1600
nerden başlayayım önce ne yazayım inan hiç bilmiyorum sözlük.. telefonu az önce kapadık gözlerimden yaşlar sicim sicim akmaya başladı daha kapatamadan..aylardır aramayan sormayan,özgürlüğüm diyip yapmadığını bırakmayan , en kötüsü de beni sırtımdan vuran kız ağlıyordu karşımda.. ağzından dökülenler kalbime gömdüğüm acıları tekrardan hortlattı;
"sen beni gerçekten sildin mi hayatından?"
"ben seni unutmak istemiyorum"
"birgün evlenirsem yanımdaki adam sen olacaksın..." böylesine sözler duymayalı öyle çok zaman olmuştu ki, o kadar alıştırmıştım ki kendimi, onun beni sevmediğine..öylesine inanmıştım ki artık kendi kurduğum doğrularıma..
gücüm olup olmadığını sordu yeniden başlayamaz mıyız dedi ve golü attı sözlük. boğazımda öyle şeyler düğümlendi ki konuşmak bir yana yutkanamadım bile.. bir yandan gözyaşlarımı silmeye çalışırken bir yandan cevap vermeye çalışıyordum ama iki lafı bi araya getiremiyordum. ama gözümün önüne geldi yaptıkları, bana çektirdiği onca acı geldi aklıma ona olan öfkem bi an üstün bastı ve başladım anlatmaya: "biz aynı gemideydik seninle, sen bunu unutmuştun son bir yılda ve rotamızdan dönüverdik bir anda, bir rüzgar bir fırtına.. bir baktık gemi alabora olmuş..ama ben nasıl becerdiysem seni o geminin en üst noktasına koymuşum bunu yaparken de kendimi hiç düşünmemişim. o yüzden gemi batarken sular önce beni içine çekti, çırpındım nefes almaya çalıştım beni görmedin, elini uzatıp beni suyun üstüne çekemedin,sen benim öldüğümü göremedin ...şimdi ise sular sana kadar ulaştı ayaklarının altına kadar geldi, sen ise daha yeni geriye dönüp yaptığın hatalara bakmaya başladın ama ben öldüm, senin umursamazlığın bencilliğin yüzünden ben öldüm, çok geç kaldın"
doğruydu be sözlük. hakkaten öldürmüştü beni. ama ölen bendim, umutlarım ölmemişti içimde yanan aşkın ateşi sönmemişti sönmeyecekti de biliyordum ama eskisi gibi olmayacağını da biliyordum bu saatten sonra. istemeye istemeye yapmam gerekeni yaptım. bir daha açılmamak üzere kapanacak olan o telefonda son sözlerimi söyledim: "keşkeeeeee!..elveda büyük aşkım! hoş kal.."
"sen beni gerçekten sildin mi hayatından?"
"ben seni unutmak istemiyorum"
"birgün evlenirsem yanımdaki adam sen olacaksın..." böylesine sözler duymayalı öyle çok zaman olmuştu ki, o kadar alıştırmıştım ki kendimi, onun beni sevmediğine..öylesine inanmıştım ki artık kendi kurduğum doğrularıma..
gücüm olup olmadığını sordu yeniden başlayamaz mıyız dedi ve golü attı sözlük. boğazımda öyle şeyler düğümlendi ki konuşmak bir yana yutkanamadım bile.. bir yandan gözyaşlarımı silmeye çalışırken bir yandan cevap vermeye çalışıyordum ama iki lafı bi araya getiremiyordum. ama gözümün önüne geldi yaptıkları, bana çektirdiği onca acı geldi aklıma ona olan öfkem bi an üstün bastı ve başladım anlatmaya: "biz aynı gemideydik seninle, sen bunu unutmuştun son bir yılda ve rotamızdan dönüverdik bir anda, bir rüzgar bir fırtına.. bir baktık gemi alabora olmuş..ama ben nasıl becerdiysem seni o geminin en üst noktasına koymuşum bunu yaparken de kendimi hiç düşünmemişim. o yüzden gemi batarken sular önce beni içine çekti, çırpındım nefes almaya çalıştım beni görmedin, elini uzatıp beni suyun üstüne çekemedin,sen benim öldüğümü göremedin ...şimdi ise sular sana kadar ulaştı ayaklarının altına kadar geldi, sen ise daha yeni geriye dönüp yaptığın hatalara bakmaya başladın ama ben öldüm, senin umursamazlığın bencilliğin yüzünden ben öldüm, çok geç kaldın"
doğruydu be sözlük. hakkaten öldürmüştü beni. ama ölen bendim, umutlarım ölmemişti içimde yanan aşkın ateşi sönmemişti sönmeyecekti de biliyordum ama eskisi gibi olmayacağını da biliyordum bu saatten sonra. istemeye istemeye yapmam gerekeni yaptım. bir daha açılmamak üzere kapanacak olan o telefonda son sözlerimi söyledim: "keşkeeeeee!..elveda büyük aşkım! hoş kal.."