7262
memleket olarak kelimenin tam tabiriyle "sik gibi" bir insan profiline sahibiz. dolayısıyla bundan bu platform veya daha geniş perspektiften bakacak olursak galatasaray taraftarı da nasibini alıyor. gerçekten "siz-biz" konulu tartışma sahaları yaratmak için fırsat kolluyoruz, çok ilginç bir psikoloji. her iki tarafın da suçlu veya suçsuz, haklı veya haksız olabileceği, bir tarafın diğerine yeğ tutulmaması gerekebileceği durumların olma ihtimali dahi gelmiyor hiç kimsenin aklına. gelenler de zaten bu fırtınanın içerisine çekilmeye çalışılıyor. en yakın örnek size; fatih terim'in gönderilişi mevzusu. anında iki kamp oluştu. bir taraf ünal aysal ve galatasaray yönetimi başlıkları altında methiyeler düzüyor, diğer tarafsa lanetler yağdırıyor. bazıları sportif başarısını, vizyonunu ve misyonunu beğendiği kişilerin başlığının altına "fatih terim'den çok daha şöyle, böyle" yazarken, diğerleri ünal aysal için aziz yıldırım benzetmesi yapıyor. gerçekten anlamak güç.
sanırım bazı şeyleri liste halinde buraya yazıp hatırlatmakta fayda var:
1) galatasaray'ı iş adamları yönetiyor. dolayısıyla siyasi baskı karşısında ilk yılacak olan grubun iki dudağının arasından çıkacaklar kulüp üzerinde belirleyici. bu durumu kabul edin.
2) fatih terim; metin oktay'ı izleyememiş nesil için ona en yakın olan figür. tabir-i caizse "yaşayan efsane". dolayısıyla kulübün çıkarları aleyhine takınacağı tutumlar, atacağı adımlar, söyleyeceği veya söylemeyeceği sözler henüz adı galatasaray ile üç-beş yıldır anılan bir başkandan daha çok tepki çeker. çekmelidir de.
3) her şeye rağmen ünal aysal görevinin başında, görevi de galatasaray'ın başarısı. aslolan galatasaray ise şayet; destek görmelidir. hatalarının üstü örtülmelidir demiyorum bakın, destek görmelidir.
aslında söylemek, dile getirmek istediğim çok fazla konu var ama ne bunların hepsi bu başlığın konusu, ne de benim zihnim hepsini tek metinde toplayacak kadar berrak. o nedenle bir kısmını erteliyorum. tek söyleyeceğim; takım başarısızken burası okumak için heveslenilen, burada yazma fırsatına sahip olanlara ise imrenilen bir yerdi. şimdi ise; bana pek de öyle gelmiyor ve işin üzücü tarafı burada yazabilme fırsatına erişmem ile bu durumun bir alakası olmadığı konusunda oldukça eminim.
sanırım bazı şeyleri liste halinde buraya yazıp hatırlatmakta fayda var:
1) galatasaray'ı iş adamları yönetiyor. dolayısıyla siyasi baskı karşısında ilk yılacak olan grubun iki dudağının arasından çıkacaklar kulüp üzerinde belirleyici. bu durumu kabul edin.
2) fatih terim; metin oktay'ı izleyememiş nesil için ona en yakın olan figür. tabir-i caizse "yaşayan efsane". dolayısıyla kulübün çıkarları aleyhine takınacağı tutumlar, atacağı adımlar, söyleyeceği veya söylemeyeceği sözler henüz adı galatasaray ile üç-beş yıldır anılan bir başkandan daha çok tepki çeker. çekmelidir de.
3) her şeye rağmen ünal aysal görevinin başında, görevi de galatasaray'ın başarısı. aslolan galatasaray ise şayet; destek görmelidir. hatalarının üstü örtülmelidir demiyorum bakın, destek görmelidir.
aslında söylemek, dile getirmek istediğim çok fazla konu var ama ne bunların hepsi bu başlığın konusu, ne de benim zihnim hepsini tek metinde toplayacak kadar berrak. o nedenle bir kısmını erteliyorum. tek söyleyeceğim; takım başarısızken burası okumak için heveslenilen, burada yazma fırsatına sahip olanlara ise imrenilen bir yerdi. şimdi ise; bana pek de öyle gelmiyor ve işin üzücü tarafı burada yazabilme fırsatına erişmem ile bu durumun bir alakası olmadığı konusunda oldukça eminim.