3278
gelmeden önce açık alanda belli bir yeteneği olduğu görülüyordu. hızı iyiydi. ortalama bir bitiriciliği vardı.
sol önde ve uçta oynamıştı bize gelene kadar.
bize geldiğinde ortanın solunda ve onun biraz önünde görev almaya başlamıştı.
gerek psv'de, gerekse kayseri'de, özellikle kayseri'de sol uçta bir silah gibiydi; önüne uzun topu at, yardırıp ceza sahasına girsin, ya kendi vursun, ya da kendisiyle birlikte ceza sahasına girmiş ve uygun pozisyonda bir arkadaşını görsün ve skor olsun.
bize geldiğinde hatta bunun benzeri bir golü antalyaspor'a da atmıştı.
bir de somut olarak söyleyemiyorum, elimde somut bir delil de yok ama sanki kayseri'de biraz daha zayıf ve atletikti. bize gelince kalıplandı gibi.
neyse bu zaten belgelenebilir değil şu an için.
sonra bize geldi.
böyle sol uçta bir silah gibi oynayan, ortasaha çizgisinin gerisine nadiren gelen, temel görevleri; a) topu 2. bölgeden 3. bölgeye çok hızlı bir şekilde götürmek ve skor tehlikesi yaratmak, b) topsuz 2. bölgeden 3. bölgeye hareketlenmek ve ya savunmayla aynı çizgide ya da savunmayı kolayca geçebileceği bir dengesiz anda topla buluşarak skor tehlikesi yaratmak, c) rakip çıkarken kendinden büyük bir rakipse ortasahaya yakın, denk bir takımsa 2 ila 3. bölge arasında, zayıf bir takımsa 3. bölgede savunmacılara şok pres yapıp kaptığı topla hemen 3. bölgeye ulaşmak ve tehlike yaratmak olan bir futbolcuydu. yabancı terim kullanmaktan hoşlanmıyorum ama amerikan futbolunda hani pass catcher vardır; işte özetle amrabat, bize gelene kadar hep bunu yaptı. fena da yapmadı şimdi hakkını verelim.
işte bize böyle geldi amrabat.
yani aslında, baskılı, topa mümkün olduğunca fazla sahip olmaya çalışan, paslarla savunmada açıklık arayan ve hatta geldiği dönemde üzerine bir de kanatları çizgiye inmek için değil de merkez ortasaha oyuncularıyla kullanarak orta alanda ve 2 ile 3. bölgeler arasında daha çok baskı yaratıp, bu teknik oyuncuların araya atacağı paslar ve merkezden 3. bölgeye yapacakları penetrasyonlarla tehlike yaratmaya çalışan, savunmayı ortasaha çizgisine yakın kuran, oyunu mümkün olduğunca 30-40 metrede oynamaya çalışan bir takım ve sistem için hiç ama hiç ihtiyacımız olmayan bir oyuncuydu.
adı ilk ortaya atıldığında benim düşüncem, taktik çeşitlilik için tercih edileceği idi ama gerek fiyatı gerekse yabancı olması gibi sebeplerle tercih edilmeyeceğine inanıyordum.
yine de inat edilip alınınca, hep yaptığı gibi "pass catcher" rolüyle yer bulacağını ve taktik çeşitlilik için kullanılacağını düşündüm.
ama fatih terim, 25 yaşındaki adama -gerçi 30'unu devirmiş riera'yı bile devşirdi ya-, o güne kadar yapmadığı işleri yaptırmaya kalkıştı. sol uç gibi değil de, ortanın solu oyuncusundan beklenecek işleri istedi. culio'laştırmaya çalıştı amrabat'ı bir nevi nerdeyse.
amrabat'tan geriye gelmesini, sol beke yardım etmesini, ortasahaya çıkarken pas seçeneği olmasını, solda top aldığında çalımla adam eksiltip orta yapan falan bir oyuncu olması beklendi.
amrabat kariyerinde bunların neredeyse hiçbirisini ara-sıra bile olsa yapmamış bir oyuncuydu.
