294
evde babam ve kardeşim gibi sadece oturup maçını izleyen iki insanla birlikte, sonra derece sakin bir şekilde izlememe ve de üzerinden yaklaşık 12 saat geçmiş olmasına rağmen hala daha yorgunluğunu atamadığım bir acayip maç. genelde maç analizi/köşe yazısı formatlı entry girmekten kaçınsam da, yaşamakta olduğum duygu yoğunluğu beni böyle bir entry girmeye zorlamıştır. birkaç saattir düşünsem de ne yazacağımı kestiremeyip bir türlü düzenli bir entry formatına sokamadığım için de parça parça, kısa kısa notlar halinde yazabileceğim ancak.. sözlük formatına aykırı bir entry olsa da, hala daha üşenmeyip okuyan biri varsa özür diliyorum bu durumdan dolayı...
-iğneyi başkasına çuvaldızı kendine batırma meraklısı biri olarak tribünlerden başlarsam, koreografi açılana kadar epey sıkıntılı olsa da tema ve uygulama olarak hiç de yabana atılır değildi. tabi böyle bir maç sonrası gölgede kaldı. bu tarz maçlarda alışkın olduğumuz üzere-biletlerin tümü kombine olsa bile- sadece bu maç için gelmiş olan taraftar sayısının bir hayli fazla olmasına rağmen ilk gole kadar alışkanlıktan ziyade konsantrasyon ve efor gerektiren top rakipteyken ıslık- bizdeyken tezahürat işini kotarmayı başarmıştır. ilk golden sonra girilen sessizlik ve ardı ardına gelen gollerden sonra tribünlerin boşalması kabul edilebilir olmasa da yeni stad sonrası edindiğimiz yeni tribün profilini net bir şekilde hatırlatmıştır. altını doldurmak gerekse de, şu an yapabileceğimi sanmıyorum...
-en iyi savunma yapma oyunu oynamaktırdan başka yapabileceğimiz başka birşey yoktur. onu da drogba çıkana kadar layığıyla yaptık. ancak bu felsefeyle sahaya çıkıldığı vakit drogba'nın alternatifi değil bu takımda, dünya'da bile yok neredeyse. drogba'nın çıkışıyla bu sistem ne yazık ki etkisini kaybetmiş oldu. 9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçında sabri sarıoğlu'nun oyuna girişiyle yaratılan kargaşanın bir benzerini amrabat ile denediysek de başarılı olamadı. yenilen ilk dört golün sebebi gördüğüm kadarı ile maalesef konsantrasyon kaybından ziyade yetersizliktir. asıl konsantrasyon kaybı dördüncü golden sonra yaşanmış, allaha emanet oynanan dakikalarda fark çok şükür ki beş ile sınırlı kalmıştır.
- drogba'nın çıkışıyla muhtemelen tahmin edilmemiş ve kadro yazılırken de düşünülmemiş bir senaryo idi. zira en iyi savunma yapma oyunu oynamaktır felsefesinden -dizilim ne olursa olsun- normal bir sisteme dönüş yapmak, intihar etmenin yanında solda sıfır kalacaktı ki maçın kalanı da ne yazık o şekilde cereyan etti.. zaten güven vermeyen ve her an olmadık bir hata yapma kapasitesine sahip olan dany nounkeu - aurelien chedjou ikilisi belki de 7-8 maçta yapabilecekleri kadar hatayı 35-40 dakikaya sığdırmıştır ki rakip takım real madrid gibi bu entry yazarının playstation'da bile yapamadığı şeyleri sahada rahatça yapan bir takım olunca sonuç kaçınılmazdı...
-bu ikili dışında televizyondan görebildğim kadarıyla "sahada ne işi var" dedirtebilen ya da "6 golü hakettik" dedirten başka bir oyuncu yoktu. herkes kendi standartlarında oynadı. real madrid zorlanır gibi olduğu maçta rakip defansın hediye ettiği 3-4 golden sonra defansif anlamda ciddiyeti biraz daha geri plana alıp bu seviyede olmayacağı kadar rahat oynamaya başlayıp maç biterken altıncı golü atmıştır. oyunun bizim setimizden çıkıp karşılıklı oynandığı anlarda ciddi seviye farkı ortaya çıksa da oyun planımız bozulmayıp böyle fahiş hatalar yapmasa idik bir iki farkla, hatta belki de puan alarak bitirebileceğimiz bir maç idi. olmadı...
-özellikle ntvspor yayınında da sık sık söylendi dün maçtan sonra, "eyvah yandık bittik, her maç böyle gelen geçen fark atar" havasına girmenin alemi yok. defansif hataların normalin kat kat üstünde ve ölümcül olduğu bir maçtı, tekrarı da kolay kolay gelmez. bu takım potansiyelini ortaya koyup hatalarından ders çıkarırsa hala daha hem ligde işi götürebilecek, hem de avrupa'da bir süprize imza atabilecek durumdadır. bu gerçeğin de en az yapılan hatalar kadar farkında olarak takıma destek olmak biz taraftarların boyun borcudur. sosyal medya başta olmak üzere insanların kırgınlıklarını, gördükleri hataları ifade etmeleri de doğal bir durumdan ziyade haktır. bu konuda herkesin birbirine müsamaha göstermesi gerekmektedir. eleştirmekle, hak aramakla kırıcı olmayı birbirine karıştırmamak durumundayız. zaten yeterince yüklenen rakiplerin istediği tipde bir karmaşanın içine sürüklenmek kim yaparsa yapsın ihanetin en alasıdır. fatih terim dediğimiz adam yıllardır şampiyon olamayan bir takımın kaptanı iken "taraftar ağlıyor futbolcu aldırmıyor" diye tezahürat yapan taraftarla buluşup "haklısınız arkadaşlar hakettik bunu" demiş bir adamdır. önemli olan niyet ve üsluptur..
