14
kafamız çok karışık genel anlamda taraftar olarak.
sapla samanı geçtim, odunla kıymığı karıştırır, elmayla karpuzu çiftleştirir hale geldik.
öncelikle bu işin aması falan olmaz.
futbolcuların aldıkları paralar öne sürülerek haklı çıkarılmaya çalışılıyor. futbolcuların aldıkları paraların yüksek olduğunu düşünmek başka bir şey, bunun üzerinden futbolcunun formsuzluğuna küfürle tepki gösterilmesini haklı çıkarmaya kalkışmak ayrı bir şey. futbolcu zorla imzalatmıyor sözleşmelere. oturuluyor, konuşuluyor, hatta eski dönemlerden çok farklı olarak bu işleri menajerler yürütüyor (ki bence olması gereken de bu zaten), artık bosman da var. yine de dediğim gibi futbolcunun aldığı ücreti fazla bulmak haklı görülebilir ama bu ayrı bir başlıktır. bunun üzerinden bir futbolcuya düşmanlık beslemek ise haksızdır, yanlıştır. parayı veren kulüptür, parayı alan oyuncudur. taraftar bu işlemde bir taraf değildir. kötü oynayan oyuncuya tepki de bence haklıdır. yuhlamak-ıslıklamak da hakkıdır. ama bunun motivasyonu, oyuncunun aldığı para değil, akıtmadığı ter, etmediği formsuzluğu, takımda yarattığı huzursuzluk, takım arkadaşlarına veya teknik ekibe dolayısıyla formaya-renklere yaptığı saygısızlık olabilir ancak.
futbolun sanayileşmesi yüzünden yaşandığını düşünüyorum temelde bu kafa karışıklığının. gerçi, genel anlamda kaotik bir ülke olduğumuz için, doğru olan neredeyse hiçbir şeyimiz olmadığı için, bu alanda da eğri olmamız olağan. genel olarak zaten tepkilerimizi insanca göstermekten uzak bir toplumuz. küfür, dayak, sopa vs. bunlar hep ülkemizde görülen sıradan tepkiler. hak aramanın yanlış olduğu daha ilkokuldan itibaren sürekli olarak dayatılan ülkemizin insanı, nasıl hak arayacağını bilmediğinden, hatta neyin hakkı olup neyin olmadığını, dolayısıyla karşı tarafın da neye hakkı olup neye olmadığını bilmediğinden, tepkilerinin de medeni olmaması normaldir.
kendini müşteri gibi görmesi anlayışıyla açıklamanmasına katılıyorum misal. örneğin bir bankacı olarak, dışarda hiçbir şeye sesini çıkarmayan insanların bankalarda nasıl da diğerlerine tepeden bakmaya kalktıklarını gözlemleyebiliyorum.
gelişmiş ülkelerde çalışanlara öyle tepeden ve özellikle bağırarak konuşturtmazlar. belçika'da mesela araba kiralarken adamın biri bağır bağır içeri girdi, çocuk adamı dinledi, adam bir ara sustu, "tavrınızı düzeltene kadar işlem yapmayacağım" dedi çocuk. adam göt oldu, biraz daha celallendi, çocuk dükkandan çıktı :) çıkarken de "istediğiniz kadar bağırabilirsiniz" dedi :)
türkiye'de herkes kral. herkes yarı-tanrı. herkes sabırsız. herkes kibirli. herkes her şeyi en iyi biliyor. kimsenin kimseye tahammülü yok. kimsenin kimseye saygısı yok.
bir ülkenin ne kadar medeni olduğunu anlamak için trafiğine bakın derim hep.
öyle tepeden baktığımız, beğenmediğimiz, aklımızca küçümsediğimiz birçok ülke bizden çok daha medeni. insanlara daha çok saygılı.
bir müşteriyle aramızda bir tartışma olmuştu. klasik "maaşını ben ödüyorum" terbiyesizliğine başvurdu; dedim madem öyle ödeme o zaman :) biraz tribünlerde de bu var. taraftarın cefasını küçümsemek değil kesinlikle niyetim ama ürün aldık diye, bilet aldık diye kimseye, hele ki kulübe sahip olmuyoruz. diğer taraftan, oyuncular ve yönetim de birbirlerine, işlerine ve rakiplerine daha saygılı olmak, bunun sadece iş olmadığını unutmamak durumundalar.