şahsen zamanla bunları becerebileceğine inanıyordum.
ama zamanla, açık alan için adapte olmuş adam geçme yeteneğini dar alana evrilir diye beklerken biz, açık alanda adam geçme yeteneği de köreldi çocuğun.
top kontrolü ve pas yeteneği de zaten hem üst düzey değildi, hem de yine pass catcher'lıktan mütevellit açık alan ve süratli oyuna göreydi ve dar alan&ağır oyunda bu özellikleri de çok kötüydü. düzelmedi de.
allah var, orta açmayı öğrendi diyebiliriz. sadece youtube görüntülerini izleyin, galatasaray'dan önce kanattan orta yaptığına dair pek görüntü bulamazsınız öyle söyleyeyim.
bu süre zarfında galatasaray'dan fatih terim geçti, mancini geçti, şimdi ise prandelli geldi.
ben amrabat'ı sevmiyorum açıkçası. benim sevmemem de mesele değil; kendisini geliştirebileceğine ve galatasaray'a faydalı olabileceğine inanmıyorum.
malaga'dan çok umutluydum.
en hafif tabirle, galatasaray'ın oyun karakteri için hangi hoca gelirse gelsinuyumlu bir oyuncu değil ve asla olmayacak.
"maaşı az" diye savunuluyor; aldığı bile fazla bana göre.
bin defa yazdım, bin defa daha yazarım, yerine, aldığı ücretin üçte birine, hadi en fazla yarısına bilal başacıkoğlu'nu alırdık, amrabat'ın verdiği katkıdan fazlasını verir hem de yabancı sınırını işgal etmezdi.
"5+3'te +3 olur" diye savunuluyor; bunu da daha önce yazdım ama tekrar edeyim ve hepsi tek bir yerde dursun, ilk 11'de podolski-campbell-bruma'dan biri ve yedeklerde de bunlardan biri olduğunu bir düşünün. ondan sonra bir de amrabat ve bruma'dan birinin ilk 11'de birinin +3'te olduğunu düşünün ve hangi kombinasyonun daha iyi olacağına dürüstçe yanıt verin. amrabat'ın 5+3+1'deki yeri 0'dır arkadaşlar.
kendisinin kötü bir futbolcu olduğunu düşünüyorum ve bunu her türlü tartışırım. deli argümanlarım var.
ama bunlar bir tarafa, hem galatasaray kalibresinde olmadığı hem de oyun tarzının hiçbir zaman galatasaray'a uymayacağı konularında tartışılacak hiçbir şey yok.
en kötü senaryo, ancak hiçbir transfer yapamazsak, burak'ın yedeği olarak takımda kalabilir :(
ki bunları, terim-mancini-prandelli üçlüsünden, kendisinin oyun tarzına en yakın sistemi oynatacak olan prandelli başımızdayken söylüyorum.
"umarım yamulurum" falan da demiyeceğim; olgular bunlar keza.
sol önde ve uçta oynamıştı bize gelene kadar.
bize geldiğinde ortanın solunda ve onun biraz önünde görev almaya başlamıştı.
gerek psv'de, gerekse kayseri'de, özellikle kayseri'de sol uçta bir silah gibiydi; önüne uzun topu at, yardırıp ceza sahasına girsin, ya kendi vursun, ya da kendisiyle birlikte ceza sahasına girmiş ve uygun pozisyonda bir arkadaşını görsün ve skor olsun.
bize geldiğinde hatta bunun benzeri bir golü antalyaspor'a da atmıştı.
bir de somut olarak söyleyemiyorum, elimde somut bir delil de yok ama sanki kayseri'de biraz daha zayıf ve atletikti. bize gelince kalıplandı gibi.
neyse bu zaten belgelenebilir değil şu an için.
sonra bize geldi.
böyle sol uçta bir silah gibi oynayan, ortasaha çizgisinin gerisine nadiren gelen, temel görevleri; a) topu 2. bölgeden 3. bölgeye çok hızlı bir şekilde götürmek ve skor tehlikesi yaratmak, b) topsuz 2. bölgeden 3. bölgeye hareketlenmek ve ya savunmayla aynı çizgide ya da savunmayı kolayca geçebileceği bir dengesiz anda topla buluşarak skor tehlikesi yaratmak, c) rakip çıkarken kendinden büyük bir rakipse ortasahaya yakın, denk bir takımsa 2 ila 3. bölge arasında, zayıf bir takımsa 3. bölgede savunmacılara şok pres yapıp kaptığı topla hemen 3. bölgeye ulaşmak ve tehlike yaratmak olan bir futbolcuydu. yabancı terim kullanmaktan hoşlanmıyorum ama amerikan futbolunda hani pass catcher vardır; işte özetle amrabat, bize gelene kadar hep bunu yaptı. fena da yapmadı şimdi hakkını verelim.
işte bize böyle geldi amrabat.
