• 1681
    şimdi bir düşünün...

    genç bir kadın ve erkek tanışıyorlar. birbirlerini tanıyorlar, arkadaş oluyorlar, daha sonra evleniyorlar.
    detaya girecek kadar birikimim yok, zaten gerek yok, okuyucunun hayal gücüne kalmış...

    bir süre sonra çocukları olacağı haberini alıyorlar. 9 aylık heyecanlı ve mutlu bir bekleyiş başlıyor. tebrikler, hazırlıklar, "kız mı olacak erkek mi" konusundaki tatlı iddialaşmalar, boyuna gelen hediyeler, yalancı doğum sancılarıyla gelen yanlış anonslar, ve o mutlu an. popoya atılan iki şaplak sonucu duyulan dünyanın en güzel ağlaması...

    hastaneye gelen-giden akını, düğüne gider gibi eve geliş, evde ikinci ve daha uzun bir ziyaretçi akını, "allah bağışlasın"lara bezeli günler hatta haftalar...

    çocuğun damağından fırlayan ilk dişin sevinci, "anne mi baba mı diyecek" rekabeti, ilk adım, ilk cümle, ilk şarkı; çoğu anne-babadan başka kimsenin sikinde olmayan binlerce "ilk" heyecanı...

    okula başlaması, okumayı sökmesi, okullar bitirmesi, ilk aşkı, ilk sevgilisi, ilk defa yanlız başına maça ya da sinemaya gidişi. ortalama bir insanın çocukluk yılları işte; hepimzin yaşadığı o yılların bitmek tükenmek bilmeyen "adventure" halleri...

    okulu bitirip erkekse askere gidiş, değilse telaşla koşarak gidilen ilk mesai...

    yazarın bile sonrasını yazmaya çalışmasını imkansız hale getirecek binlerce hikaye, binlerce anı...

    hani kaza, afet ya da çatışma haberlerinden sonra radyo-televizyonda duyar, gazete ya da internet sayfalarında okursun ya "kayıp sayısı x olarak açıklandı" diye...
    işte o cümledeki "x" sayısının her biri, yukarıda çok kısa bir özeti duran hikayeler bütününü temsil ediyor.
    o "x" 1 bile olsa çok büyük bir say aslında. o "x" değişken(!)indeki her bir artış, bunun gibi kocaman bir hikayeler yığını demek...
    küçük bir sayıysa bir şekilde "hafif atlattık"a bağlayabilecek, belli bir eşiği geçince önem kazanabilecek birşey değil.
    bütün bu laf salatasının ardından açık açık söyleyim;
    o "x" toplamını oluştuan her bir sayı bir hayat işte...
    binlerce hikaye, binlerce anı, binlerce hayal, binlerce emek, binlerce bir sürü şey....

    bunu öğrenmeden ne adam gibi iş yapmanın, ne de adam gibi matem tutabilmenin mümkünatı ne yazık ki yok.
    ve daha üzücü olanı, böylesine basit ve insani bir gerçeği bile anlamaktan çok uzak bir ruh halindeyiz "insanlık" olarak...

    uğruna en ufak bir emek vermeden sahip olduğumuz imkanlar sayesinde klavye savaşları yapabilecek ya da bir yerlere gidip birşeyleri protesto edebilecek oluşumuzun ne kadar büyük bir şans olduğunu bilmeden; her yere nefret kusmaya devam...
App Store'dan indirin Google Play'den alın