441
(bkz: galatasaray sözlük/#1479194)
uzun uzun yazmak gerek aslında ama ne kadar yazsak da yaşanacak olan şeyler kadar iyi anlatamayacak. ben yine elimden geldiğince anlatmaya çalışayım, az kişiye anlatabilsem de kardır.
liseyi yatılı okulda okudum, doğduğum, büyüdüğüm yerden yaklaşık 700 km uzağa gelmiştim, zamanla hiçbiri doğduğum, büyüdüğüm yerden olmayan ülkenin her bir yanından, çok farklı şekillerde yetişmiş arkadaşlarım oldu, aradan geçen "20" yılda hala daha çoğunluğunun benim için yerinin çok farklı olmasının nedeni bu farklılıklardan güzel ortak noktalar çıkarabilmek, ama ondan fazlası farklılıkların aramıza girmesine neden olacak kadar yüzeysel bakmamak oldu.
6 sene önce evlendim, 6 sene boyunca birlikte olduğum ve her ne kadar şu anda görüşmesem de benim için hala önemli olan birisiyle 2 sene kadar evli kalabildik. nikah şahidim fanatik olmasa da fenerbahçeli bir arkadaşımdı, haliyle en yakın arkadaşlarımdan birisi. düğünümüz için kalkıp ta almanya'dan gelmişti. burada daha hayati bir işim olmadığı sürece ben de onun için kalkıp giderim, yol boyunca "ulan gidiyoruz ama adam da fenerbahçeli" diye düşünmeden.
14 sene önce odtü 2. yurt kantininde uefa kupası finalini izlerken yanımdakilerden birisi benim galatasaraylı olduğum kadar fenerbahçeli olan bir arkadaşımdı, hiç de yapmacık bir sevinç göstermedi, galatasaray'a olmasa bile benim mutluluğuma sevinmişti, maç çıkışı sevinç gösterilerine katılmıştı.
yine yatılı okuldayken fenerbahçe'yi yendiğimiz bir maçın sonunda hayatımda tanıdığım düzgün insanlardan birisi olan fenerbahçeli oda arkadaşım uzun uzun ağlamıştı. o günden beridir -ki o günden önce de çok adetim değildi ama- başkasının mutsuzluğu üzerine abartılı sevinç inşa etmemeye çalıştım.
bugün devlette karşılaşma olasılığınızın hemen hiç olmadığı kadar düzgün karakterdeki eski daire başkanım -kendisi her kupa alışımızda veya avrupa'da tur geçişimizde, derbi galibiyetinde falan arayıp tebrik eder- geçenlerde galatasaraylı başka bir arkadaşımla beni görünce takılarak "artık seneye ben de sizi arayıp tebrik ederim" dedi. koskoca adamın fenerbahçeliliğine halel falan getirmedi hiçbir zaman beni vd. arayıp tebrik etmesi.
hayatımda tanıdığım en fanatik fenerlilerden bir arkadaşım 2008 yılında şampiyonluğumuzdan sonraki ilk halısaha maçımızdan önce gelip beni tebrik etti, galatasaray'dan nefret eden birisi, belki de hayatta tebrik ettiği birkaç galatasaraylı'dan birisi benimdir.
iş yerinde en çok güvendiğim arkadaşlarımdan birisi kendini milliyetçi olarak tanımlayan birisi, eski oda arkadaşım cemaate yakın birisiydi, küçüklüğüm tarikatçilerin yoğunlukta olduğu bir apartmanda geçti, hayatım boyunca kendime yakın görüşteki insanlar hiçbir zaman çevremin çoğunluğunu oluşturmadı. hiçbir zaman da sırf aynı memleketten, aynı siyasi görüşten, aynı takımdan, vb. diye bir insanla dostluk kurmadım. dostluğun başlangıç aşamasını kolaylaştırır bu saydıklarım, ortak bir şeyde buluşursunuz çünkü, ama sonraki aşamalar için tek başına anlam ifade etmez.
tüm bunların yanında fenerbahçe'ye 6-0 yenildiğimiz maçın sonunda üniversitede sırf sevindiği için fenerli bir çocuğa saldırdım, demek istediğim yukarıda saydıklarımın bir kısmını ben yapamam, yani bir fenerbahçeliyi arayıp tebrik etmek, fenerbahçe kulübüne ve temsil ettiklerine karşı olumlu bir duygu beslemek benim için kolay kabul edilecek şeyler değil. ama yapanlar veya yaparsam ben yapmayanlardan daha az galatasaraylı olmuyoruz, hatta samimi bir şekilde bunu yapabilmek de güzel bir şey. dedim ya ben yapamam, düşününce zor.
