10
henüz alınmayan yeniden yargılama kararı
13. ağır ceza mahkemesi’nin yeniden yargılama ile ilgili kararı sonrası 3 temmuz’dan buyana alışık olduğumuz üzere, yine malum spor medyası ve fenerbahçe yönetimi tarafından müthiş bir algı operasyonu başlatıldı.
bu dezenformasyon hem yerel mahkemelerde devam edecek olan hukuki yargılamayı hem de 17 temmuz sonrası büyük ölçüde uefa güdümünde devam edecek olan sportif yargılamayı manipüle etmek ve bu konuda kendi lehlerine kamuoyu algısı yaratmak üzere iki yönlü olarak yürütüldü ve halen de yürütülüyor.
hukuki yargılama açısından karar ne anlama geliyor?
13. ağır ceza mahkemesi, hukuku zorlayarak ve hatta bazı hukukçuların ifadesiyle hukuk teamüllerinin dışına çıkarak, yeniden yargılama talebinin kabule değer olduğu yönünde bir karar aldı. altını çizmek adına tekrar etmek gerekirse; birilerinin yaygarasını yaptığı gibi yeniden yargılama kararı değil sadece bu konudaki talebin kabule değer olduğu yönünde bir karar.
bu karar bile türk hukuk tarihinde bir ilk. hukuk tarihimizde daha önce yargıtay’ın onadığı bir kararın infaz aşamasında mahkeme tarafından bozulduğu ve infazın durdurulduğu başka bir dava yok.
bu noktada ister istemez mahmut uslu’nun “başbakan bize yeniden yargılama konusunda söz verdi” açıklaması akla geliyor.
peki kabule değer bulunan bu talep değerlendirildiğinde sonuç ne olacak?
mahkeme kararını alırken iki konuya atıfta bulunmuş. birincisi sanık avukatlarının yeni delillerin bulunduğuna dair iddiası. ben de heyecanla bu yeni delillerin ne olduğunu merak ediyorum açıkçası. ikincisi ise dava görülürken meydana gelen yasa değişikliği nedeni ile dinleme kararlarının hukuki olmadığı savı. bu savında geçerliliğinin olmadığı daha önceki yargıtay kararlarında çok açık olarak belirtilmiş. bu kararlarda her hangi bir dava sürerken gerçekleşecek yasa değişikliğinin anında sanıklar lehine uygulanacağı ancak bu değişikliğin davada daha önce gerçekleşen işlemleri, kullanılan delil ve dayanakları geçersiz kılamayacağı açık olarak ifade edilmiş.
velhasıl günümüzde iktidara yakın pek çok isim için olduğu gibi aziz yıldırım ve diğer sanıklar lehine de hukuki teammüller zorlanarak bir karar alınmıştır. bu talep adeta yasalar ve içtihatlar hiçe sayılarak bir yeniden yargılanma kararına dönüşür mü bilinmez. insan her şartta geleceğe dair ümit var olup hukukun bağımsızlığına inanmak istiyor.
peki sportif yargılamada bu kararın bir önemi var mı?
sürecin başından beri yazdığımız tüm yazılarda yerel mahkemelerde alınacak hiç bir kararın uefa ve cas’ı bağlamayacağını belirtiyoruz.
bırakın yeniden yargılama talebinin kabule değer bulunmasını; yeniden yargılama kararı alınsa bile bu durum uefa’nın aldığı veya alacağı hiç bir kararı etkilemeyecektir. hatta avukatlar dinleme kararlarının hukuksuz olduğuna dair savlarını siyasi otoritenin de desteğiyle mahkemeye kabul ettirse ve aziz yıldırım hakkında beraat kararı çıkartsalar bile bunun uefa ve cas açısından hiç bir anlamı olmayacaktır.
uefa ve cas önüne gelen delillerin hukuki yollarla elde edilip edilmediğini dikkate almaz. yoldan geçen bir vatandaş dahi bir şike pazarlığını kamera ile kayıt altına alır ve uefa’ya gönderirse bu kayıt uefa’nın tüm kurullarında ve cas’da delil olarak kullanılır.
