5
büyük zevk alarak, iki adet (bkz: kuzu pirzolası tadında entry) bir adet te (bkz: dana pirzolası tadında entry) okuduktan sonra, böyle kardeşlerimiz varsa henüz kaybetmiş sayılmayız düşüncesi ile klavye'ye sarıldım.. forumlar gibi gündelik tüketilebilir tartışmaların değil de bilgi anı ve hatıraların birikim olarak depolanıp kullanılabileceği bir oluşum olması nedeni ile sözlüğü ve sözlük kültürünü çok seviyorum.
ben de an itibarı ile 50 yaşındayım. dayım hasta gassaraylı olduğu için onun kuşağı ile birebir iç içe olduğumdan, benden önceki kuşağı da tanımış oldum. dolayısı ile bu değişime de bire bir şahitlik ettim.
1 - (bkz: karincaezmez sevki/#114115) olayı:
benim gözlemlediğim kadarı ile sözlükte çeşitli entrylerde de anlatmaya çalıştığım gibi, bence bu değişim 70 veya 71 yılının başlarında karıncaezmez şevki'nin tribünden atılıp kolunun kırılmasına neden olunduğu gün başladı..
çok basit gibi gelebilir. biraz izah edeyim. karıncaezmez şevki amcamız, kimseye zararı olmayan, günün 24 saati, haftanın 7 günü, yılın 365 günü sarı-kırmızı giyinip arabası dahil her yer de sarı-kırmızı yaşardı.
tribünde bağırıp çağırıp tezahürat yapmayıp, bunun yerine elinde taşıdığı dev bayrağı sopasından tutup dalgalandırarak takımla birlikte atağa kalkar takımla birlikte defansa gelirdi. arada bir de rerererarara'ya katılırdı.
şimdi bir dakika durup düşünmenizi rica ediyorum. böyle bir adamı, üst üste bir kaç maç kaybedip bir kupa maçında (hafızam çok sağlamdır ama herhalde çok üzüldüğüm için hafıza o maçı silmiş, bir türlü net hatırlayamadım) kupayı kaybetmemize neden olan bir yenilgi aldıktan sonra "uğursuz geldiği" gerekçesi ile tribünden (kapalı üst) aşağıya atıp kolunun kırılmasına neden oldukları gibi tribünlere girmesini yasakladılar.
o amcamız önce rakip takım taraftarlarının tribününe takıldı, o zaman rakip takım taraftarlarının ona kötü bir şey yaptığını zannetmiyorum.! küçüktüm ama gerek beşiktaş amigosu orhan abi, gerekse fenerbahçe amigosu şevki amca ile dayımın ve arkadaşlarının ilişkileri şakalaşmanın ötesine geçmezdi. tribünlerde rakipler arasında bu kadar keskin çelişkiler yoktu ve tribünler yarı-yarıya esasına göre dolduğu için genellikle iç içe maç seyredilebiliyordu. neyse.! büyük ihtimalle gene onu kapalı'dan atanlar rakip tribünlere dahi girmesini engellediler.. daha sonra bu amcamız inşaatın en tepesine çıkıp maç seyredebildi. sonra da ortadan kayboldu gitti.
ben yıllar sonra kendisi ile tanışıp defalarca şarap eşliğinde sohbet etme şerefine eriştim. kalbi kırılıp küsmüştü ekonomik zorluklarla boğuşuyordu. sağlam içiciydi ve ne kadar sarhoş olursa olsun başına gelenler konusunda tek kelime etmez devamlı geçiştirirdi. bildiğim en önemli şey her gün bir kez ali sami yen çevresine mutlaka uğradığıydı.
bu konuya yıllarca kafa yordum. neden böyle bir şey oldu ve dayım ve arkadaşları başta olmak üzere niye kimse böyle bir alçaklığa karşı çıkmadı diye. sonradan tribünde egemenlik mücadelelerini görünce anladım ki bu olay bizim tribünlerimizde o günü başlamış ve tribüne egemen olmak isteyen birisi veya birileri sırf gövde gösterisinde bulunmak için bu adamcağızı tribünden atıp ali sami yen'e girişini yasaklamış.
