3546
ünal aysal'a mektup (orhan uluca)
sevgili ünal başkan;
galatasaray gibi bir kulübün başkanı olmak gibi bir sıfata haiz olduğunuzdan dolayı öncelikle sizi tebrik ederim. başkan olduğunuz günden bu yana kulübü ekonomik açıdan rahatlatan pek çok ayrıntı için takdirlerimizi kazandınız. ilgiyle ve beğeni ile takip ediyoruz. lakin fatih terim ile olan ilişkinizi aylardır rayına oturtamadığınız için araya girmek durumunda hissediyorum.
galatasaray sportif, ekonomik ve ahlaki yönden diğer bütün rakiplerinden sıyrıldığı bir noktada milyonlarca taraftar sizin ilişki yönetim beceriksizliğiniz nedeniyle sıkıntı yaşıyor, farkında mısınız bu durumun? siz galatasaray’ın başkanı yani en üst düzey yetkili şahsiyetisiniz. lakin benim uzaktan bakıp da sizde sorun olarak gördüğüm kısım bir futbol kulübünün başkanı ile şirketin başkanı olmak arasındaki farkı doğru bir şekilde ayırt edemiyor olmanız.
siz galatasaray’ın yönetim kurulu başkanısınız. fatih terim ise galatasaray’ın bir değeridir. sizi zora sokan durum ise teknik direktör görevinde bugün galatasaray’ın yaşayan en büyük değeri olmasıdır. kurumsal açıdan hakan şükür’ü sportif direktör olarak getirip teknik adamlığa da thomas tuchel’i yerleştirirseniz son süreçte söylediğiniz her şey anlamlı olur. yalnız tuchel ve hatta mourinho ile terim arasında mevzu bahis konu galatasaray olduğunda devasa bir fark var algılamakta zorluk çektiğiniz.. sadece tuchel ile olanı değil siz veya galatasaray’ın herhangi bir başkanı ile fatih terim arasındaki farkı da kavramalısınız. bu da daha çok bir futbol kulübünün kültürü içerisine var olan ve fakat herhangi bir şirkette olmayan farklılıklardır.
sizinle olan tanışıklığımız..
sizi fatih altaylı aig ile olan anlaşmanın feshi için gereken sıcak para esnasında galatasaray kulübü ile tanıştırdı. belçika’dan o dönem var olan ihtiyaç üzerine yolunuz buraya düştü. 30lu yaşların ortasında olan ben o günleri hatırlıyorum ve öncesinde ünal aysal ile galatasaray ilişkisinin olmadığını da. fatih terim ise 1974 yılında kapısından girdiği bu kulübün içerisinde yaklaşık 15 yıl formasını terletip oyuncu olarak görev yaptıktan sonra üçüncü kez teknik direktör olarak takımın başına geçti. bakın bir kulübün tarihi kazandığı şampiyonluklarla ölçülür. galatasaray’ın elde ettiği 19 şampiyonluğun 6’sında fatih terim imzası var. 100 yıllık bir kulübün kazandığı toplam şampiyonluk sayısının neredeyse üçte birine tek başına imza atmış. üç gol atan oyuncunun dahi kulübün değeri olduğu yerde bu ne demektir biliyor musunuz? sadece kulübün değil memleketin kazandığı “tek” uluslararası kupayı da müzesine yine fatih terim koymuştur. bir kulübün kaderini çizmiş, yolunu tek başına farklılaştırmıştır.
galatasaray’ı son 20 yılda gururlandıran nice eylemlerin sahibi olurken en ufak detayın dahi medya içerisinde sayısız kez konu edildiği yerde bir kez olsun bu insanlar fatih terim ile galatasaray arasında yapılan para pazarlığına da şahit olmamıştır. profesyonelliğe ne kadar aykırı dediğinizi duyar giib oluyorum ama dahası var. en zor dönemlerinde oyuncuların primlerini cebinden öderken şadan kalkavan’ın bizzat ağzından dinlediğim transfer hikayesinde ise maaşının yaklaşık beş katı olan senelik 10 milyon euroluk anlaşmayı da reddetmiş, fenerbahçe’ye gitmemiştir. ne bu transfer hiakyesini kendisi anlatır ne de hakan şükür’lerin, x’lerin, y’lerin paralarını alamadığı için nice sorun olduğu yerde fatih terim tek bir kez olsun kendi parasını ya da alacağını gündeme getirmemiştir. beklenti de bu yönde olduğu için bunları da kimse konuşmaz, ilişki böyledir çünkü. o kulübün teknik direktörü değil parasını veremeyen galatasaray’ın kendisidir.