hatta bu konuda fenerbahçe’nin son olarak başvurduğu isviçre federal mahkemesi’nin de metalist kharkiv takımının açtığı bir dava sonucunda aldığı, uefa ve cas’ın her türlü delili kullanabileceğine dair bir kararı vardır.
aslında izah etmeye çalıştığımız bu durumu aziz yıldırım ve ekibi işin başından beri biliyorlar. tapelerin ve fiziki takip tutanaklarının ortaya çıktığı gün fenerbahçe için bu iş bitmişti. fenerbahçe’nin sportif anlamda alacağı cezaların bilincinde olan aziz yıldırım’ın işin başından beri tek bir amacı vardı; fenerbahçe’nin taraftar gücünü ve iktidarla kurduğu ilişkileri kullanarak kendini “ak”lamak.
17 temmuz hesap günü
ve gelelim asıl konumuza.
uefa trabzonspor’un da başvurusunu bahane ederek tff hakkında bir inceleme başlattığını taraflara bildirdi. bahane diyorum zira uefa’nın genel teamüllerine ve tff’nin eylemlerine baktığınızda böyle bir soruşturmanın başlatılması zaten kaçınılmazdı.
17 temmuz’da bahse konu inceleme uefa kontrol ve disiplin komitesi tarafından ele alınacak ve gerekli görülmesi halinde bir soruşturmaya dönüştürülerek uefa disiplin kurulu’na sevk edilecek ve sonrasında hazırlanacak raporlar doğrultusunda gerekli yargılamalar yapılacak.
uefa’nın geçmişte aldığı kararlar ve tff’nin bugüne kadarki eylemleri dikkate alındığında 17 temmuz ve sonrasında alınabilecek kararlar ve uygulanabilecek cezai yaptırımlar hakkında öngörülerde bulunmamız mümkün.
uefa ve fifa’nın ülke federasyonları ile ilgili öncelik ve önem verdiği üç temel konu var.
1-) üye federasyonların özerkliği
2-) irkçılıkla mücadele
3-) şike ile mücadele
şaka gibi değil mi?
yani bu üç temel madde de bizim federasyonumuz tarafından adeta ayaklar altına alınmış durumda.
normalde bu üç maddeden birinin bile bilinçli olarak ihlali o federasyonun üyeliğinin askıya alınması için yeterli. sanırım bu durum tff ve ülke futbolu için durumun ne kadar kritik olduğunu anlatmaya yeter.
17 temmuz’da tff’nin bu üç temel maddeden özerklik ve şike konusundaki ihlalleri ele alınacak. tabi bir ihtimal trabzonspor’un emre bölezoğlu hakkında bir kaç gün önce yaptığı başvuru da bu incelemeye dahil edilebilir. bu durumda bir diğer önemli konu ırkçılık da soruşturmaya dahil edilecektir.
peki bu süreci en hafif hasarla kapatmak için ülke futbolunda atılması gereken adımlar neler?
öncelikle şunu belirtmek lazım; atılması gereken bu adımlardan şike ve ırkçılıkla ilgili olanları 17 temmuz tarihine kadar gerçekleştirilebilir. ancak özerklikle ilgili soruşturmayı bertaraf edebilmek için yeni bir federasyonun oluşturulması gerekecektir ve bu zaman alacaktır. iyi niyet göstergesi olarak şike ve ırkçılıkla ilgili gerekli adımlar atılırsa ve seçime gidileceği konusunda gerekli teminatlar verilirse (olağanüstü kongre kararı gibi) uefa bu konuda anlayış gösterip ülke futboluna gerekli süreyi verecektir.
bu doğrultuda;
1-) genel kurulun hayır oyuna rağmen değiştirilen 58.madde ve tff disiplin talimatnamesi’nin şike ile ilgili diğer maddeleri, uefa kaidelerine ve kazakistan kongresi’nde alınan kararlara uyumlu hale getirilmelidir.