yani aslında, baskılı, topa mümkün olduğunca fazla sahip olmaya çalışan, paslarla savunmada açıklık arayan ve hatta geldiği dönemde üzerine bir de kanatları çizgiye inmek için değil de merkez ortasaha oyuncularıyla kullanarak orta alanda ve 2 ile 3. bölgeler arasında daha çok baskı yaratıp, bu teknik oyuncuların araya atacağı paslar ve merkezden 3. bölgeye yapacakları penetrasyonlarla tehlike yaratmaya çalışan, savunmayı ortasaha çizgisine yakın kuran, oyunu mümkün olduğunca 30-40 metrede oynamaya çalışan bir takım ve sistem için hiç ama hiç ihtiyacımız olmayan bir oyuncuydu.
adı ilk ortaya atıldığında benim düşüncem, taktik çeşitlilik için tercih edileceği idi ama gerek fiyatı gerekse yabancı olması gibi sebeplerle tercih edilmeyeceğine inanıyordum.
yine de inat edilip alınınca, hep yaptığı gibi "pass catcher" rolüyle yer bulacağını ve taktik çeşitlilik için kullanılacağını düşündüm.
ama fatih terim, 25 yaşındaki adama -gerçi 30'unu devirmiş riera'yı bile devşirdi ya-, o güne kadar yapmadığı işleri yaptırmaya kalkıştı. sol uç gibi değil de, ortanın solu oyuncusundan beklenecek işleri istedi. culio'laştırmaya çalıştı amrabat'ı bir nevi nerdeyse.
amrabat'tan geriye gelmesini, sol beke yardım etmesini, ortasahaya çıkarken pas seçeneği olmasını, solda top aldığında çalımla adam eksiltip orta yapan falan bir oyuncu olması beklendi.
amrabat kariyerinde bunların neredeyse hiçbirisini ara-sıra bile olsa yapmamış bir oyuncuydu.
şahsen zamanla bunları becerebileceğine inanıyordum.
ama zamanla, açık alan için adapte olmuş adam geçme yeteneğini dar alana evrilir diye beklerken biz, açık alanda adam geçme yeteneği de köreldi çocuğun.
top kontrolü ve pas yeteneği de zaten hem üst düzey değildi, hem de yine pass catcher'lıktan mütevellit açık alan ve süratli oyuna göreydi ve dar alan&ağır oyunda bu özellikleri de çok kötüydü. düzelmedi de.
allah var, orta açmayı öğrendi diyebiliriz. sadece youtube görüntülerini izleyin, galatasaray'dan önce kanattan orta yaptığına dair pek görüntü bulamazsınız öyle söyleyeyim.
bu süre zarfında galatasaray'dan fatih terim geçti, mancini geçti, şimdi ise prandelli geldi.
ben amrabat'ı sevmiyorum açıkçası. benim sevmemem de mesele değil; kendisini geliştirebileceğine ve galatasaray'a faydalı olabileceğine inanmıyorum.
malaga'dan çok umutluydum.
en hafif tabirle, galatasaray'ın oyun karakteri için hangi hoca gelirse gelsinuyumlu bir oyuncu değil ve asla olmayacak.
"maaşı az" diye savunuluyor; aldığı bile fazla bana göre.
bin defa yazdım, bin defa daha yazarım, yerine, aldığı ücretin üçte birine, hadi en fazla yarısına bilal başacıkoğlu'nu alırdık, amrabat'ın verdiği katkıdan fazlasını verir hem de yabancı sınırını işgal etmezdi.
"5+3'te +3 olur" diye savunuluyor; bunu da daha önce yazdım ama tekrar edeyim ve hepsi tek bir yerde dursun, ilk 11'de podolski-campbell-bruma'dan biri ve yedeklerde de bunlardan biri olduğunu bir düşünün. ondan sonra bir de amrabat ve bruma'dan birinin ilk 11'de birinin +3'te olduğunu düşünün ve hangi kombinasyonun daha iyi olacağına dürüstçe yanıt verin. amrabat'ın 5+3+1'deki yeri 0'dır arkadaşlar.
kendisinin kötü bir futbolcu olduğunu düşünüyorum ve bunu her türlü tartışırım. deli argümanlarım var.
ama bunlar bir tarafa, hem galatasaray kalibresinde olmadığı hem de oyun tarzının hiçbir zaman galatasaray'a uymayacağı konularında tartışılacak hiçbir şey yok.
en kötü senaryo, ancak hiçbir transfer yapamazsak, burak'ın yedeği olarak takımda kalabilir :(
ki bunları, terim-mancini-prandelli üçlüsünden, kendisinin oyun tarzına en yakın sistemi oynatacak olan prandelli başımızdayken söylüyorum.
"umarım yamulurum" falan da demiyeceğim; olgular bunlar keza.