3724
sevdiklerimizi iyi yanlarıyla da, kötü yanlarıyla da objektif bir şekilde ele alabiliyor ve sonuç olarak onlara olan sevgimiz değişmiyorsa bence onları gerçekten seviyoruz demektir. yani bana göre sevmek, bir kişinin yaptığı her şeyi beğenmek, beğenilmese de beğenmeye çabalamak değil, o kişiyi sevgiden bağımsız olarak hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle dürüstçe ve rahatça ele almaktır. o yüzden örneğin fatih terim'e yönelik güncel eleştirilerin kendisini sevmekten bağımsız olması gerektiği gibi gheorghe hagi'nin bazı hataları da bu kapsamda ele alınmalıdır. alınmalıdır ki kendisini hem iyi, hem de kötü yanlarını bilerek, o şekilde kabul ederek sevelim ve benimseyelim. bu şekilde sevgi daha gerçekçi ve güçlü olur, yoksa sırf kendisini sevdiğimiz için yaptığı her şeyi doğru bulma eğilimi gösterirsek bu durum tapınmaya gider ki bana göre fani varlıklar için uygun bir sevgi şekli değildir.
gheorghe hagi'ye yönelik aklımda kalan iki tane olumsuz olay var, ilki taraftara "hırsız" demesi. "hırsız var" diye feryat etmek başka, "hırsızsınız" demek başka. bu açıdan commandante bir telaffuz hatası da yapmış olabilir, öfkesine yenik düşüp taraftara yönelik bir ithamda da bulunmuş olabilir; hatalıdır ama kesinlikle suçlu falan değildir. özürlük bir durum bile yok yani canı sağ olsun.
ikincisi misimovic olayı. bence gemileri yakma konusunda acele etti. bu kadar maliyetli bir oyuncuya bence kim olsa kısa bir aradan sonra ikinci bir şans verirdi ve onu kazanma yoluna giderdi, sonuçta futbol bu yani herkes insan fakat gheorghe hagi vermedi. bir misimovic değil bin misimovic sana kurban olsun fakat bir teknik direktör olarak bence gereğinden fazla hiddetli davrandı. sakız da çiğnemiş olabilir, lakayt da olabilir fakat nasıl ki fatih terim ve yönetim felipe melo-albert riera kavgası gibi son yılların belki de en büyük krizini ustaca çözdülerse kendisi de misimovic'e karşı yapıcı olabilirdi çünkü o dönem takımın gerçekten bu tipte bir oyuncuya ihtiyacı vardı ve kendisini kazanmak bizi kaybetmekten daha kârlı çıkarırdı.
gheorghe hagi'ye güzelleme yapacak olsak sayfalar almaz fakat bunlar da aklımda kalan buruk anılar, sadece paylaşmak istedim.
gheorghe hagi'ye yönelik aklımda kalan iki tane olumsuz olay var, ilki taraftara "hırsız" demesi. "hırsız var" diye feryat etmek başka, "hırsızsınız" demek başka. bu açıdan commandante bir telaffuz hatası da yapmış olabilir, öfkesine yenik düşüp taraftara yönelik bir ithamda da bulunmuş olabilir; hatalıdır ama kesinlikle suçlu falan değildir. özürlük bir durum bile yok yani canı sağ olsun.
ikincisi misimovic olayı. bence gemileri yakma konusunda acele etti. bu kadar maliyetli bir oyuncuya bence kim olsa kısa bir aradan sonra ikinci bir şans verirdi ve onu kazanma yoluna giderdi, sonuçta futbol bu yani herkes insan fakat gheorghe hagi vermedi. bir misimovic değil bin misimovic sana kurban olsun fakat bir teknik direktör olarak bence gereğinden fazla hiddetli davrandı. sakız da çiğnemiş olabilir, lakayt da olabilir fakat nasıl ki fatih terim ve yönetim felipe melo-albert riera kavgası gibi son yılların belki de en büyük krizini ustaca çözdülerse kendisi de misimovic'e karşı yapıcı olabilirdi çünkü o dönem takımın gerçekten bu tipte bir oyuncuya ihtiyacı vardı ve kendisini kazanmak bizi kaybetmekten daha kârlı çıkarırdı.
gheorghe hagi'ye güzelleme yapacak olsak sayfalar almaz fakat bunlar da aklımda kalan buruk anılar, sadece paylaşmak istedim.