kurumsallaşmayı futbol dünyasında diğerleriyle arasında uçurum olacak şekilde en iyi gerçekleştirmiş kulüp olan bayern münih’in 30 yıllık menajerliğini yapmış eski futbolcusu hoeness’in de kağıt üzerinde anlaşması yıllar yılı 1 euro olmuştu. düşünebiliyor musunuz kurumsallaşmanın en üst düzeydeki temsilcisinin sportif direktörü ile olan ilişkisini? zira lakabı “mr. bayern münih” olan hoeness sizin anlayacağınız şekilde bayern münih’in fatih terim’idir. yeri gelmiş başkan olan franz beckenbauer’e fırça çekmiş, “az sus ulan” demiştir. peki bu kurumsallaşmanın en üst düzeydeki temsilcisinde başkanın altında bulunan sportif direktör nasıl olur da bu şekilde fırça çeker? buna hakkı var mıdır neden bu tavırlar garipsenmez almanya gibi bir ülkede? dahası buna nasıl karşılık bulur? der ki franz beckenbauer, “uli hoeness kişilere kızmaz, onun çocuğudur bayern münih ve bayern’i korumak için gerekirse tüm dünyayı karşısına alır, normal bu..” dönemin 30 yıllık sportif direktörü bugün bayern münih’in başkanı. lakin titri ne olursa olsun herkes bilir ki bayern münih’in en tepesinde yıllar yılı hep uli hoeness olmuştur. yönetim kurulunda olan adidas’tan telekom yetkililerinin ismini bir kez olsun duymadığım için size de veremeyeceğim bu adamlar sadece “kurumsal” olarak yer almış ve medyada da pek fazla gözükmemiştir. gerçek anlamda bir kurumsallaşma futbol kulübünde ancak bu şekilde olur. değerlerine sahip çıkıp kulüp içerisinde söz sahibi yaparak..
tüm bu kurumsallaşma ya da profesyonelleşme adımlarınızı saygıyla karşılıyor, bu konuda var olan mücadelenizi takdir ediyorum. lakin kurumsal olarak en üst merci olan başkanlık koltuğunda oturmanıza rağmen bir futbol takımı herhangi bir şirketin aksine değerleri ve tarihiyle var olduğu gerçeğinden yola çıkarak bugün yaşayan en büyük değer olan fatih terim ile olan ilişkinizi gözden geçirmenizi, daha da önemlisi ise ona karşı olan konumuzu daha doğru bir şekilde belirlemenizi istemek durumundayım.
sevmeyebilirsiniz. ben çok mu seviyorum allahaşakına? milliyetçi muhafazakar bir çizgisi var. daha geçenlerde yine söz konusu bayrak istiklal marşı diye başlayan çok da hazzetmediğim hamasi cümleler kuruyor. bunlar hadi neyse de istanbulspor teknik direktörü susic’e “hele bir yugoslavın hiç..” gibi ırkçılığa varan tutumları olmuştu geçmişte. kibiri desen ayrı.. mehmet ağar yakınlığından ağır kaçan türlü absürd söylemlerine kadar beni irrite eden nice eylemleri oldu. lakin bir galatasaraylının fatih terim’e karşı şansı yok. el mahkum sevilecek.. yüceltilecek.. başka bakılacak.. herhangi bir teknik direktör olarak algılanması mümkün değil. diğerlerine inat yaşadığı zaman değerini bilecek kadar çok insan eskittik bu kulübün içerisinde.. yapılması gereken bugün değil iki yıl önce fatih terim’in önüne 10 yıllık mukavaleyi koymaktı. mevzu bahis konu futbol olduğunda da tek yetkili olarak ingiltere’deki menajerlik sistemi gibi ona hak ettiğini vermektir.
bugün 100 yıllık kulübün yaşayan en büyük değeridir ve oturduğunuz koltuğun şirketsel konumu olarak en üst mercide bulunmanız sizi yanılgıya düşürüyor.. fatih terim galatasaray taraftarlarınca sevilmek ve en tepeye koyulmak durumundadır. ben ya da x fark etmez. daha acımasız ve daha dürüst bir şekilde anlatayım.