2-) bu süreçte cas’ın gerekçeli kararı ve uefa disiplin kurulunun kişilerle ilgili kararı açıklanacaktır. bu kararlar doğrultusunda 3 temmuz soruşturması yenilenmelidir. kararlar açıklandıktan sonra uefa’nın da bu yönde bir talebi olacaktır. bu kararlarda verilen cezalara ve değiştirilen disiplin talimatnamesine uygun olarak soruşturmaya konu kişi ve kulüplere tff kurulları tarafından gerekli cezalar verilmelidir. zaten bu cezaların ne olması gerektiğini uefa kapalı kapılar ardında yetkililere belirtecektir.
3-) 3 temmuz soruşturması dışında emre bölezoğlu’na ırkçılıkla ilgili gerekli ceza verilmelidir.
4-) özerklik mevzusu uefa ve fifa’nın en önem verdiği konuların başında gelir. daha önce bu konuda taviz veren bazı ülkelerin üyelikleri her iki kurum tarafından da askıya alınmıştır. yunanistan örneğinde olduğu gibi. bu konuda uygulanabilecek ağır yaptırımlar dikkate alınarak tff’nin tüm kurulları istifa etmeli ve olağanüstü genel kurula gidilmelidir. siyasi otoritenin karışmadığı bir seçimle ve genel kurulun bağımsız inisiyatifi ile yeni bir federasyon oluşturulmalıdır.
peki bu adımlar atılmazsa neler olur?
öncelikle uefa şu anki inceleme aşamasını 17 temmuz’da soruşturmaya çevirerek tff’yi uefa disiplin kurulu’na sevk eder. uefa disiplin kurulu yürüteceği soruşturma ve yapacağı yargılamalar sonucunda özellikle özerklik konusundaki zaafiyetini ve şike, ırkçılık gibi suçlara karşı eylemsizliğini dikkate alarak tff’nin üyeliğini süresiz olarak askıya alır. bu üyeliğin askıya alınması eylemi fifa tarafından da uygulanır. zira bu tür durumlarda üye federasyonun üyeliğinin askıya alınma kararının daha önce yunanistan örneğinde de gördüğümüz üzere uefa ve fifa tarafından ortak alınan ve uygulanan bir karar olduğunu biliyoruz. dolayısı ile böylesi bir karar sonrası milli takımlarımız ve kulüp takımlarımız uzun yıllar hiç bir turnuvaya katılamazlar. belli bir süre sonra; beş yıl, sekiz yıl veya on yıl sonra biz geri dönmek istiyoruz dediğinizde uefa’da, fifa’da yukarıdaki sıraladığımız maddelerin yine uygulanmasını ister.
yani sayın başbakan’ın belirttiği gibi biz beş yıl gelmeyelim, kendimize çeki düzen verelim tarzı bir durum söz konusu değildir. üyeliğimiz süresiz askıya alınır ve yukarıda sıraladığımız 4 madde uygulanmadan ne uefa ne fifa üyeliğimizi ve turnuvalara katılma hakkımızı geri vermez.
şikede kişi ve kulüplere uygulanması muhtemel cezalar
şike konusunda yukarıda belirttiğimiz 1 ve 2 nolu maddeler doğrultusunda verilecek cezalar hakkında bir ögörüde bulunmak gerekirse; bu konuda uefa disiplin kurulu’nun kişilerle ilgili kararı ve cas’ın gerekçeli kararı etkili olacaktır.
uefa disiplin kurulu’nun kişilerle ilgili kararında yöneticileri şike eylemine karışan tüm kulüpler küme düşürülecektir. kişilerin çoğu futboldan ömür boyu men cezası alacaktır. kulüplerin kaç küme düşürülecekleri konusunda ise cas’ın gerekçeli kararında kulüplerin kaçar maçta bu şike ve teşvik primi eylemlerine dahil oldukları belirleyici olacaktır.