peki niye 1970 veya 71 başı?
bu tarih istanbul ve çevresinde sanayileşmenin başlamasının ardı sıra köyden kent'e göç neticesinde gelen büyük bir kitlenin istanbul da kurumlaşma sürecini tamamladığı, gecekondulaşarak sanayi işçisi haline gelen bu büyük kitlenin ikinci ve üçüncü kuşağının sanayi işçiliği dışında başka yaşam şekilleri konusunda arayış içinde olduğu dönemin başlangıcıdır. tribünlere de yukarıda anlattığım karıncaezmez şevki olayı olarak yansımıştır..
buraya kadar ilk bozulmanın tribünlerde başladığını anlatmaya çalıştım. bu olay tarihimizde kültürel erezyonu tetiklemiş olmasına rağmen, yıkımı arttıran ve tüm taraftar kültürümüzü yerle bir edip bizleri tam anlamıyla "şok'a sokarak tarihsel birikimizden kopmamıza yol açan en önemli ikinci olay ise metin oktay'ın yanına heykelinin dikileceğini düşündüğümüz (bkz: buyuk mehmet) olayıdır...
2 - mehmet oguz (bkz: buyuk mehmet) olayı:
bana hayatımın ilk hayal kırıklığını yaşatan, gençliğimi yiyen, hayallerimi yıkan, moralimi bozan ilk futbolcumuzdur.
yıl 1967. ben 8 yaşında bir cücüğüm. babam kendisi futbol oynarken yasin ile gökmen'in top toplayıcı olarak zuhuratbaba sahasının kenarında farkedilmek için beklediklerini anlatıyor bana. bende fark edilmek için devamlı gittiğim zuhuratbaba sahasında babamın tarafından tanıştırılıp takdirlerini kazandığım yasin abi ile gökmen abi de birden bire galatasarayıma transfer oluyorlar. dayım mehmet oğuz diye birinin kadırga dan galatasarayımıza transferini anlatırken heyecandan oturduğu sandalyeden ayağa kalkıyor. dayımın ağzı kulaklarında. ona göre bu sene şampiyon biziz.
dayımla gidiyoruz ali sami yen'e. ve tanışıyoruz sonradan büyük mehmet olacak mehmet oğuz ile.
olmaz böyle şey. artık akrabam gibi olan galatasarayımda bir tane daha hastası olduğum adam var. yatıyor, kalkıyor, çalım atıyor, gol atıyor. süper bir adam. inanılmaz terbiyeli ve ağırbaşlı birisi.. sanki metin oktay.! ben yasin abiyi, gökmen abiyi unutuyorum . gece rüyyalarımı mehmet oğuz süslüyor. gökmen abi farkediyor hayranlığımı ve beni bir gün tanıştırıyor mehmet abi ile. o cücük halimle bir iki hareket çekiyorum topla. takdirini alıyorum. hayranlığım bir kat daha artıyor. daha sonra kaptanı oluyor galatasarayımızın. yıllarca kaptanlığımızı yaparken efendiliği ile hep kalbimize kazınıyor. hep yeni bir metin oktay efsanesini arıyoruz o aralar.
aradan 12 yıl geçiyor. yıl 1979. birden fenerbahçeye transfer olduğu haberleri çıkıyor. "hade len" çekiyorum. "yapmaz benim mehmet abim böyle bir şey".
haberin doğru olduğunu anladığımda dünyam başıma yıkılıyor, hayata küsüyorum.
deli gibi ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. mehmet abi hiç bir yerde tek telime konuşmuyor. efendiliğini hiç bozmuyor. sonradan öğreniyoruz ki, galatasaray jübileni yapalım demiş. ona kızmış.