siz başkan olabilirsiniz ama mevzu bahis konu galatasaray olduğunda fatih terim o kulübün bugün malzemecisi dahi olsa siz veya bir başka isim onun aşağısında yer alıyorsunuz. ingiltere’de olduğu gibi hisselerinin tamamını satışa çıkarıldığı anda dahi hepsini alsanız da bu gerçek değişmiyor. isminizin önünde galatasaray başkanı olduğu sürece size herhangi bir insanın saygısızlık yapması mümkün değil ama başkanlık konumu sizi terim’in önüne koyamıyor, bu gerçeği anlamalısınız. fatih terim değil aksine; galatasaray başkanı ünal aysal bu kulübün çalışan elemanıdır. başkanlık konumu içerisinde yüceltilir, gerekli saygı da kimse de kusur etmez ama nihayetinde “elemanı” olursunuz. fatih terim ise değeridir. kulübe başkanlık yapacak kadar yükselmiş bir insanın “değer” taşımaması mümkün değil amma velakin yüz yıl sonra nejat biyedic’i hatırlarsınız ama bursaspor başkanı kimdir bilmez insanlar. manchester united ve ferguson ilişkisi önümüzdeki yüz yıl boyunca konuşulacaktır ama başkanlarını filan tanımaz insanlar. bu işler söz konusu futbol kulubü olduğunda dünyanın her yerinde böyledir. farkında değilsiniz ama faruk süren kadar sizi de ilahlaştırıyor..
adnan polat’dan farkınız nedir?
sizden önceki başkan olan adnan polat bu kulübe ekonomik açıdan muazzam hizmetler sunmuştur. şirket birleşmesinden tutun da yıllanmış sorunlara çare olan nice atılımlar gerçekleştirdi. peki bugün hangi galatasaraylı adnan polat’ı iyi hatırlıyor? bugün ünal aysal’ı övgüyle anılmasının temel sebebi terim’in başarısı değil midir? siz henüz başarısız olmadınız ama göreviniz de fatih terim ile beraber başladı. terim başarısız olmadığı için daha çok. unutmayın ki adnan polat’ın elinde iki yıl içerisinde kazanılan şampiyonlar ligi geliri olan yaklaşık 60 milyon da yoktu sportif başarısızlık nedeniyle.. dolayısıyla bizler terim’i biliyoruz. 4 yıl üst üste şampiyonluk kazandırmasından 2008 milli takım yarı final zaferinden 1996 avrupa şampiyonası’na kadar.. peki ünal aysal’ın sportif açıdan başarılı olacağını biliyor muyuz? elimizdeki tek veri ise felaket.. zira bir maç yorumu esnasında dayanamayıp sesini kısmak zorunda kaldığım bülent tulun ile sorunsuz işler çıkarıp rakiplerinizi ekarte etmeniz mümkün değil. bir insan bülent tulun gibi çok net ve tartışmaya açık olmayacak şekilde söylüyorum futboldan çakmayan bir adamla başarı kazanabilir mi? bunu dahi ölçemeyecek konumda olmanıza rağmen bir futbol kulübüne doğru aklı taşıyacağınıza nasıl güven duyuyorsunuz?
faruk süren, haluk ulusoy v.s. benzerliğiniz..
bakın fatih terim bugün haluk ulusoy’a anlam kazandırmıştır. sayısal açıdan faruk süren’i en çok kupa kazanan başkan yapmıştır. sizi de iki yıldır başarısızlık görmeyecek şekilde zirvede tutuyor ve bunların tek nedeni sportif başarıdır. adnan polat kadar hizmet verdiğiniz dahi tartışılır olduğu yerde en üst düzeyde tutan bu insana yaklaşımınız “kurumsal” değil “durumsal” olmalıydı. ne siz ne de ben.. mevzu bahis konu galatasaray olduğunda fatih terim ile savaşa giren kaybeder, aklı olan onunla beraber büyür, son iki yılda olduğu gibi. aksi takdirde adnan polat gibi belki de haklı bir şekilde sportif başarı hariç verdiğiniz nice hizmetin görülmediğinden ve bu hizmetlere karşılık bu tepkileri hak etmediğinizden dem vurmak zorunda kalırsınız beşinci olup da seçimi kaybettiğiniz bir genel kurul sonrası..
ikinci kez tekrar etmeme izin verin; ben çok mu seviyorum sanki? galatasaray’a gönül verenin terim’e karşı şansı yok..