ama dağınık yazdığım yazının en kritik noktasına geleyim. yolun yarısına yaklaşmışken, bir dolu densizlik yapan insanla karşılaşmışken ve küçüklüğümden beri futbol muhabbetinin içindeyken, bir kez olsun bulunduğum ortamda kimse "densiz"ce galatasaray'a laf söylemedi, söyletmem, söylemeye çalışan olursa da kısa sürede söylememesi gerektiğini anlar. kulübün bana göre bir yanlışı varsa ben açık yüreklilikle ve uygun dille dile getiririm, herkesin görüşünü dile getirmesinden de yanayım ama dediğim gibi densizce lafı galatasaray gibi değer verdiğim bir kulübe söylettirmem.
hal böyleyken, ben fenerbahçe kulübünün temsil ettiği değerlere karşıyım ve haldunustunelinsactokasi gibi feneri severim diyemiyorum ama samimi şekilde fenerbahçe'ye gönül veren pek çok insanın benim için yeri ayrıdır, diğer kulüpler için olduğu gibi. farklı bir hayattan gelen ve tam tersini söylemek için nedeni olanlara da sonuna dek saygı duyarım, yeter ki körü körüne bir düşünce olmasın.
ama ben böyle düşünüyorum çünkü onlarca farklı takım taraftarı hayatımda bana galatasaraylı olduğum için o saygıyı gösterdi, en fanatiği dahil. saygı karşılıksız oluşmaz.
bunun da çok kişinin diline doladığı romantiklikle falan zerre alakası yoktur, zaten beni tanısanız pek romantik düşünceye sahip olmadığımı anlarsınız. yazdıklarımın sanırım daha ziyade insanlıkla alakası vardır.
sonuç olarak, haldunustunelinsactokasi salt feneri sevdiği için kendisine getirilen eleştirilere yönelik yazdığı cevapla takdir ettiğim bir yazardır.
uzun uzun yazmak gerek aslında ama ne kadar yazsak da yaşanacak olan şeyler kadar iyi anlatamayacak. ben yine elimden geldiğince anlatmaya çalışayım, az kişiye anlatabilsem de kardır.
liseyi yatılı okulda okudum, doğduğum, büyüdüğüm yerden yaklaşık 700 km uzağa gelmiştim, zamanla hiçbiri doğduğum, büyüdüğüm yerden olmayan ülkenin her bir yanından, çok farklı şekillerde yetişmiş arkadaşlarım oldu, aradan geçen "20" yılda hala daha çoğunluğunun benim için yerinin çok farklı olmasının nedeni bu farklılıklardan güzel ortak noktalar çıkarabilmek, ama ondan fazlası farklılıkların aramıza girmesine neden olacak kadar yüzeysel bakmamak oldu.
6 sene önce evlendim, 6 sene boyunca birlikte olduğum ve her ne kadar şu anda görüşmesem de benim için hala önemli olan birisiyle 2 sene kadar evli kalabildik. nikah şahidim fanatik olmasa da fenerbahçeli bir arkadaşımdı, haliyle en yakın arkadaşlarımdan birisi. düğünümüz için kalkıp ta almanya'dan gelmişti. burada daha hayati bir işim olmadığı sürece ben de onun için kalkıp giderim, yol boyunca "ulan gidiyoruz ama adam da fenerbahçeli" diye düşünmeden.
14 sene önce odtü 2. yurt kantininde uefa kupası finalini izlerken yanımdakilerden birisi benim galatasaraylı olduğum kadar fenerbahçeli olan bir arkadaşımdı, hiç de yapmacık bir sevinç göstermedi, galatasaray'a olmasa bile benim mutluluğuma sevinmişti, maç çıkışı sevinç gösterilerine katılmıştı.
yine yatılı okuldayken fenerbahçe'yi yendiğimiz bir maçın sonunda hayatımda tanıdığım düzgün insanlardan birisi olan fenerbahçeli oda arkadaşım uzun uzun ağlamıştı. o günden beridir -ki o günden önce de çok adetim değildi ama- başkasının mutsuzluğu üzerine abartılı sevinç inşa etmemeye çalıştım.