fenerbahçe de bir sezon oynuyor. o yıl biz küme düşmemek için mücadele ederken fenerbahçe ligi ikinci bitiriyor ama sezon boyunca şampiyonluk yarışındaki en büyük silahı büyük mehmet oluyor. bizden jübilesini istediler diye kızıp giden mehmet abi ne hikmetse fenerbahçe de bir sezon oynadıktan sonra fenerbahçe ile beşiktaş arasında yapılan bir jübile maçı ile futbolu bırakıp kayıplara karışıyor. yıllar sonra feneryolu'nda karşılaşıyoruz. bir iki hasbihalden sonra ağzımdan çıkan cümle şu oluyor: seni sevenleri üzmeyecektin be abi
ve verdiği cevap: (bkz: boş ver be çelebi)
3 - (bkz: jupp derwall'e yapılanlar)
galatasarayımızın cumartesi günü oynanan (bkz: 16 mayıs 1987 rizespor galatasaray maci)'nda 2 -0 yenilip, ertesi gün oynanan (bkz: 17 mayıs 1987 beşiktaş fenerbahçe maçı)'nda beşiktaş'ın 4-0 galip gelmesi üzerine, ligin bitimine üç hafta varken beşiktaş'ın 2 puan arkasında kaldığımız için öfkelenen taraftar guruhumuz, pazartesi sabahı florya'yı basarak, rize deplasmanından döndükten sonra bir gün dinlenip antremanına çıkan takımımıza ve onun teknik direktörü jupp dervall'e tekme tokat saldırıp tartaklamışlardır.
bu olay da tarihimizde bir ilktir.. o güne kadar hiç yaşanmamış bir terbiyesizlik böyle bir adama yapılmış ve bu olayın üstünden üç hafta geçtikten sonra o terbiyesiz taraftar guruhu 14 yıllık özlememize son veren bu adamın yüzüne karşı "seni sevmeyen ölsün" şarkıları söylerken hiç utanmamışlardır..
ülkemizi ve taraftarımızı çok sevdiğini her fırsatta tekrarlayan derwall bu olaydan sonra çok kırıldığını beyan ederek takımın teknik direktörlüğünden ayrılmıştır..
- (bkz: karıncaezmez e yapılanlar)
- (bkz: mühendis oktay) olayı
- (bkz: tugay kerimoglu na yapılanlar)
- (bkz: iki ingiliz taraftarın öldürülmesi)
- (bkz: ultraslan)
- (bkz: hagi'ye yapılanlar)
- (bkz: yurüyedur)
- (bkz: futbolcularımıza yapılanlar)
- (bkz: bulent korkmaz'a yapılanlar)
ben de an itibarı ile 50 yaşındayım. dayım hasta gassaraylı olduğu için onun kuşağı ile birebir iç içe olduğumdan, benden önceki kuşağı da tanımış oldum. dolayısı ile bu değişime de bire bir şahitlik ettim.
1 - (bkz: karincaezmez sevki/#114115) olayı:
benim gözlemlediğim kadarı ile sözlükte çeşitli entrylerde de anlatmaya çalıştığım gibi, bence bu değişim 70 veya 71 yılının başlarında karıncaezmez şevki'nin tribünden atılıp kolunun kırılmasına neden olunduğu gün başladı..
çok basit gibi gelebilir. biraz izah edeyim. karıncaezmez şevki amcamız, kimseye zararı olmayan, günün 24 saati, haftanın 7 günü, yılın 365 günü sarı-kırmızı giyinip arabası dahil her yer de sarı-kırmızı yaşardı.
tribünde bağırıp çağırıp tezahürat yapmayıp, bunun yerine elinde taşıdığı dev bayrağı sopasından tutup dalgalandırarak takımla birlikte atağa kalkar takımla birlikte defansa gelirdi. arada bir de rerererarara'ya katılırdı.