“oğlum orhan dedim kendi kendime.. yolu yok, çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli..”
http://www.futbolburada.com/p/unal-aysala-mektup
sevgili ünal başkan;
galatasaray gibi bir kulübün başkanı olmak gibi bir sıfata haiz olduğunuzdan dolayı öncelikle sizi tebrik ederim. başkan olduğunuz günden bu yana kulübü ekonomik açıdan rahatlatan pek çok ayrıntı için takdirlerimizi kazandınız. ilgiyle ve beğeni ile takip ediyoruz. lakin fatih terim ile olan ilişkinizi aylardır rayına oturtamadığınız için araya girmek durumunda hissediyorum.
galatasaray sportif, ekonomik ve ahlaki yönden diğer bütün rakiplerinden sıyrıldığı bir noktada milyonlarca taraftar sizin ilişki yönetim beceriksizliğiniz nedeniyle sıkıntı yaşıyor, farkında mısınız bu durumun? siz galatasaray’ın başkanı yani en üst düzey yetkili şahsiyetisiniz. lakin benim uzaktan bakıp da sizde sorun olarak gördüğüm kısım bir futbol kulübünün başkanı ile şirketin başkanı olmak arasındaki farkı doğru bir şekilde ayırt edemiyor olmanız.
siz galatasaray’ın yönetim kurulu başkanısınız. fatih terim ise galatasaray’ın bir değeridir. sizi zora sokan durum ise teknik direktör görevinde bugün galatasaray’ın yaşayan en büyük değeri olmasıdır. kurumsal açıdan hakan şükür’ü sportif direktör olarak getirip teknik adamlığa da thomas tuchel’i yerleştirirseniz son süreçte söylediğiniz her şey anlamlı olur. yalnız tuchel ve hatta mourinho ile terim arasında mevzu bahis konu galatasaray olduğunda devasa bir fark var algılamakta zorluk çektiğiniz.. sadece tuchel ile olanı değil siz veya galatasaray’ın herhangi bir başkanı ile fatih terim arasındaki farkı da kavramalısınız. bu da daha çok bir futbol kulübünün kültürü içerisine var olan ve fakat herhangi bir şirkette olmayan farklılıklardır.
sizinle olan tanışıklığımız..
sizi fatih altaylı aig ile olan anlaşmanın feshi için gereken sıcak para esnasında galatasaray kulübü ile tanıştırdı. belçika’dan o dönem var olan ihtiyaç üzerine yolunuz buraya düştü. 30lu yaşların ortasında olan ben o günleri hatırlıyorum ve öncesinde ünal aysal ile galatasaray ilişkisinin olmadığını da. fatih terim ise 1974 yılında kapısından girdiği bu kulübün içerisinde yaklaşık 15 yıl formasını terletip oyuncu olarak görev yaptıktan sonra üçüncü kez teknik direktör olarak takımın başına geçti. bakın bir kulübün tarihi kazandığı şampiyonluklarla ölçülür. galatasaray’ın elde ettiği 19 şampiyonluğun 6’sında fatih terim imzası var. 100 yıllık bir kulübün kazandığı toplam şampiyonluk sayısının neredeyse üçte birine tek başına imza atmış. üç gol atan oyuncunun dahi kulübün değeri olduğu yerde bu ne demektir biliyor musunuz? sadece kulübün değil memleketin kazandığı “tek” uluslararası kupayı da müzesine yine fatih terim koymuştur. bir kulübün kaderini çizmiş, yolunu tek başına farklılaştırmıştır.
galatasaray’ı son 20 yılda gururlandıran nice eylemlerin sahibi olurken en ufak detayın dahi medya içerisinde sayısız kez konu edildiği yerde bir kez olsun bu insanlar fatih terim ile galatasaray arasında yapılan para pazarlığına da şahit olmamıştır. profesyonelliğe ne kadar aykırı dediğinizi duyar giib oluyorum ama dahası var. en zor dönemlerinde oyuncuların primlerini cebinden öderken şadan kalkavan’ın bizzat ağzından dinlediğim transfer hikayesinde ise maaşının yaklaşık beş katı olan senelik 10 milyon euroluk anlaşmayı da reddetmiş, fenerbahçe’ye gitmemiştir. ne bu transfer hiakyesini kendisi anlatır ne de hakan şükür’lerin, x’lerin, y’lerin paralarını alamadığı için nice sorun olduğu yerde fatih terim tek bir kez olsun kendi parasını ya da alacağını gündeme getirmemiştir. beklenti de bu yönde olduğu için bunları da kimse konuşmaz, ilişki böyledir çünkü. o kulübün teknik direktörü değil parasını veremeyen galatasaray’ın kendisidir.
