78
galatasaray'ın karakteri. ezeli rakiple puan farkı 9 olmuş, bütün medya bize saldırırmış, imparator diye bağrımıza bastığımız hocamız gitmiş, taraftar terimciler-aysalcılar diye ikiye bölünmüş, futbolcular sahada kafası kesilmiş tavuk gibi... hiçbirinin önemi yok. bu takım 14 sene şampiyon olamadığı dönemin hemen sonrasında kupa 1'de yarı final oynayan takım; saftigli, sounesslı kaosla geçen dönemlerin hemen ardından 4 sezon boyunca ligi domine eden, türkiye'ye ilk avrupa kupasını getiren, 9 puan geriden gelip şampiyonluk kazanan takım; kendimizi dipsiz bir kuyuya düşmüş ve çıkamayacak gibi hissettiğimiz 2010-2011'den bir sezon sonra tüm engellemelere rağmen ligi süpüren, iki sezon sonra şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynayan, koskoca real madrid'e kök söktüren takım; 3-0 kaybettiği maçın rövanşını 5-0 kazanan, gecenin en karanlık anının şafak sökmeden hemen önce olduğunu en iyi bilen takım.
tüm oyuncular, yöneticiler değişebilir ama yine de büyük takımların değişmez karakterleri vardır. nasıl ki fenerbahçe en iyi zamanında bile ucunda şampiyonluk olan maçları daima kaybediyorsa, ama nasıl ki en kötü zamanında bile kadıköy'de bizi yenmeyi başarıyorsa, galatasaray da her zaman en dibe indiği anda en yükseğe sıçramayı başarabilmiş bir takımdır. umutsuzluğa kapılmanın, futbolcu başlıkları altında birbirimizi yemenin hiç de sırası değil. galatasaray'ın karakteri kazanması gereken maçları ne yapıp edip kazanmayı bilmesidir; önümüzdeki hafta juventus'u yenip tur atlanır, sonra o moralle devre arasına kadar birkaç galibiyet, devre arasında sağlam bir kampla teknik ekibin takımı iyice tanıyıp düzenini oturtması, belki yapılacak birkaç nokta atışı transfer, ikinci yarının başlamasıyla da yükselişe geçen galatasaray ve tipik bir ersun yanal takımı olarak düşüşe geçecek olan fenerbahçe... işte o zaman bir kez daha görür herkes galatasaray bitti demeden hiçbir şeyin bitmeyeceğini, bu takımın karakterini ve galatasaray adının olduğu her yerde umut olduğunu... yeter ki umudu kesmeyin, galatasaray'dan vazgeçmeyin ve içinizi ferah tutun. cemal süreya'nın dediği gibi; "iyi günler değil uzakta."
tüm oyuncular, yöneticiler değişebilir ama yine de büyük takımların değişmez karakterleri vardır. nasıl ki fenerbahçe en iyi zamanında bile ucunda şampiyonluk olan maçları daima kaybediyorsa, ama nasıl ki en kötü zamanında bile kadıköy'de bizi yenmeyi başarıyorsa, galatasaray da her zaman en dibe indiği anda en yükseğe sıçramayı başarabilmiş bir takımdır. umutsuzluğa kapılmanın, futbolcu başlıkları altında birbirimizi yemenin hiç de sırası değil. galatasaray'ın karakteri kazanması gereken maçları ne yapıp edip kazanmayı bilmesidir; önümüzdeki hafta juventus'u yenip tur atlanır, sonra o moralle devre arasına kadar birkaç galibiyet, devre arasında sağlam bir kampla teknik ekibin takımı iyice tanıyıp düzenini oturtması, belki yapılacak birkaç nokta atışı transfer, ikinci yarının başlamasıyla da yükselişe geçen galatasaray ve tipik bir ersun yanal takımı olarak düşüşe geçecek olan fenerbahçe... işte o zaman bir kez daha görür herkes galatasaray bitti demeden hiçbir şeyin bitmeyeceğini, bu takımın karakterini ve galatasaray adının olduğu her yerde umut olduğunu... yeter ki umudu kesmeyin, galatasaray'dan vazgeçmeyin ve içinizi ferah tutun. cemal süreya'nın dediği gibi; "iyi günler değil uzakta."