şimdi bir dakika durup düşünmenizi rica ediyorum. böyle bir adamı, üst üste bir kaç maç kaybedip bir kupa maçında (hafızam çok sağlamdır ama herhalde çok üzüldüğüm için hafıza o maçı silmiş, bir türlü net hatırlayamadım) kupayı kaybetmemize neden olan bir yenilgi aldıktan sonra "uğursuz geldiği" gerekçesi ile tribünden (kapalı üst) aşağıya atıp kolunun kırılmasına neden oldukları gibi tribünlere girmesini yasakladılar.
o amcamız önce rakip takım taraftarlarının tribününe takıldı, o zaman rakip takım taraftarlarının ona kötü bir şey yaptığını zannetmiyorum.! küçüktüm ama gerek beşiktaş amigosu orhan abi, gerekse fenerbahçe amigosu şevki amca ile dayımın ve arkadaşlarının ilişkileri şakalaşmanın ötesine geçmezdi. tribünlerde rakipler arasında bu kadar keskin çelişkiler yoktu ve tribünler yarı-yarıya esasına göre dolduğu için genellikle iç içe maç seyredilebiliyordu. neyse.! büyük ihtimalle gene onu kapalı'dan atanlar rakip tribünlere dahi girmesini engellediler.. daha sonra bu amcamız inşaatın en tepesine çıkıp maç seyredebildi. sonra da ortadan kayboldu gitti.
ben yıllar sonra kendisi ile tanışıp defalarca şarap eşliğinde sohbet etme şerefine eriştim. kalbi kırılıp küsmüştü ekonomik zorluklarla boğuşuyordu. sağlam içiciydi ve ne kadar sarhoş olursa olsun başına gelenler konusunda tek kelime etmez devamlı geçiştirirdi. bildiğim en önemli şey her gün bir kez ali sami yen çevresine mutlaka uğradığıydı.
bu konuya yıllarca kafa yordum. neden böyle bir şey oldu ve dayım ve arkadaşları başta olmak üzere niye kimse böyle bir alçaklığa karşı çıkmadı diye. sonradan tribünde egemenlik mücadelelerini görünce anladım ki bu olay bizim tribünlerimizde o günü başlamış ve tribüne egemen olmak isteyen birisi veya birileri sırf gövde gösterisinde bulunmak için bu adamcağızı tribünden atıp ali sami yen'e girişini yasaklamış.
peki niye 1970 veya 71 başı?
bu tarih istanbul ve çevresinde sanayileşmenin başlamasının ardı sıra köyden kent'e göç neticesinde gelen büyük bir kitlenin istanbul da kurumlaşma sürecini tamamladığı, gecekondulaşarak sanayi işçisi haline gelen bu büyük kitlenin ikinci ve üçüncü kuşağının sanayi işçiliği dışında başka yaşam şekilleri konusunda arayış içinde olduğu dönemin başlangıcıdır. tribünlere de yukarıda anlattığım karıncaezmez şevki olayı olarak yansımıştır..
buraya kadar ilk bozulmanın tribünlerde başladığını anlatmaya çalıştım. bu olay tarihimizde kültürel erezyonu tetiklemiş olmasına rağmen, yıkımı arttıran ve tüm taraftar kültürümüzü yerle bir edip bizleri tam anlamıyla "şok'a sokarak tarihsel birikimizden kopmamıza yol açan en önemli ikinci olay ise metin oktay'ın yanına heykelinin dikileceğini düşündüğümüz (bkz: buyuk mehmet) olayıdır...
2 - mehmet oguz (bkz: buyuk mehmet) olayı:
bana hayatımın ilk hayal kırıklığını yaşatan, gençliğimi yiyen, hayallerimi yıkan, moralimi bozan ilk futbolcumuzdur.
yıl 1967. ben 8 yaşında bir cücüğüm. babam kendisi futbol oynarken yasin ile gökmen'in top toplayıcı olarak zuhuratbaba sahasının kenarında farkedilmek için beklediklerini anlatıyor bana. bende fark edilmek için devamlı gittiğim zuhuratbaba sahasında babamın tarafından tanıştırılıp takdirlerini kazandığım yasin abi ile gökmen abi de birden bire galatasarayıma transfer oluyorlar. dayım mehmet oğuz diye birinin kadırga dan galatasarayımıza transferini anlatırken heyecandan oturduğu sandalyeden ayağa kalkıyor. dayımın ağzı kulaklarında. ona göre bu sene şampiyon biziz.
dayımla gidiyoruz ali sami yen'e. ve tanışıyoruz sonradan büyük mehmet olacak mehmet oğuz ile.
