• 18
    ''aklımı ve kalbimi hep sağ elime verdim,
    görevi olmasaydı, sol elimi keserdim.''

    zindan'dan mehmed'e mektup

    zindan iki hece. mehmed'im lafta!
    baba katiliyle baban bir safta!
    bir de geri adam, boynunda yafta...
    halimi düşünüp yanma mehmed'im!
    kavuşmak mı?.. belki... daha ölmedim!

    avlu... bir uzun yol... tuğla döşeli,
    kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    bu yol da tutuktur hapse düşeli...
    git ve gel... yüz adım... bin yıllık konak
    ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

    bir alem ki, gökler boru içinde.
    akıl almazların zoru içinde
    üstüste sorular soru içinde.
    düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
    buradan insan mı çıkar, tabut mu?

    bir idamlık ali vardı, asıldı
    kaydını düştüler, mühür basıldı.
    geçti gitti, birkaç günlük fasıldı
    ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
    bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"!
    çatık kaş... hükümet dedikleri zat...
    beni allah tutmuş kim eder azat?
    anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem...
    anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!

    saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil
    sayım var, maltada hizaya dizil!
    tek yekün içinde yazıl ve çizil!
    insanlar zindanda birer kemmiyet;
    urbalarla kemik, mintanlarla et.

    somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
    zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    yalnız seccademin yönünde şefkat
    beni kimsecikler okşamaz madem
    öp beni alnımdan, sen seccadem!

    çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
    dakika düşelim, senelik paydan!
    zindanda dakika farksız aydan
    karıştır çayını zaman erisin
    köpük köpük, duman duman erisin!

    peykeler, duvara mıhlı peykeler
    duvarda, başlardan yağlı lekeler
    gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
    duvar, katil duvar yolumu biçtin
    kanla dolu sünger... beynimi içtin

    sükut... kıvrım kıvrım uzaklık uzar
    tek nokta seçemez dünyada nazar
    yerinde mi acep, ölü ve mezar?
    yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
    güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

    ses demir, su demir ve ekmek demir...
    istersen demirde muhali kemir.
    ne gelir ki elden, kader bu, emir...
    garip pencerecik, küçük daracık;
    dünyaya kapalı, allah'a açık

    dua, dua eller karıncalanmış;
    yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
    gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış
    bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu
    iplik ki incecik, örer boşluğu

    ana rahmi zahir, şu bizim koğuş
    karanlığında nur, yeniden doğuş...
    sesler duymaktayım; davran ve boğuş!
    sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
    kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

    mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
    ölsek de sevinin, eve dönsek de!
    sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
    yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
    gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir

    1961
    necip fazıl kısakürek
App Store'dan indirin Google Play'den alın