bu doğrultuda ve bugüne kadar alınmış kararlar ile konuyu değerlendirdiğimizde şunları söyleyebiliriz. şike ve teşvik primi eylemlerinde bulunduğu maç sayısının ve bu işe karışan yönetici sayısının fazlalığı dikkate alındığında fenerbahçe büyük ihtimalle spor toto 3. lige düşürülecektir. yöneticileri şike faaliyetine karışan ancak maç sayısı sınırlı olan beşiktaş, sivasspor, eskişehirspor, giresunspor ve mersin idman yurdu gibi kulüpler ise bir alt lige düşürülecektir. tabi burada eskişehirspor’dan şike dosyasında adı geçen isimlerin yönetici mi yoksa profesyonel çalışan mı kabul edileceği önemli. bir de beşiktaş’ın şike eylemini lig maçında değil kupa maçında yapmış olması farklı bir değerlendirmeye sebep olabilir.
velhasıl; iktidarın, şike örgütünün ve onların güdümünde yayın yapan medya organlarının yürüttüğü tüm algı operasyonunu bir kenara bırakırsak, sportif yargılamada işin sonuna geldik. ülke futbolu olarak artık bu işi daha fazla sürüncemede bırakma şansımız yok. şike eylemine karışan kişiler, kulüpler ve bu eylemi cezasız bırakan federasyon artık gerekli bedelleri ödemek zorundadır. tüm bu olaylarda ve süreçte başrolde olan kişileri ve karakter yapılarını düşündüğümüzde, bu kişilerin iktidarın da desteğiyle her türlü adımı atabilecek ve tüm ülke futbolunu bu şike örgütü uğruna on yıllarca sürecek bir karanlığa mahkum edebilecek insanlar olduklarını sanırım hepimiz biliyoruz. ülkenin temiz futbol paydaşları artık birlikte hareket ederek ve belki de bu konuda bir platform oluşturarak bu duruma el koymalıdır. ülke futbolunun geleceği, iktidarı arkasına almış bir şike örgütüne ve onun paydaşlarına bırakılmamalıdır.
13. ağır ceza mahkemesi’nin yeniden yargılama ile ilgili kararı sonrası 3 temmuz’dan buyana alışık olduğumuz üzere, yine malum spor medyası ve fenerbahçe yönetimi tarafından müthiş bir algı operasyonu başlatıldı.
bu dezenformasyon hem yerel mahkemelerde devam edecek olan hukuki yargılamayı hem de 17 temmuz sonrası büyük ölçüde uefa güdümünde devam edecek olan sportif yargılamayı manipüle etmek ve bu konuda kendi lehlerine kamuoyu algısı yaratmak üzere iki yönlü olarak yürütüldü ve halen de yürütülüyor.
hukuki yargılama açısından karar ne anlama geliyor?
13. ağır ceza mahkemesi, hukuku zorlayarak ve hatta bazı hukukçuların ifadesiyle hukuk teamüllerinin dışına çıkarak, yeniden yargılama talebinin kabule değer olduğu yönünde bir karar aldı. altını çizmek adına tekrar etmek gerekirse; birilerinin yaygarasını yaptığı gibi yeniden yargılama kararı değil sadece bu konudaki talebin kabule değer olduğu yönünde bir karar.
bu karar bile türk hukuk tarihinde bir ilk. hukuk tarihimizde daha önce yargıtay’ın onadığı bir kararın infaz aşamasında mahkeme tarafından bozulduğu ve infazın durdurulduğu başka bir dava yok.
bu noktada ister istemez mahmut uslu’nun “başbakan bize yeniden yargılama konusunda söz verdi” açıklaması akla geliyor.
peki kabule değer bulunan bu talep değerlendirildiğinde sonuç ne olacak?
