11
bundan yıllar yıllar önceydi...
aralık ayına kadar evde donla gezmeye alışmış biz akdenizliler için fazlasıyla serin, mevsim normallerine göre sıradan bir kasım günüydü.
izmir'in şehre tepeden bakan bir lokasyonunda konumlanmış 2+1 dairemde laptopum, televizyonum, arada tuvalete falan giderken "hayırdır birader nereye" diye önümü kesecek kadar büyümüş toz yığınlarım ve pizza kutularımla sıradan bir gün geçiriyordum...
derken monitörümde bu günün sıradanlığını bozan bir hareketlenme oldu. bunun sebebi mail kutuma düşen bir mesajdı. alo daniel ben hagi mealinden bir mesajdı. yeni kurdukları bir sözlükten, kurtlar sofrası haline gelmiş olan sözlük aleminde tutunma çabalarından falan bahsediyordu. senin gibi bir yazarın yardımı olmadan şimdiki durumundan ileriye taşıyamaz, diğer büyük sözlüklerin arasında gümbürtüye gideriz diyordu.
hayatta el attığım her işin patladığını, benim ipimle kuyuya inmenin pek de akıl işi olmayacağını falan kibar bir dille kendisine izah etmeye çalıştım. gel gelelim sözlüğü için bir çıkış yolu aradığından fazlasıyla panik halinde olan hagi bunu sıradan bir yıldız kaprisi olarak algıladı ve bol sıfırlı bir mukavelenin cep telefonu ile çekilmiş fotoğrafını gönderdi. mukaveledeki sıfırları saymam sırasında geçen birkaç dakikanın ardından tereddüt etmeden kabul ettiğimi bildirip gönderin sözleşmeyi imzalayayım dedim. ertesi günün akşam saatlerinde kapım çalındı. gidip kapının deliğinden baktım. hagi; yanında gs, bahsi geçen bol sıfırlı mukavele ve o bol sıfırların aslı olan parayı içinde bulunduran bir adet siyah torba ile karşımdaydı. parolayı sordum, sersem şafak diye cevap verdiler. ben de kapıyı açtım...
kısa bir tanışma faslının ardından hagi bodoslamadan konuya girdi. ben de sözleşmeyi incelemek için kısa bir süreliğine müsade isteyip 1+1 evin +1i olan bölüme geçtim. hagi ve gs ise kendilerine aperatif babında ikram ettiğim bir kavanoz nutella ve önceki siparişlerden arta kalan lavaşları hiç etmeye giriştiler. hukukçumla yaptığımız toplantıdan, yani hukuk öğrencisi olan can dostumla skype üzerinden yaptığımız görüşmeden, sonra odadan çıkıp kararımı kendilerine ilettim ve ve kendimi galatasaray sözlük renklerine ömür boyu bağlayan mukaveleyi oracıkta imzaladım....
aralık ayına kadar evde donla gezmeye alışmış biz akdenizliler için fazlasıyla serin, mevsim normallerine göre sıradan bir kasım günüydü.
izmir'in şehre tepeden bakan bir lokasyonunda konumlanmış 2+1 dairemde laptopum, televizyonum, arada tuvalete falan giderken "hayırdır birader nereye" diye önümü kesecek kadar büyümüş toz yığınlarım ve pizza kutularımla sıradan bir gün geçiriyordum...
derken monitörümde bu günün sıradanlığını bozan bir hareketlenme oldu. bunun sebebi mail kutuma düşen bir mesajdı. alo daniel ben hagi mealinden bir mesajdı. yeni kurdukları bir sözlükten, kurtlar sofrası haline gelmiş olan sözlük aleminde tutunma çabalarından falan bahsediyordu. senin gibi bir yazarın yardımı olmadan şimdiki durumundan ileriye taşıyamaz, diğer büyük sözlüklerin arasında gümbürtüye gideriz diyordu.
hayatta el attığım her işin patladığını, benim ipimle kuyuya inmenin pek de akıl işi olmayacağını falan kibar bir dille kendisine izah etmeye çalıştım. gel gelelim sözlüğü için bir çıkış yolu aradığından fazlasıyla panik halinde olan hagi bunu sıradan bir yıldız kaprisi olarak algıladı ve bol sıfırlı bir mukavelenin cep telefonu ile çekilmiş fotoğrafını gönderdi. mukaveledeki sıfırları saymam sırasında geçen birkaç dakikanın ardından tereddüt etmeden kabul ettiğimi bildirip gönderin sözleşmeyi imzalayayım dedim. ertesi günün akşam saatlerinde kapım çalındı. gidip kapının deliğinden baktım. hagi; yanında gs, bahsi geçen bol sıfırlı mukavele ve o bol sıfırların aslı olan parayı içinde bulunduran bir adet siyah torba ile karşımdaydı. parolayı sordum, sersem şafak diye cevap verdiler. ben de kapıyı açtım...
kısa bir tanışma faslının ardından hagi bodoslamadan konuya girdi. ben de sözleşmeyi incelemek için kısa bir süreliğine müsade isteyip 1+1 evin +1i olan bölüme geçtim. hagi ve gs ise kendilerine aperatif babında ikram ettiğim bir kavanoz nutella ve önceki siparişlerden arta kalan lavaşları hiç etmeye giriştiler. hukukçumla yaptığımız toplantıdan, yani hukuk öğrencisi olan can dostumla skype üzerinden yaptığımız görüşmeden, sonra odadan çıkıp kararımı kendilerine ilettim ve ve kendimi galatasaray sözlük renklerine ömür boyu bağlayan mukaveleyi oracıkta imzaladım....