kurumsallaşmayı futbol dünyasında diğerleriyle arasında uçurum olacak şekilde en iyi gerçekleştirmiş kulüp olan bayern münih’in 30 yıllık menajerliğini yapmış eski futbolcusu hoeness’in de kağıt üzerinde anlaşması yıllar yılı 1 euro olmuştu. düşünebiliyor musunuz kurumsallaşmanın en üst düzeydeki temsilcisinin sportif direktörü ile olan ilişkisini? zira lakabı “mr. bayern münih” olan hoeness sizin anlayacağınız şekilde bayern münih’in fatih terim’idir. yeri gelmiş başkan olan franz beckenbauer’e fırça çekmiş, “az sus ulan” demiştir. peki bu kurumsallaşmanın en üst düzeydeki temsilcisinde başkanın altında bulunan sportif direktör nasıl olur da bu şekilde fırça çeker? buna hakkı var mıdır neden bu tavırlar garipsenmez almanya gibi bir ülkede? dahası buna nasıl karşılık bulur? der ki franz beckenbauer, “uli hoeness kişilere kızmaz, onun çocuğudur bayern münih ve bayern’i korumak için gerekirse tüm dünyayı karşısına alır, normal bu..” dönemin 30 yıllık sportif direktörü bugün bayern münih’in başkanı. lakin titri ne olursa olsun herkes bilir ki bayern münih’in en tepesinde yıllar yılı hep uli hoeness olmuştur. yönetim kurulunda olan adidas’tan telekom yetkililerinin ismini bir kez olsun duymadığım için size de veremeyeceğim bu adamlar sadece “kurumsal” olarak yer almış ve medyada da pek fazla gözükmemiştir. gerçek anlamda bir kurumsallaşma futbol kulübünde ancak bu şekilde olur. değerlerine sahip çıkıp kulüp içerisinde söz sahibi yaparak..
tüm bu kurumsallaşma ya da profesyonelleşme adımlarınızı saygıyla karşılıyor, bu konuda var olan mücadelenizi takdir ediyorum. lakin kurumsal olarak en üst merci olan başkanlık koltuğunda oturmanıza rağmen bir futbol takımı herhangi bir şirketin aksine değerleri ve tarihiyle var olduğu gerçeğinden yola çıkarak bugün yaşayan en büyük değer olan fatih terim ile olan ilişkinizi gözden geçirmenizi, daha da önemlisi ise ona karşı olan konumuzu daha doğru bir şekilde belirlemenizi istemek durumundayım.
sevmeyebilirsiniz. ben çok mu seviyorum allahaşakına? milliyetçi muhafazakar bir çizgisi var. daha geçenlerde yine söz konusu bayrak istiklal marşı diye başlayan çok da hazzetmediğim hamasi cümleler kuruyor. bunlar hadi neyse de istanbulspor teknik direktörü susic’e “hele bir yugoslavın hiç..” gibi ırkçılığa varan tutumları olmuştu geçmişte. kibiri desen ayrı.. mehmet ağar yakınlığından ağır kaçan türlü absürd söylemlerine kadar beni irrite eden nice eylemleri oldu. lakin bir galatasaraylının fatih terim’e karşı şansı yok. el mahkum sevilecek.. yüceltilecek.. başka bakılacak.. herhangi bir teknik direktör olarak algılanması mümkün değil. diğerlerine inat yaşadığı zaman değerini bilecek kadar çok insan eskittik bu kulübün içerisinde.. yapılması gereken bugün değil iki yıl önce fatih terim’in önüne 10 yıllık mukavaleyi koymaktı. mevzu bahis konu futbol olduğunda da tek yetkili olarak ingiltere’deki menajerlik sistemi gibi ona hak ettiğini vermektir.
bugün 100 yıllık kulübün yaşayan en büyük değeridir ve oturduğunuz koltuğun şirketsel konumu olarak en üst mercide bulunmanız sizi yanılgıya düşürüyor.. fatih terim galatasaray taraftarlarınca sevilmek ve en tepeye koyulmak durumundadır. ben ya da x fark etmez. daha acımasız ve daha dürüst bir şekilde anlatayım.