olmaz böyle şey. artık akrabam gibi olan galatasarayımda bir tane daha hastası olduğum adam var. yatıyor, kalkıyor, çalım atıyor, gol atıyor. süper bir adam. inanılmaz terbiyeli ve ağırbaşlı birisi.. sanki metin oktay.! ben yasin abiyi, gökmen abiyi unutuyorum . gece rüyyalarımı mehmet oğuz süslüyor. gökmen abi farkediyor hayranlığımı ve beni bir gün tanıştırıyor mehmet abi ile. o cücük halimle bir iki hareket çekiyorum topla. takdirini alıyorum. hayranlığım bir kat daha artıyor. daha sonra kaptanı oluyor galatasarayımızın. yıllarca kaptanlığımızı yaparken efendiliği ile hep kalbimize kazınıyor. hep yeni bir metin oktay efsanesini arıyoruz o aralar.
aradan 12 yıl geçiyor. yıl 1979. birden fenerbahçeye transfer olduğu haberleri çıkıyor. "hade len" çekiyorum. "yapmaz benim mehmet abim böyle bir şey".
haberin doğru olduğunu anladığımda dünyam başıma yıkılıyor, hayata küsüyorum.
deli gibi ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. mehmet abi hiç bir yerde tek telime konuşmuyor. efendiliğini hiç bozmuyor. sonradan öğreniyoruz ki, galatasaray jübileni yapalım demiş. ona kızmış.
fenerbahçe de bir sezon oynuyor. o yıl biz küme düşmemek için mücadele ederken fenerbahçe ligi ikinci bitiriyor ama sezon boyunca şampiyonluk yarışındaki en büyük silahı büyük mehmet oluyor. bizden jübilesini istediler diye kızıp giden mehmet abi ne hikmetse fenerbahçe de bir sezon oynadıktan sonra fenerbahçe ile beşiktaş arasında yapılan bir jübile maçı ile futbolu bırakıp kayıplara karışıyor. yıllar sonra feneryolu'nda karşılaşıyoruz. bir iki hasbihalden sonra ağzımdan çıkan cümle şu oluyor: seni sevenleri üzmeyecektin be abi
ve verdiği cevap: (bkz: boş ver be çelebi)
3 - (bkz: jupp derwall'e yapılanlar)
galatasarayımızın cumartesi günü oynanan (bkz: 16 mayıs 1987 rizespor galatasaray maci)'nda 2 -0 yenilip, ertesi gün oynanan (bkz: 17 mayıs 1987 beşiktaş fenerbahçe maçı)'nda beşiktaş'ın 4-0 galip gelmesi üzerine, ligin bitimine üç hafta varken beşiktaş'ın 2 puan arkasında kaldığımız için öfkelenen taraftar guruhumuz, pazartesi sabahı florya'yı basarak, rize deplasmanından döndükten sonra bir gün dinlenip antremanına çıkan takımımıza ve onun teknik direktörü jupp dervall'e tekme tokat saldırıp tartaklamışlardır.
bu olay da tarihimizde bir ilktir.. o güne kadar hiç yaşanmamış bir terbiyesizlik böyle bir adama yapılmış ve bu olayın üstünden üç hafta geçtikten sonra o terbiyesiz taraftar guruhu 14 yıllık özlememize son veren bu adamın yüzüne karşı "seni sevmeyen ölsün" şarkıları söylerken hiç utanmamışlardır..
ülkemizi ve taraftarımızı çok sevdiğini her fırsatta tekrarlayan derwall bu olaydan sonra çok kırıldığını beyan ederek takımın teknik direktörlüğünden ayrılmıştır..
- (bkz: karıncaezmez e yapılanlar)
- (bkz: mühendis oktay) olayı
- (bkz: tugay kerimoglu na yapılanlar)
- (bkz: iki ingiliz taraftarın öldürülmesi)
- (bkz: ultraslan)
- (bkz: hagi'ye yapılanlar)
- (bkz: yurüyedur)
- (bkz: futbolcularımıza yapılanlar)
- (bkz: bulent korkmaz'a yapılanlar)