resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 4964
    yönetim ve yöneticilerin her türlüsüyle alakalı hemen her meselede ufuk açan, derde deva olan bir söz var malum-u âliniz. 'nasılsanız öyle yönetilirsiniz.' hakikaten öyle. gördüğün doğru istediğin kadar içini gıcıklasın, istediğin kadar nefes tüket, dert et fark etmiyor. muhatap hangi şekle bürünüyorsa hatip ve hitap da paralel bir şekli illa ki alıyor.

    adnan polat'ın alaşağı edildiği günlere bir dönüverelim. yani tabelada yazan sonuçlar kötü olsa da, galatasaray camiasında yöneticilerine hesap sorabilme, eleştiri yapabilme iradesinin hala var olduğunun somut delillerine şahitlik ettiğimiz günlere... o gün birisi çıkıp gelse, 'galatasaray camiası bundan 3 sene sonra, kulübün itibarını aynı sabık başkan gibi yerlere düşürecek hamleler yapacak.' dese belki inanırdım. ama 'galatasaraycamiası, aynı başkanın türlü icraatlerine karşı tepkisiz kalacak. hatta çoğunluk 'sabır, başkanlık makamına saygı' gibi soyut ve içi boş argümanlarla mevzubahis başkanı savunacak. eleştiri yapmayı aklından geçirenler 'sus nankörr!!' ithamlarına maruz kalacak.' dense mümkün değil inanmazdım.

    'galatasaray'ın şampiyonluklarının üçte birinde ve en önemlisi, kulübün gördüğü ve muhtemelen de görebileceği en büyük kupanın altında imzası olan adamın eylül ayında, alelade bir personele dahi yapılsa en hafif tabirle 'ayıp' denecek bir şekilde kovulmasına ses edenler, 'fanboy :)))' diye aşağılıkça yaftalanacak' dense inanmazdım. dönün o 2011 mayıs ayının parçalı bulutlu ve bolca kaoslu günlerinin atmosferine. allah aşkına biraz düşünün. 'bundan 2 sene sonra galatasaray iki sene üst üste şampiyon olduktan sonra galatasaray'ın başkanı sinsi sinsi yeni hoca görüşmeleri yapacak. görüşülen hocalardan biri de takımın mevcut teknik direktörünü, tarihinin en büyük efsanelerinden birini arayıp 'bak hoca, senin yönetim beni aradı, teklif yaptı.' diyecek.' deseler hanginiz inanırdınız? ama doğru, mayıs ayında şampiyonluk ertesi yerine hoca arandığını o görüşülen hocadan öğrenen adam, eylül ayında milli takım teklifini kabul edince 'galatasaray haini, şike yancısı' olmuştu değil mi? ve evet, biz fanboyuz. ünal aysal büyük başkan.

    e peki başlığında bulunduğumuz adamı bu kadar sert eleştirmemize sebep sadece fatih terim mi? yani hakikaten bir adamın hayranlığı mıdır bizi ünal aysal muhalifliği çizgisine iten?

    soruya bütün samimiyetimle cevap verip, devamındaki satırları okurken birazcık samimiyetinizi rica edeceğim. evet, ünal aysal'ın tek kötü icraati fatih terim'i kovmak olsa yine sevmezdim. ama galatasaray'ın menfaatine olan diğer işleri hürmetine susardım. o kadarcık galatasaraylılığımız var elhamdülillah. tabii ona buna terimsporlu, hagisporlu yaftası vurabilmek için pusuda bekleyen iğrenç herif-i naşerifler galatasaraylılığın her bir zerresini hala tekeline almadıysa...

    evet, tek sebep terim'e yapılanlar değil. hatta maalesef meselenin fatih terim'le alakalı kısmının dışındaki aksamı işin daha feci olan kısmı.