bugün devlette karşılaşma olasılığınızın hemen hiç olmadığı kadar düzgün karakterdeki eski daire başkanım -kendisi her kupa alışımızda veya avrupa'da tur geçişimizde, derbi galibiyetinde falan arayıp tebrik eder- geçenlerde galatasaraylı başka bir arkadaşımla beni görünce takılarak "artık seneye ben de sizi arayıp tebrik ederim" dedi. koskoca adamın fenerbahçeliliğine halel falan getirmedi hiçbir zaman beni vd. arayıp tebrik etmesi.
hayatımda tanıdığım en fanatik fenerlilerden bir arkadaşım 2008 yılında şampiyonluğumuzdan sonraki ilk halısaha maçımızdan önce gelip beni tebrik etti, galatasaray'dan nefret eden birisi, belki de hayatta tebrik ettiği birkaç galatasaraylı'dan birisi benimdir.
iş yerinde en çok güvendiğim arkadaşlarımdan birisi kendini milliyetçi olarak tanımlayan birisi, eski oda arkadaşım cemaate yakın birisiydi, küçüklüğüm tarikatçilerin yoğunlukta olduğu bir apartmanda geçti, hayatım boyunca kendime yakın görüşteki insanlar hiçbir zaman çevremin çoğunluğunu oluşturmadı. hiçbir zaman da sırf aynı memleketten, aynı siyasi görüşten, aynı takımdan, vb. diye bir insanla dostluk kurmadım. dostluğun başlangıç aşamasını kolaylaştırır bu saydıklarım, ortak bir şeyde buluşursunuz çünkü, ama sonraki aşamalar için tek başına anlam ifade etmez.
tüm bunların yanında fenerbahçe'ye 6-0 yenildiğimiz maçın sonunda üniversitede sırf sevindiği için fenerli bir çocuğa saldırdım, demek istediğim yukarıda saydıklarımın bir kısmını ben yapamam, yani bir fenerbahçeliyi arayıp tebrik etmek, fenerbahçe kulübüne ve temsil ettiklerine karşı olumlu bir duygu beslemek benim için kolay kabul edilecek şeyler değil. ama yapanlar veya yaparsam ben yapmayanlardan daha az galatasaraylı olmuyoruz, hatta samimi bir şekilde bunu yapabilmek de güzel bir şey. dedim ya ben yapamam, düşününce zor.
ama dağınık yazdığım yazının en kritik noktasına geleyim. yolun yarısına yaklaşmışken, bir dolu densizlik yapan insanla karşılaşmışken ve küçüklüğümden beri futbol muhabbetinin içindeyken, bir kez olsun bulunduğum ortamda kimse "densiz"ce galatasaray'a laf söylemedi, söyletmem, söylemeye çalışan olursa da kısa sürede söylememesi gerektiğini anlar. kulübün bana göre bir yanlışı varsa ben açık yüreklilikle ve uygun dille dile getiririm, herkesin görüşünü dile getirmesinden de yanayım ama dediğim gibi densizce lafı galatasaray gibi değer verdiğim bir kulübe söylettirmem.
hal böyleyken, ben fenerbahçe kulübünün temsil ettiği değerlere karşıyım ve haldunustunelinsactokasi gibi feneri severim diyemiyorum ama samimi şekilde fenerbahçe'ye gönül veren pek çok insanın benim için yeri ayrıdır, diğer kulüpler için olduğu gibi. farklı bir hayattan gelen ve tam tersini söylemek için nedeni olanlara da sonuna dek saygı duyarım, yeter ki körü körüne bir düşünce olmasın.
ama ben böyle düşünüyorum çünkü onlarca farklı takım taraftarı hayatımda bana galatasaraylı olduğum için o saygıyı gösterdi, en fanatiği dahil. saygı karşılıksız oluşmaz.
bunun da çok kişinin diline doladığı romantiklikle falan zerre alakası yoktur, zaten beni tanısanız pek romantik düşünceye sahip olmadığımı anlarsınız. yazdıklarımın sanırım daha ziyade insanlıkla alakası vardır.
sonuç olarak, haldunustunelinsactokasi salt feneri sevdiği için kendisine getirilen eleştirilere yönelik yazdığı cevapla takdir ettiğim bir yazardır.