galatasaray'ın çok kısa zamanda yeni nesil taraftarlara da öğreteceği, onların da en küçük aksilikte ortalığı yangın yerine çevirmemeyi öğrenecekleri durumdur... birkaç örnek de verelim...
sezon başında orta sahanın en önemli isimlerinden
okan buruk ve
emre belözoğlu takımdan bedelsiz olarak ayrılır. ardından ilk 11'den
ümit davala,
ac milan'a transfer olur. takımın bütün gol yükünü çeken
mario jardel ülkesine döner.
taffarel,
parma'ya gider ve en önemlisi efsanemiz
gheorghe hagi futbola veda eder. uefa kupasını alan kadrodan eser kalmamıştır. giden futbolcuların yerine kiralık ve ucuz bazı tanınmamış takviyeler yapılır, sonra ne mi olur? niculescu, niculescu... şampiyonluk golü radu niculescu!!!
(bkz:
2001-2002 sezonu şampiyonu galatasaray)
belki de mali olarak bundan daha kötü olduğumuz bir dönemin üstüne bir de bir senemizi olimpiyat stadında heba etmemize neden olan ali sami yen dolandırıcılığı eklenir. bir önceki sezonun en önemli futbolcusu
franck ribery takımdan bonservissiz olarak ayrılır. bunlara ilave olarak 100. yılımızda şampiyon olamamanın verdiği mahçubiyet net bir biçimde hissedilir, ama biri de kalkıp bu konuyu dillendirmez o zamanlar, o zamanlar başkadır çünkü, o zamanlar haklı çıkma derdi yoktur kimsede, o zamanlar kol kırılır yen içinde kalır. rakibimizin
nicolas anelka,
alex de souza,
stephen appiah gibi dünya çapında transferlerine
sasa iliç ve
marek heinz transferleriyle karşılık vermeye çalışırız. rakibimize hem içeride hem dışarıda mağlup oluruz. sezon boyunca rakibimizin elle kolla attığı goller geçerli sayılırken, bizim yanlızca terimizle, yüreğimizle attıklarımız sayılmaktadır. tinercilerin ''zalad gelsin sizi kurtarsın'' tezahüratları eşliğinde son haftaya 2. sırada gireriz. o son hafta sami yen, yaşatılan sezon için oyunculara vefa göstermeye gidenlerle dolup taşar. sonra ne mi olur? cihan, cihan, ali sami yen bayram yerine dönüyor...
(bkz:
2005-2006 sezonu şampiyonu galatasaray)
karl-heinz feldkamp aniden sağlık sorunlarını gerekçe göstererek takımı ligin 29. haftasında lider fenerbahçe'nin 2 puan gerisinde teknik direktörsüz bırakır. takım kalan son 6 haftalığına teknik ekipten
cevat güler'e emanet edilir. son 6 haftaya girilirken soğuk bir ankara havasında gençlerbirliği karşısında 85. dakikaya 0-0'lık eşitlikle girilirken 3 hafta sonra fenerbahçe derbisi vardır... sonra ne mi olur? volkan çıktı boşta kalıyor top, gol mü? gol! gol nonda!!
(bkz:
2007-2008 sezonu şampiyonu galatasaray)
rakibimiz, bir önceki sezon şike yaparak şampiyon olduğu tescillenince büyük güç kaybına uğrar, ancak baştakiler durur mu? buna da bir çözüm buluruz illaki diyerek, ligin kuruluşundan beri nedense hiç gündeme gelmeyen lig sistemini değiştirmeyi düşünürler, bunun sonucunda da play-off diye bir sistem uydururlar. baştakiler çalışırken, zengin iş adamları konunun dışında kalır mı? tabi ki kalmaz! aralarında para toplayıp basına 10 milyon euro olarak servis edilen
moussa sow transferini fenerbahçe camiasına kazandırırlar. biz ise üçüncü fatih terim döneminde sıfırdan kurduğumuz bir kadroyla normal sezonun son haftasına kadar hepsini ezer geçeriz, normal sezonu 2. sıradaki rakibimizin tam 9 puan önünde lider tamamlarız. fakat play-off sistemine geçildiği için bu puan farkı bir anda yarıya eriyiverir. hasbelkader normal sezon bittikten sonra çekilen play-off kurasında son maçta kadıköy deplasmanına gitmek vardır. yarım puan önde gittiğimiz kadıköy deplasmanında elimizdeki tek sağlam forvet olan elmander'i daha ilk yarının ortalarında oyundan almak zorunda kalırız. son dakikalara girilirken tomas ujfaluşi, dünyanın hiçbir yerinde hakeme tepki olarak algılanmayacak bir hareket nedeniyle hakem cüneyt çakır tarafından oyundan atılır. fenerbahçe son dakikalara girilirken sağlı sollu gelir. sonra ne mi olur? cüneyt çakır bitirdi, cüneyt çakır bitirdi...
(bkz:
2011-2012 sezonu şampiyonu galatasaray)
fatih terim'in gidişiyle başlayan travmatik bir sürecin ardından yerine gelen
roberto mancini ile sezon başında yollar ayrılır. bir önceki sezon takımın gol yükünü sırtlayan
didier drogba takımdan ayrılır.
cesare prandelli yönetiminde lige neredeyse sağ beksiz başlanır. şampiyonlar liginde gelenden gidenden 4 yiyerek tarihimizin en kötü performansını göstererek avrupaya
rsc anderlecht'in altında 1 puanla veda ederiz.
hamza hamzaoğlu'nun teknik direktörlüğe getirilmesiyle birlikte tartışmasız daha iyi performans göstermeye başlasak ta oynanılan futbol kimse için şampiyonluk adına umut verici değildir. önce evimizde başakşehir karşısında 2-0 dan maçı veririz ardından deplasmandaki fenerbahçe derbisi yine saçma sapan bir şekilde kaybedilir, gol yollarındaki sıkıntımız çok bariz olmakla beraber her deplasmanda muslera'nın çıkarttıklarının haddi hesabı kalmamıştır. ligin son 7 haftasına girilirken sosyal medyada ''son 7'' kampanyası başlar... sonra ne mi olur? selçuk aldı bıraktı şuuuut ve gooool, arena'da sneijderrrr!!!
(bkz:
2014-2015 sezonu şampiyonu galatasaray)
sonuç olarak galatasaray'ın bizlere defalarca kanıtladığı göt etme huyunu, en yakın zamanda tecrübe etmeniz dileğiyle...
(bkz:
galatasaray'ın kendisine inanmayan taraftarını göt etmesi)