    galatasaray başkanının şehir hayatına adapte olmaya çalışan köy ağası edalarıyla, önemli maçlar öncesi 'bu maçın primi 1 m euro :)))' açıklamaları yapmasının, röportajlarında sıkça 'futbolcu dediğin parasını verdin mi oynar' vurgusu yapmasının takım sinerjisine, bu işin duyguyla alakalı kısmına ve en önemlisi galatasaray başkanlığı makamının saygınlığına verdiği zararın hiçbir yerinde fatih terim'le alakalı bir konu yok mesela. evet, bugün çokları tarafından içi boş bir 'ama başkanlık makamına saygı' sloganıyla savunulan ünal aysal, bugün o makama en büyük saygısızlığı eden adam konumunda. takıma başarısız ve samimiyetsizliği her tarafından akan motivasyon konuşmaları yapan bir başkan mı o makama saygısızlık ediyor, yoksa onun bu tavırlarını eleştirenler mi? siz 6 ay önce abdürrahim albayrak gibi, çoklarının içinde pek saygı içermeyen, 'abdürrahim'dir ne yapsa yeridir' tebessümüyle baktığı bir adamın yaptığı işleri kalkıp üzerinize alacaksınız. takımdaki futbolcuların kulüple bağlantı noktaları abdürrahim albayrak iken, onları; kulüp başkanıyla muhatap olabilir, ondan motivasyon konuşmaları dinleyebilir, hatta onunla 'prim şu kadar değil de, bu kadar olsun' pazarlıkları yapabilir bir duruma getireceksiniz. ondan sonra 2 senenin tartışmasız dominant takımı bu hale nasıl geldi diye kara kara düşüneceksiniz. ve kılıçlı kalkanlı savunucularınız da sizi 'ama başkanlık makamına saygı' diye savunacaklar.

    şahsen galatasaray başkanlık makamına saygı duyuyorum. o duyduğum saygıdan dolayı, yaptığı icraatlerin ekseriyetiyle o makamın itibarını ayaklar altına düşüren adamı eleştiriyorum zaten. makamda oturanın o makama saygısı yoksa, bize düşen makama saygı vazifesi o oturanı eleştirmektir.

    baştaki metafora dönelim. ünal aysal'ın 'ben futboldan anlamam. beni çok fazla kameralar önünde görmeyeceksiniz.' demeçleriyle içimizi ferahlattığı günlerde birisi gelip 'bak bu adam var ya, bundan 2,5 sene sonra* takımda ayakta kalmış 2-3 topçudan birisi olan felipe melo için 'melo'yu son günlerde çok formsuz buluyorum' demeci verecek' dese kim inanırdı? bunun savunması olarak 'sempatik başkanımız futboldan ne kadar anlamadığını göstermek için böyle bir demeç verdi :))' savunması gelebilir, şaşırmam. dediğim gibi, nasılsak öyle yönetiliyoruz.

    fatih terim milli takım teknik direktörlüğü sebebiyle 'şikeci federasyonla gülerek pozlar veren galatasaray haini' olarak yaftalanırken, galatasaray başkanının 'eğer aziz bey şike işine bizi karıştırmasa biz de fenerbahçe'yi savunabilirdik.' açıklaması pek popüler olmadı. eh, abalıya vurmak adetimizdendir. hele hele bir şekilde çatımızın dışına çıkmış ve çıkartılmışsa tamamdır. kalan sağlar bizimdir. çatının altındaki hayat süren leşleri kimin dirilteceği meselesi ise zinhar bizim meselemiz değildir. (bu açıklamanın sadece drogba'yla alakalı kısmı resmi siteden yalanlanmıştı. röportajın tamamı için: http://www.sabah.com.tr/...a-attirmam?paging=2)

    son olarak cüneyt çakır'ın performansından sonra* selçuk inan'ın maç sonu açıklamalarına bir bakıp bitireyim. selçuk 'biliyorsunuz ben hakemler hakkında hiç konuşmadım bugüne kadar.' minvalinde bir girişten sonra satır arasında, galatasaray'ın bu sezonki esas probleminin ne olduğuna dair çok önemli bir bilgi veriyordu, muhtemelen kendisi de farkında olmadan. 'sezon başından beri bunlar hep oluyor. `kimse de çıkıp konuşmuyor`. o zaman biz konuşmak mecburiyetinde kalıyoruz.' evet, resmi siteden yapılan hamasi, içi boş ve haliyle etkisiz taraftar forumu kalitesindeki açıklamaları saymazsak galatasaray'ın haklarının korunma noktasında da sınıfta kalmış bir galatasaray yönetimi var. olaylı mersin maçıyla alakalı 'o gün galatasaray'a yakışmayan şeyler yaşandı.' demeyi bilen beyefendi, galatasaray'ın haklarını '`galatasaray'a yakışan`' şekilde savunursa memnun oluruz. ve tabii eğer becerebilirse, futbolcuların girdiği anlaşılan bu 'sahipsizlik' psikolojisini de tamir etmesi de gerekecek.

    neyse, söz tükendi, nefes tükendi, derman tükendi. ilk cümleyi yazıp bıraksak da olurmuş. 'nasılsanız öyle yönetilirsiniz.'
App Store'dan indirin Google Play'den alın