birçok insanın hayal bile edemeyeceği paralara, birçok insanın sadece rüyalarında giydikleri formaları giyerek sahip olduklarını unutmamalarını istiyoruz sadece.
yaldır yaldır yükselen yozlaşmadan nasipleniyorlar ne yazık ki. bunu durdurabilmek için ne yapılabilir bilemiyorum.
ama rakibine "biliyorsunuz alevi", "o zaten zaza" diyebilen, "afedersiniz ermeni" diye bir ırkı küfür olarak kullanabilen bir kafayı delicesine sevenlerin yüzde elliye ulaştığı bir ortamda, futbolculara küfür edilmesi anormal değildir dediğim gibi. doğru değildir ama anormal değildir.
yıllarca erman toroğlu'lara, m. ali erbil'lere millete hakaret etsinler diye para ödemiş bir toplumun geldiği yer şaşırtıcı değildir.
toplumda tepeden tırnağa korkunç bir yozlaşma ve akıl almaz bir unutkanlık vardır.
acaip yerlere doğru da gitmektedir.
suçluların ceza çekmemesi vardır.
taraftarına köpek diyen başkanlar alkışlanmakta, rakibine alevi diyen, kürt diyen başbakanlar ödüllendirilerek cumhurbaşkanı seçilmekte, "bu bakara iyi makara" diye dinle bile dalga geçebilenlerin özür bile dilemediği, kolunda 700 işçinin bir aylık kazancını taşıyan bakanların hesap vermediği, vatandaşa "yollara tuz döktüm inanmazsan git yala" diyebilecek tıynettekilerin barınabildiği, ekmek almaya giden çocuklara terörist muamelesi yapılan, halka "camilerde içki içtiler toplu seks yaptılar videoları haftaya yayınlayacağım" diye göz göre göre yalan söyleyen, halkı galeyana getiren, bu nefretle besleyen zihniyetin ödüllendirildiği bir ülkede, futbolculara küfredilmesi dediğim gibi anormal değildir.
düşünün ki şike yapmak cezalandırılmıyor ama şikeciye şikeci demek cezalandırılıyor :)
konu çok dağılmış gibi gözükmekle beraber, değil esasında.
büyük yozlaşmanın bir sonucudur bu.
sapla samanı geçtim, odunla kıymığı karıştırır, elmayla karpuzu çiftleştirir hale geldik.
öncelikle bu işin aması falan olmaz.
futbolcuların aldıkları paralar öne sürülerek haklı çıkarılmaya çalışılıyor. futbolcuların aldıkları paraların yüksek olduğunu düşünmek başka bir şey, bunun üzerinden futbolcunun formsuzluğuna küfürle tepki gösterilmesini haklı çıkarmaya kalkışmak ayrı bir şey. futbolcu zorla imzalatmıyor sözleşmelere. oturuluyor, konuşuluyor, hatta eski dönemlerden çok farklı olarak bu işleri menajerler yürütüyor (ki bence olması gereken de bu zaten), artık bosman da var. yine de dediğim gibi futbolcunun aldığı ücreti fazla bulmak haklı görülebilir ama bu ayrı bir başlıktır. bunun üzerinden bir futbolcuya düşmanlık beslemek ise haksızdır, yanlıştır. parayı veren kulüptür, parayı alan oyuncudur. taraftar bu işlemde bir taraf değildir. kötü oynayan oyuncuya tepki de bence haklıdır. yuhlamak-ıslıklamak da hakkıdır. ama bunun motivasyonu, oyuncunun aldığı para değil, akıtmadığı ter, etmediği formsuzluğu, takımda yarattığı huzursuzluk, takım arkadaşlarına veya teknik ekibe dolayısıyla formaya-renklere yaptığı saygısızlık olabilir ancak.
futbolun sanayileşmesi yüzünden yaşandığını düşünüyorum temelde bu kafa karışıklığının. gerçi, genel anlamda kaotik bir ülke olduğumuz için, doğru olan neredeyse hiçbir şeyimiz olmadığı için, bu alanda da eğri olmamız olağan. genel olarak zaten tepkilerimizi insanca göstermekten uzak bir toplumuz. küfür, dayak, sopa vs. bunlar hep ülkemizde görülen sıradan tepkiler. hak aramanın yanlış olduğu daha ilkokuldan itibaren sürekli olarak dayatılan ülkemizin insanı, nasıl hak arayacağını bilmediğinden, hatta neyin hakkı olup neyin olmadığını, dolayısıyla karşı tarafın da neye hakkı olup neye olmadığını bilmediğinden, tepkilerinin de medeni olmaması normaldir.