mahkeme kararını alırken iki konuya atıfta bulunmuş. birincisi sanık avukatlarının yeni delillerin bulunduğuna dair iddiası. ben de heyecanla bu yeni delillerin ne olduğunu merak ediyorum açıkçası. ikincisi ise dava görülürken meydana gelen yasa değişikliği nedeni ile dinleme kararlarının hukuki olmadığı savı. bu savında geçerliliğinin olmadığı daha önceki yargıtay kararlarında çok açık olarak belirtilmiş. bu kararlarda her hangi bir dava sürerken gerçekleşecek yasa değişikliğinin anında sanıklar lehine uygulanacağı ancak bu değişikliğin davada daha önce gerçekleşen işlemleri, kullanılan delil ve dayanakları geçersiz kılamayacağı açık olarak ifade edilmiş.
velhasıl günümüzde iktidara yakın pek çok isim için olduğu gibi aziz yıldırım ve diğer sanıklar lehine de hukuki teammüller zorlanarak bir karar alınmıştır. bu talep adeta yasalar ve içtihatlar hiçe sayılarak bir yeniden yargılanma kararına dönüşür mü bilinmez. insan her şartta geleceğe dair ümit var olup hukukun bağımsızlığına inanmak istiyor.
peki sportif yargılamada bu kararın bir önemi var mı?
sürecin başından beri yazdığımız tüm yazılarda yerel mahkemelerde alınacak hiç bir kararın uefa ve cas’ı bağlamayacağını belirtiyoruz.
bırakın yeniden yargılama talebinin kabule değer bulunmasını; yeniden yargılama kararı alınsa bile bu durum uefa’nın aldığı veya alacağı hiç bir kararı etkilemeyecektir. hatta avukatlar dinleme kararlarının hukuksuz olduğuna dair savlarını siyasi otoritenin de desteğiyle mahkemeye kabul ettirse ve aziz yıldırım hakkında beraat kararı çıkartsalar bile bunun uefa ve cas açısından hiç bir anlamı olmayacaktır.
uefa ve cas önüne gelen delillerin hukuki yollarla elde edilip edilmediğini dikkate almaz. yoldan geçen bir vatandaş dahi bir şike pazarlığını kamera ile kayıt altına alır ve uefa’ya gönderirse bu kayıt uefa’nın tüm kurullarında ve cas’da delil olarak kullanılır.
hatta bu konuda fenerbahçe’nin son olarak başvurduğu isviçre federal mahkemesi’nin de metalist kharkiv takımının açtığı bir dava sonucunda aldığı, uefa ve cas’ın her türlü delili kullanabileceğine dair bir kararı vardır.
aslında izah etmeye çalıştığımız bu durumu aziz yıldırım ve ekibi işin başından beri biliyorlar. tapelerin ve fiziki takip tutanaklarının ortaya çıktığı gün fenerbahçe için bu iş bitmişti. fenerbahçe’nin sportif anlamda alacağı cezaların bilincinde olan aziz yıldırım’ın işin başından beri tek bir amacı vardı; fenerbahçe’nin taraftar gücünü ve iktidarla kurduğu ilişkileri kullanarak kendini “ak”lamak.
17 temmuz hesap günü
ve gelelim asıl konumuza.
uefa trabzonspor’un da başvurusunu bahane ederek tff hakkında bir inceleme başlattığını taraflara bildirdi. bahane diyorum zira uefa’nın genel teamüllerine ve tff’nin eylemlerine baktığınızda böyle bir soruşturmanın başlatılması zaten kaçınılmazdı.
17 temmuz’da bahse konu inceleme uefa kontrol ve disiplin komitesi tarafından ele alınacak ve gerekli görülmesi halinde bir soruşturmaya dönüştürülerek uefa disiplin kurulu’na sevk edilecek ve sonrasında hazırlanacak raporlar doğrultusunda gerekli yargılamalar yapılacak.
uefa’nın geçmişte aldığı kararlar ve tff’nin bugüne kadarki eylemleri dikkate alındığında 17 temmuz ve sonrasında alınabilecek kararlar ve uygulanabilecek cezai yaptırımlar hakkında öngörülerde bulunmamız mümkün.
uefa ve fifa’nın ülke federasyonları ile ilgili öncelik ve önem verdiği üç temel konu var.
