• 3275
    http://www.youtube.com/watch?v=qyV82duajr0

    çocukluğumu ve gençliğimi ve bundan sonra ki hayatımı adayacağımdır. şu şiiri açıp dinledim hiç anlamı yokken. biraz duygusalım bu gece sözlük. nedenini bilmiyorum ama galatasaray'ı her zamankinden daha yoğun yaşıyorum bu gece ve anlatmak istiyorum bazı şeyleri.

    fazlasıyla muhafazakar, içinde herkesin fenerli olduğu bir ailenin 7. üyesiyim. takım tutmak ya kendi seçimindir ya da en büyüklerinden biri mutlaka ön ayak olur bu seçimde. benimde ailem fenerli yapmak istemiş açıkçası. daha aklım ermiyor ya, ben bebekken soranlara "fenerli o fenerli" derlermiş. amcam hariç hiç kimse fanatik değil yalnız. bir tek o çok çok uğraşmış. başarılı olamayacağını anlayınca fazla kasmamış, oluruna bırakmış.

    amcam hariç evde kimsenin fanatik olmadığını dile getirdim daha demin. benim ailem hangi takım türkiye'yi dünyada temsil ediyorsa ona göre seçimlerini o türk takımına göre yaparlarmış, yaparlar. bu 17 mayıs 2000 gecesindede böyleymiş. ben daha 3 yaşındayım o zamanlar. 3 yaşındaki bir çocuk neyi ne kadar anlıyorsa, durumdan o kadar haberdarım bende. önüm, arkam, sağım, solum bir heyecan içinde. bende ortalarında oturmuşum, sarı kırmızı bir kamyonum var onunla oynuyorum. fakat neler olduğunu anlamıyorum. o sıralarda popescu topun başında. bizimkiler ayakta. çığlık çığlığa. eller semada. vuruyor. o çığlıkların sesi daha da fazlalaşıyor, katlana katlana çoğalıyor. biri almış beni kucağına ve hemen fırlamış balkona. "gol laaaaan gol" diye bağırıyormuş. bende 3 yaşındaki çocuğun o saf ve temiz aklı ile "gooooooooooool" diye bağırmışım. bunu duyan ailem tabii gülmüşler halime. hepsi gelmiş, sarılmış, öpmüş. bu olayı bana annem anlatırken hep ekler sonunda; "amcan ondan sonra seni fenerli yapmaya çalışmadı" ve "keşke seni 17 mayıs günü erken yatırsaydım da, bu kadar derin yaşamasaydın şu duygularını".

    17 mayıs 2000 gününden sonra sözlük, her şeyim tamamı ile galatasaray olmuş. hep ağzımda galatasaray. her şeyimi galatasaraylı istiyormuşum. televizyon başlarında sürekli olarak galatasaray. annem "tüm yaşıtların çizgi film izlerken sen galatasaray galatasay diye ağlıyordun" der. yendiğinde evi bayram yeri yapıyor, yenildiğinde ise bağır çağır ağlıyormuşum. herkes bir oyuncağa ihtiyaç duyarken, benim tek oyuncağım galatasaray oluyormuş.

    yavaş yavaş aklım ermeye başladığında bazı şeylere, hiçbir şeyde farklılık olmamış. bizim yaşadığım semtte çay ocağımız var. maçları lig tv satın almamışken orada abilerin içinde izlerdim maçları. çok iyi galatasaraylı abiler vardı. sürekli olarak ilgilenirlerdi benle. konuşurlardı, hagi'yi anlatırlardı. 15 yıl yaşadıkları çileyi anlatırlardı. o dönemlere ne kadar çok üzüldüklerini anlatırlardı. ailem muhafazakar bir aileydi demiştim. maçları lig tv aldıktan sonra babam lig tv almadı dükkana. bende başka yerlerde izlemek istedim izin vermediler. bir yolunu bulup evden kaçardım. baş edemeyeceklerini anlayınca, vazgeçtiler sıkıp bunaltmaktan. izin verdiler. mahallede okulda falan benim adımı söyleyecek olurlarsa "hangisi, şu galatasaraylı olan mı", "galatasaraylı fatih mi olum?" diye sorarlar. şimdi de öyle bu. hiçbir arkadaşım yanımda sallayamazdı öyle. sallayanları döverdim çünkü o zamanlar. en kral fenerlisi bile dalga geçemezdi. hala geçemiyorlar.

    ben bilmem 15 yıllık çileyi yaşım dolayısı ile. amma velakin bir 2010-2011 yaşadım. o dönemi anlatmak isterim. gittiğim kahveye gelen insan sayısı azala azala bitti. adam maçları sadece benim için açardı o zamanlar. 8. sınıftaydım. galatasaray'da oynamak için can atıyordum. amatör bir kulüpte antremanlara çıkıyordum. hocam beni seçmelere götürecekti. deli gibi çalışıyordum. babam biraz ders çalışayım diye dersaneye yazdırdı, ben dersaneden hastayım bahanesiyle çıkıp top oynamaya gidiyordum. galatasaray tarihinin en kötü dönemini yaşıyordu. sürekli geceleri ağlıyordum sinirden. dayanamıyordum. bir de sakatlandım, sol bacağıma kramponla* maç esnasında basılmıştı. ağrıdan duramıyordum. doktor dedi ki "uzun bir süre top oynama". çok ağlamıştım. seçmelere 1 ay kala başıma gelmişti. çok çok ağlamıştım. yaklaşan sbs sınavından çok iç acıcı bir puan alamamıştım.ailemle ciddi anlamda papaz olmuştum. ayrıca çok arkadaşlarıma uyuyordum, çareyi bulunduğum yerden uzaklaşmakta aradılar. beni memleketimize* gönderdiler.

    büyük bir şehirden küçük şehire gidince bocaladım. bunaldım. yalnız kaldım. kimsem yoktu. tek teselli bulduğum zamanlar galatasaray maçlarının olduğu zamanlardı aynı çocukluğumda olduğu gibi. neyse sözlük, burda efendi olmaya karar verdim. ders çalışmaya başladım. ve söylemeden geçemeyeceğim, burada çok güzel bir insanla tanıştım. kendisi bana bu güzel ortamı tavsiye eden kişidir. kendisinden galatasaraylılıkla ilgili çok şey öğrendim. benim öz abimden farksızdır, eğer bu yazıyı okuyorsa ona burdan teşekkürlerimi yolluyorum.

    sözün özüne dönersek sözlük; hepimizde olduğu gibi galatasaray benim için bir tercih meselesi olmadı. hep hayatımdaydı. hayatımın her yerindeydi. olmayada devam edecektir. ne zaman duygusala bağlasam anlatmak istediğim cümleleri doğru düzgün seçemem. sürç-i lisan ettiysem affola.
App Store'dan indirin Google Play'den alın