2
yaklaşık 20 gündür nerdeyse her akşam yaptığım spor.
şöyle ki; hayatının son iki yılını öss'ye hazırlanarak geçiren yazar modeli sınavı atlatmış, rahatlama yolları aramaktadır. ne yapsak ne etsek diye düşünürken "bu spor hep izlemekle olmaz, biraz da aktif olarak içinde bulunmak gerek." düşüncesiyle koşmaya karar verilir. bu kararın ardından akşamları soluğu şehir stadyumunda almaya başlar. iki yıldır yapılan tek spor test çözmek olduğundan, inanılmaz bir hamlık bünyede hakimdir. dolayısıyla, koşmak için gidilen stadyumda yürüyüş yapmak zorunda kalınır. birkaç gün sadece yürüyüşle idare edilir, ilerleyen günlerde yürüyüşlerin arasına bir ya da iki tur koşu eklenir. iki yıllık hamlık kolay kolay geçmediğinden, koşu sırasında dalak şişmesi olsun, karın boşluğuna ağrı saplanması olsun, böyle acı verici olaylar da yaşanır.
efendim günler ilerledikçe vücut tempoya alışmaya başlar, ilk günlere oranla daha rahat koşulur. arada karın boşluğuna ağrı girse de, koşuyu o anda bırakıp bir iki tur yürüyünce ağrı kendiliğinden geçer, koşuya devam edilir. koşuları daha zevkli hale getirmek için mp3 player da eksik edilmez. mümkün olduğu kadar gaz müzikler yüklenir, koşmaya başlamadan birkaç dakika önce kulaklıklar takılır ve "bu stadın hakimi benim ulan." düşünceleriyle koşuya başlanır. kulaktaki müziğin gazıyla zaman zaman tempo yükselir.
velhasıl, gel zaman git zaman bugüne gelinmiştir. ilk günlerde iki adım atamayan bünye 2 km'lik yürüyüşle birlikte 2 km'lik koşuyu kaldırabilecek seviyeye erişmiştir. yürüyüş ve koşu da bünyede hafif bağımlılık yapmaya başlamıştır. bu bağımlılığım uzun yıllar devam etsin diliyorum, evet. entrymi toplumsal bir mesajla bitirmek istiyorum; "koşunuz, koşmayanları koşturunuz."
şöyle ki; hayatının son iki yılını öss'ye hazırlanarak geçiren yazar modeli sınavı atlatmış, rahatlama yolları aramaktadır. ne yapsak ne etsek diye düşünürken "bu spor hep izlemekle olmaz, biraz da aktif olarak içinde bulunmak gerek." düşüncesiyle koşmaya karar verilir. bu kararın ardından akşamları soluğu şehir stadyumunda almaya başlar. iki yıldır yapılan tek spor test çözmek olduğundan, inanılmaz bir hamlık bünyede hakimdir. dolayısıyla, koşmak için gidilen stadyumda yürüyüş yapmak zorunda kalınır. birkaç gün sadece yürüyüşle idare edilir, ilerleyen günlerde yürüyüşlerin arasına bir ya da iki tur koşu eklenir. iki yıllık hamlık kolay kolay geçmediğinden, koşu sırasında dalak şişmesi olsun, karın boşluğuna ağrı saplanması olsun, böyle acı verici olaylar da yaşanır.
efendim günler ilerledikçe vücut tempoya alışmaya başlar, ilk günlere oranla daha rahat koşulur. arada karın boşluğuna ağrı girse de, koşuyu o anda bırakıp bir iki tur yürüyünce ağrı kendiliğinden geçer, koşuya devam edilir. koşuları daha zevkli hale getirmek için mp3 player da eksik edilmez. mümkün olduğu kadar gaz müzikler yüklenir, koşmaya başlamadan birkaç dakika önce kulaklıklar takılır ve "bu stadın hakimi benim ulan." düşünceleriyle koşuya başlanır. kulaktaki müziğin gazıyla zaman zaman tempo yükselir.
velhasıl, gel zaman git zaman bugüne gelinmiştir. ilk günlerde iki adım atamayan bünye 2 km'lik yürüyüşle birlikte 2 km'lik koşuyu kaldırabilecek seviyeye erişmiştir. yürüyüş ve koşu da bünyede hafif bağımlılık yapmaya başlamıştır. bu bağımlılığım uzun yıllar devam etsin diliyorum, evet. entrymi toplumsal bir mesajla bitirmek istiyorum; "koşunuz, koşmayanları koşturunuz."