-bir de kişisel not.. sanırım 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçından bu yana karalar bağladığım, ciddi şekilde üzülüp kendime gelemediğim ilk maçtır. üç ihtimalli bir oyunu arızalı bir şekilde takip eden bir birey için aradan geçen bir buçuk sene sanırım fazlası ile uzun bir süre...
-iğneyi başkasına çuvaldızı kendine batırma meraklısı biri olarak tribünlerden başlarsam, koreografi açılana kadar epey sıkıntılı olsa da tema ve uygulama olarak hiç de yabana atılır değildi. tabi böyle bir maç sonrası gölgede kaldı. bu tarz maçlarda alışkın olduğumuz üzere-biletlerin tümü kombine olsa bile- sadece bu maç için gelmiş olan taraftar sayısının bir hayli fazla olmasına rağmen ilk gole kadar alışkanlıktan ziyade konsantrasyon ve efor gerektiren top rakipteyken ıslık- bizdeyken tezahürat işini kotarmayı başarmıştır. ilk golden sonra girilen sessizlik ve ardı ardına gelen gollerden sonra tribünlerin boşalması kabul edilebilir olmasa da yeni stad sonrası edindiğimiz yeni tribün profilini net bir şekilde hatırlatmıştır. altını doldurmak gerekse de, şu an yapabileceğimi sanmıyorum...
-en iyi savunma yapma oyunu oynamaktırdan başka yapabileceğimiz başka birşey yoktur. onu da drogba çıkana kadar layığıyla yaptık. ancak bu felsefeyle sahaya çıkıldığı vakit drogba'nın alternatifi değil bu takımda, dünya'da bile yok neredeyse. drogba'nın çıkışıyla bu sistem ne yazık ki etkisini kaybetmiş oldu. 9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçında sabri sarıoğlu'nun oyuna girişiyle yaratılan kargaşanın bir benzerini amrabat ile denediysek de başarılı olamadı. yenilen ilk dört golün sebebi gördüğüm kadarı ile maalesef konsantrasyon kaybından ziyade yetersizliktir. asıl konsantrasyon kaybı dördüncü golden sonra yaşanmış, allaha emanet oynanan dakikalarda fark çok şükür ki beş ile sınırlı kalmıştır.
- drogba'nın çıkışıyla muhtemelen tahmin edilmemiş ve kadro yazılırken de düşünülmemiş bir senaryo idi. zira en iyi savunma yapma oyunu oynamaktır felsefesinden -dizilim ne olursa olsun- normal bir sisteme dönüş yapmak, intihar etmenin yanında solda sıfır kalacaktı ki maçın kalanı da ne yazık o şekilde cereyan etti.. zaten güven vermeyen ve her an olmadık bir hata yapma kapasitesine sahip olan dany nounkeu - aurelien chedjou ikilisi belki de 7-8 maçta yapabilecekleri kadar hatayı 35-40 dakikaya sığdırmıştır ki rakip takım real madrid gibi bu entry yazarının playstation'da bile yapamadığı şeyleri sahada rahatça yapan bir takım olunca sonuç kaçınılmazdı...
-bu ikili dışında televizyondan görebildğim kadarıyla "sahada ne işi var" dedirtebilen ya da "6 golü hakettik" dedirten başka bir oyuncu yoktu. herkes kendi standartlarında oynadı. real madrid zorlanır gibi olduğu maçta rakip defansın hediye ettiği 3-4 golden sonra defansif anlamda ciddiyeti biraz daha geri plana alıp bu seviyede olmayacağı kadar rahat oynamaya başlayıp maç biterken altıncı golü atmıştır. oyunun bizim setimizden çıkıp karşılıklı oynandığı anlarda ciddi seviye farkı ortaya çıksa da oyun planımız bozulmayıp böyle fahiş hatalar yapmasa idik bir iki farkla, hatta belki de puan alarak bitirebileceğimiz bir maç idi. olmadı...
-özellikle ntvspor yayınında da sık sık söylendi dün maçtan sonra, "eyvah yandık bittik, her maç böyle gelen geçen fark atar" havasına girmenin alemi yok. defansif hataların normalin kat kat üstünde ve ölümcül olduğu bir maçtı, tekrarı da kolay kolay gelmez. bu takım potansiyelini ortaya koyup hatalarından ders çıkarırsa hala daha hem ligde işi götürebilecek, hem de avrupa'da bir süprize imza atabilecek durumdadır. bu gerçeğin de en az yapılan hatalar kadar farkında olarak takıma destek olmak biz taraftarların boyun borcudur. sosyal medya başta olmak üzere insanların kırgınlıklarını, gördükleri hataları ifade etmeleri de doğal bir durumdan ziyade haktır. bu konuda herkesin birbirine müsamaha göstermesi gerekmektedir. eleştirmekle, hak aramakla kırıcı olmayı birbirine karıştırmamak durumundayız. zaten yeterince yüklenen rakiplerin istediği tipde bir karmaşanın içine sürüklenmek kim yaparsa yapsın ihanetin en alasıdır. fatih terim dediğimiz adam yıllardır şampiyon olamayan bir takımın kaptanı iken "taraftar ağlıyor futbolcu aldırmıyor" diye tezahürat yapan taraftarla buluşup "haklısınız arkadaşlar hakettik bunu" demiş bir adamdır. önemli olan niyet ve üsluptur..
-bir de kişisel not.. sanırım 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçından bu yana karalar bağladığım, ciddi şekilde üzülüp kendime gelemediğim ilk maçtır. üç ihtimalli bir oyunu arızalı bir şekilde takip eden bir birey için aradan geçen bir buçuk sene sanırım fazlası ile uzun bir süre...