kendini müşteri gibi görmesi anlayışıyla açıklamanmasına katılıyorum misal. örneğin bir bankacı olarak, dışarda hiçbir şeye sesini çıkarmayan insanların bankalarda nasıl da diğerlerine tepeden bakmaya kalktıklarını gözlemleyebiliyorum.
gelişmiş ülkelerde çalışanlara öyle tepeden ve özellikle bağırarak konuşturtmazlar. belçika'da mesela araba kiralarken adamın biri bağır bağır içeri girdi, çocuk adamı dinledi, adam bir ara sustu, "tavrınızı düzeltene kadar işlem yapmayacağım" dedi çocuk. adam göt oldu, biraz daha celallendi, çocuk dükkandan çıktı :) çıkarken de "istediğiniz kadar bağırabilirsiniz" dedi :)
türkiye'de herkes kral. herkes yarı-tanrı. herkes sabırsız. herkes kibirli. herkes her şeyi en iyi biliyor. kimsenin kimseye tahammülü yok. kimsenin kimseye saygısı yok.
bir ülkenin ne kadar medeni olduğunu anlamak için trafiğine bakın derim hep.
öyle tepeden baktığımız, beğenmediğimiz, aklımızca küçümsediğimiz birçok ülke bizden çok daha medeni. insanlara daha çok saygılı.
bir müşteriyle aramızda bir tartışma olmuştu. klasik "maaşını ben ödüyorum" terbiyesizliğine başvurdu; dedim madem öyle ödeme o zaman :) biraz tribünlerde de bu var. taraftarın cefasını küçümsemek değil kesinlikle niyetim ama ürün aldık diye, bilet aldık diye kimseye, hele ki kulübe sahip olmuyoruz. diğer taraftan, oyuncular ve yönetim de birbirlerine, işlerine ve rakiplerine daha saygılı olmak, bunun sadece iş olmadığını unutmamak durumundalar.
birçok insanın hayal bile edemeyeceği paralara, birçok insanın sadece rüyalarında giydikleri formaları giyerek sahip olduklarını unutmamalarını istiyoruz sadece.
yaldır yaldır yükselen yozlaşmadan nasipleniyorlar ne yazık ki. bunu durdurabilmek için ne yapılabilir bilemiyorum.
ama rakibine "biliyorsunuz alevi", "o zaten zaza" diyebilen, "afedersiniz ermeni" diye bir ırkı küfür olarak kullanabilen bir kafayı delicesine sevenlerin yüzde elliye ulaştığı bir ortamda, futbolculara küfür edilmesi anormal değildir dediğim gibi. doğru değildir ama anormal değildir.
yıllarca erman toroğlu'lara, m. ali erbil'lere millete hakaret etsinler diye para ödemiş bir toplumun geldiği yer şaşırtıcı değildir.
toplumda tepeden tırnağa korkunç bir yozlaşma ve akıl almaz bir unutkanlık vardır.
acaip yerlere doğru da gitmektedir.
suçluların ceza çekmemesi vardır.
taraftarına köpek diyen başkanlar alkışlanmakta, rakibine alevi diyen, kürt diyen başbakanlar ödüllendirilerek cumhurbaşkanı seçilmekte, "bu bakara iyi makara" diye dinle bile dalga geçebilenlerin özür bile dilemediği, kolunda 700 işçinin bir aylık kazancını taşıyan bakanların hesap vermediği, vatandaşa "yollara tuz döktüm inanmazsan git yala" diyebilecek tıynettekilerin barınabildiği, ekmek almaya giden çocuklara terörist muamelesi yapılan, halka "camilerde içki içtiler toplu seks yaptılar videoları haftaya yayınlayacağım" diye göz göre göre yalan söyleyen, halkı galeyana getiren, bu nefretle besleyen zihniyetin ödüllendirildiği bir ülkede, futbolculara küfredilmesi dediğim gibi anormal değildir.
düşünün ki şike yapmak cezalandırılmıyor ama şikeciye şikeci demek cezalandırılıyor :)
konu çok dağılmış gibi gözükmekle beraber, değil esasında.
büyük yozlaşmanın bir sonucudur bu.