bir şeyler öğrenebilirsek, futbolcuları söylediklerini pratiğe dökebilirse sistemli bir başarı mümkündür. tüm dünya sistem oturtma peşinde koşarken bizim sistemsizce başarıya ulaşma çabamız ne kadar sürdürülebilir? biz sündürülebilir başarıyla doyacaksak, sürdürülebilirliği hedeflemeyeceksek prandelli'yi gönderelim gitsin. çok ciddiyim, yılmaz vural yönetimindeki bir galatasaray bu ligi alır götürür. en fazla 3 sene götürür. sonrasında ne olur bilinmez. sadece biraz sabır lazım. gerçi sadece sabır yetmez, gelenekselleştirdiğimiz algımızın da değişmesi lazım. prandelli'den bir şeyler öğrenmeye çalışmak lazım. yoksa artık herkes idman yapıyor, herkes taktik çalışıyor, herkes rakibini izliyor.
türkiye gibi gelişmemiş ve gelişmemekte ısrarcı bir ülkede prandelli'nin işi zor. az biraz işleri rayına oturtsa biliyoruz ki 5 maç seyircisiz oynama cezası gelecek, türlü adaletsizliklere maruz kalacağız. 5+3 gibi olabilecek en saçma sınırlama ile oynamak zorundayız. bu koşulların herkes farkında. maç sonunda maça dair iki çözümleme yapamayan futbolcularla olmaz bu iş. futbolcu eskisi yorumcuların ne kadar saçmaladıklarını hep beraber izliyoruz. 20 sene profesyönel olarak yaptığı işten bu kadar anlamayan tonla yorumcu var piyasada. sebebi bence çok basit. hiçbiri oynadığı oyunu bilmiyor. hiçbiri yaptığı işe hakim değil.
çok zor olacak, çok zaman alacak belki de hiç olmayacak ama, prandelli takımda kalıcı olursa onun takımından emekli olan futbolcular televizyonlara çıktığında faal futbolcuların özel hayatlarını konuşmayacak, futbol konuşacaktır. prandelli gibi hocalar fırsattır ve biz fırsat kaçırmayı çok severiz. bu seferlilk bu huyumuzdan vazgeçelim. bu seferlik başarısızlığa biraz tahammül edelim.
prandelli eleştirilmez diye bir şey yok. tabii ki eleştirilecek. ama onu oynatma bunu oynat, şunu kanada çek şunu bek yap falan... bizden daha geniş bir açıyla izliyor ve takımla bizden daha çok zaman geçiriyor. elbet bildiği, denediği, yanıldığı şeyler vardır.
bu sistem oturtmaya çalışan prandelli:
http://i57.tinypic.com/2pt9unq.jpg
http://i57.tinypic.com/v489r7.jpg
bu da döner bıçaklarıyla başarı vaadeden türk fotbolsever:
http://i58.tinypic.com/2h81vfq.jpg