1-) üye federasyonların özerkliği
2-) irkçılıkla mücadele
3-) şike ile mücadele
şaka gibi değil mi?
yani bu üç temel madde de bizim federasyonumuz tarafından adeta ayaklar altına alınmış durumda.
normalde bu üç maddeden birinin bile bilinçli olarak ihlali o federasyonun üyeliğinin askıya alınması için yeterli. sanırım bu durum tff ve ülke futbolu için durumun ne kadar kritik olduğunu anlatmaya yeter.
17 temmuz’da tff’nin bu üç temel maddeden özerklik ve şike konusundaki ihlalleri ele alınacak. tabi bir ihtimal trabzonspor’un emre bölezoğlu hakkında bir kaç gün önce yaptığı başvuru da bu incelemeye dahil edilebilir. bu durumda bir diğer önemli konu ırkçılık da soruşturmaya dahil edilecektir.
peki bu süreci en hafif hasarla kapatmak için ülke futbolunda atılması gereken adımlar neler?
öncelikle şunu belirtmek lazım; atılması gereken bu adımlardan şike ve ırkçılıkla ilgili olanları 17 temmuz tarihine kadar gerçekleştirilebilir. ancak özerklikle ilgili soruşturmayı bertaraf edebilmek için yeni bir federasyonun oluşturulması gerekecektir ve bu zaman alacaktır. iyi niyet göstergesi olarak şike ve ırkçılıkla ilgili gerekli adımlar atılırsa ve seçime gidileceği konusunda gerekli teminatlar verilirse (olağanüstü kongre kararı gibi) uefa bu konuda anlayış gösterip ülke futboluna gerekli süreyi verecektir.
bu doğrultuda;
1-) genel kurulun hayır oyuna rağmen değiştirilen 58.madde ve tff disiplin talimatnamesi’nin şike ile ilgili diğer maddeleri, uefa kaidelerine ve kazakistan kongresi’nde alınan kararlara uyumlu hale getirilmelidir.
2-) bu süreçte cas’ın gerekçeli kararı ve uefa disiplin kurulunun kişilerle ilgili kararı açıklanacaktır. bu kararlar doğrultusunda 3 temmuz soruşturması yenilenmelidir. kararlar açıklandıktan sonra uefa’nın da bu yönde bir talebi olacaktır. bu kararlarda verilen cezalara ve değiştirilen disiplin talimatnamesine uygun olarak soruşturmaya konu kişi ve kulüplere tff kurulları tarafından gerekli cezalar verilmelidir. zaten bu cezaların ne olması gerektiğini uefa kapalı kapılar ardında yetkililere belirtecektir.
3-) 3 temmuz soruşturması dışında emre bölezoğlu’na ırkçılıkla ilgili gerekli ceza verilmelidir.
4-) özerklik mevzusu uefa ve fifa’nın en önem verdiği konuların başında gelir. daha önce bu konuda taviz veren bazı ülkelerin üyelikleri her iki kurum tarafından da askıya alınmıştır. yunanistan örneğinde olduğu gibi. bu konuda uygulanabilecek ağır yaptırımlar dikkate alınarak tff’nin tüm kurulları istifa etmeli ve olağanüstü genel kurula gidilmelidir. siyasi otoritenin karışmadığı bir seçimle ve genel kurulun bağımsız inisiyatifi ile yeni bir federasyon oluşturulmalıdır.
peki bu adımlar atılmazsa neler olur?