siz başkan olabilirsiniz ama mevzu bahis konu galatasaray olduğunda fatih terim o kulübün bugün malzemecisi dahi olsa siz veya bir başka isim onun aşağısında yer alıyorsunuz. ingiltere’de olduğu gibi hisselerinin tamamını satışa çıkarıldığı anda dahi hepsini alsanız da bu gerçek değişmiyor. isminizin önünde galatasaray başkanı olduğu sürece size herhangi bir insanın saygısızlık yapması mümkün değil ama başkanlık konumu sizi terim’in önüne koyamıyor, bu gerçeği anlamalısınız. fatih terim değil aksine; galatasaray başkanı ünal aysal bu kulübün çalışan elemanıdır. başkanlık konumu içerisinde yüceltilir, gerekli saygı da kimse de kusur etmez ama nihayetinde “elemanı” olursunuz. fatih terim ise değeridir. kulübe başkanlık yapacak kadar yükselmiş bir insanın “değer” taşımaması mümkün değil amma velakin yüz yıl sonra nejat biyedic’i hatırlarsınız ama bursaspor başkanı kimdir bilmez insanlar. manchester united ve ferguson ilişkisi önümüzdeki yüz yıl boyunca konuşulacaktır ama başkanlarını filan tanımaz insanlar. bu işler söz konusu futbol kulubü olduğunda dünyanın her yerinde böyledir. farkında değilsiniz ama faruk süren kadar sizi de ilahlaştırıyor..
adnan polat’dan farkınız nedir?
sizden önceki başkan olan adnan polat bu kulübe ekonomik açıdan muazzam hizmetler sunmuştur. şirket birleşmesinden tutun da yıllanmış sorunlara çare olan nice atılımlar gerçekleştirdi. peki bugün hangi galatasaraylı adnan polat’ı iyi hatırlıyor? bugün ünal aysal’ı övgüyle anılmasının temel sebebi terim’in başarısı değil midir? siz henüz başarısız olmadınız ama göreviniz de fatih terim ile beraber başladı. terim başarısız olmadığı için daha çok. unutmayın ki adnan polat’ın elinde iki yıl içerisinde kazanılan şampiyonlar ligi geliri olan yaklaşık 60 milyon da yoktu sportif başarısızlık nedeniyle.. dolayısıyla bizler terim’i biliyoruz. 4 yıl üst üste şampiyonluk kazandırmasından 2008 milli takım yarı final zaferinden 1996 avrupa şampiyonası’na kadar.. peki ünal aysal’ın sportif açıdan başarılı olacağını biliyor muyuz? elimizdeki tek veri ise felaket.. zira bir maç yorumu esnasında dayanamayıp sesini kısmak zorunda kaldığım bülent tulun ile sorunsuz işler çıkarıp rakiplerinizi ekarte etmeniz mümkün değil. bir insan bülent tulun gibi çok net ve tartışmaya açık olmayacak şekilde söylüyorum futboldan çakmayan bir adamla başarı kazanabilir mi? bunu dahi ölçemeyecek konumda olmanıza rağmen bir futbol kulübüne doğru aklı taşıyacağınıza nasıl güven duyuyorsunuz?
faruk süren, haluk ulusoy v.s. benzerliğiniz..
bakın fatih terim bugün haluk ulusoy’a anlam kazandırmıştır. sayısal açıdan faruk süren’i en çok kupa kazanan başkan yapmıştır. sizi de iki yıldır başarısızlık görmeyecek şekilde zirvede tutuyor ve bunların tek nedeni sportif başarıdır. adnan polat kadar hizmet verdiğiniz dahi tartışılır olduğu yerde en üst düzeyde tutan bu insana yaklaşımınız “kurumsal” değil “durumsal” olmalıydı. ne siz ne de ben.. mevzu bahis konu galatasaray olduğunda fatih terim ile savaşa giren kaybeder, aklı olan onunla beraber büyür, son iki yılda olduğu gibi. aksi takdirde adnan polat gibi belki de haklı bir şekilde sportif başarı hariç verdiğiniz nice hizmetin görülmediğinden ve bu hizmetlere karşılık bu tepkileri hak etmediğinizden dem vurmak zorunda kalırsınız beşinci olup da seçimi kaybettiğiniz bir genel kurul sonrası..
ikinci kez tekrar etmeme izin verin; ben çok mu seviyorum sanki? galatasaray’a gönül verenin terim’e karşı şansı yok..
“oğlum orhan dedim kendi kendime.. yolu yok, çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli..”
http://www.futbolburada.com/p/unal-aysala-mektup