öncelikle uefa şu anki inceleme aşamasını 17 temmuz’da soruşturmaya çevirerek tff’yi uefa disiplin kurulu’na sevk eder. uefa disiplin kurulu yürüteceği soruşturma ve yapacağı yargılamalar sonucunda özellikle özerklik konusundaki zaafiyetini ve şike, ırkçılık gibi suçlara karşı eylemsizliğini dikkate alarak tff’nin üyeliğini süresiz olarak askıya alır. bu üyeliğin askıya alınması eylemi fifa tarafından da uygulanır. zira bu tür durumlarda üye federasyonun üyeliğinin askıya alınma kararının daha önce yunanistan örneğinde de gördüğümüz üzere uefa ve fifa tarafından ortak alınan ve uygulanan bir karar olduğunu biliyoruz. dolayısı ile böylesi bir karar sonrası milli takımlarımız ve kulüp takımlarımız uzun yıllar hiç bir turnuvaya katılamazlar. belli bir süre sonra; beş yıl, sekiz yıl veya on yıl sonra biz geri dönmek istiyoruz dediğinizde uefa’da, fifa’da yukarıdaki sıraladığımız maddelerin yine uygulanmasını ister.
yani sayın başbakan’ın belirttiği gibi biz beş yıl gelmeyelim, kendimize çeki düzen verelim tarzı bir durum söz konusu değildir. üyeliğimiz süresiz askıya alınır ve yukarıda sıraladığımız 4 madde uygulanmadan ne uefa ne fifa üyeliğimizi ve turnuvalara katılma hakkımızı geri vermez.
şikede kişi ve kulüplere uygulanması muhtemel cezalar
şike konusunda yukarıda belirttiğimiz 1 ve 2 nolu maddeler doğrultusunda verilecek cezalar hakkında bir ögörüde bulunmak gerekirse; bu konuda uefa disiplin kurulu’nun kişilerle ilgili kararı ve cas’ın gerekçeli kararı etkili olacaktır.
uefa disiplin kurulu’nun kişilerle ilgili kararında yöneticileri şike eylemine karışan tüm kulüpler küme düşürülecektir. kişilerin çoğu futboldan ömür boyu men cezası alacaktır. kulüplerin kaç küme düşürülecekleri konusunda ise cas’ın gerekçeli kararında kulüplerin kaçar maçta bu şike ve teşvik primi eylemlerine dahil oldukları belirleyici olacaktır.
bu doğrultuda ve bugüne kadar alınmış kararlar ile konuyu değerlendirdiğimizde şunları söyleyebiliriz. şike ve teşvik primi eylemlerinde bulunduğu maç sayısının ve bu işe karışan yönetici sayısının fazlalığı dikkate alındığında fenerbahçe büyük ihtimalle spor toto 3. lige düşürülecektir. yöneticileri şike faaliyetine karışan ancak maç sayısı sınırlı olan beşiktaş, sivasspor, eskişehirspor, giresunspor ve mersin idman yurdu gibi kulüpler ise bir alt lige düşürülecektir. tabi burada eskişehirspor’dan şike dosyasında adı geçen isimlerin yönetici mi yoksa profesyonel çalışan mı kabul edileceği önemli. bir de beşiktaş’ın şike eylemini lig maçında değil kupa maçında yapmış olması farklı bir değerlendirmeye sebep olabilir.
velhasıl; iktidarın, şike örgütünün ve onların güdümünde yayın yapan medya organlarının yürüttüğü tüm algı operasyonunu bir kenara bırakırsak, sportif yargılamada işin sonuna geldik. ülke futbolu olarak artık bu işi daha fazla sürüncemede bırakma şansımız yok. şike eylemine karışan kişiler, kulüpler ve bu eylemi cezasız bırakan federasyon artık gerekli bedelleri ödemek zorundadır. tüm bu olaylarda ve süreçte başrolde olan kişileri ve karakter yapılarını düşündüğümüzde, bu kişilerin iktidarın da desteğiyle her türlü adımı atabilecek ve tüm ülke futbolunu bu şike örgütü uğruna on yıllarca sürecek bir karanlığa mahkum edebilecek insanlar olduklarını sanırım hepimiz biliyoruz. ülkenin temiz futbol paydaşları artık birlikte hareket ederek ve belki de bu konuda bir platform oluşturarak bu duruma el koymalıdır. ülke futbolunun geleceği, iktidarı arkasına almış bir şike örgütüne ve onun paydaşlarına bırakılmamalıdır.