• 195
    kasımpaşa – galatasaray : 2-1 (yine) olur öyle, top bu….

    sezonun ilk maçında da kasımpaşa çok zorlamıştı. sezonun ilk maçıdır, takım oturmadı falan diye düşünmüştüm ve galibiyet güzel şeydi elbette.

    bu maça kadar yine lider geldi galatasaray. iyi oynamıyordu ama yine kazanıyordu ya da rakipleri de kaybediyordu. enteresan bir lig yaşanıyor. aslına bakarsınız hep her takımın birbirini yenebildiği batı avrupa tarzı bir ligimiz olsun istemiştim. yaklaşıyoruz sanki.

    galatasaraylıların büyük çoğunluğuna hatırlatmak lazım, futbolda rakipler de var. kaldı ki kasımpaşa takımına çok yatırım yaptı. genellikle lig tecrübesi çok ve kaliteli oyuncular aldı. bu tip takımlar bir de kapanarak oynamayı seçerlerse işler iyice zorlaşıyor. galatasaray’a karşı kapanmamak aptallık zaten. kasımpaşa aynı karabük gibi iyi kapanıp, pozisyon da vermeden seri adamlarıyla sağlam kontralara da çıkmayı becerdi, ödülünü de aldılar. haftaya bakın kasımpaşa’ya pozisyon vermeden maçı bitiremeyecek. çünkü galatasaray kapanmak topçuyu, hocayı rahatsız etmez de sıradan bir lig takımına kapanmayı kendilerine yediremezler.

    galatasaray’ın sezon başından beri yaşadığı sıkıntı, kapalı savunmalara karşı pozisyon üretmekteki eksiklik. özellikle burak ve elmander stoperlerin kucağında kalıyorlar. umut nispeten daha hareketli ama o da çok fazla gezmiyor. santraforlar sabit kaldığında orta saha oyuncularının yana pas yapmaktan başka seçenekleri kalmıyor. rakip savunmalar çok konsantre olmaları dışında fiziksel olarak çok fazla yorulmuyorlar. oyun 20-30 metrede oynanıyor.
    takımın iştahsız, coşkusuz ve isteksiz oyunu da bıkkınlıktan. herkes duruyor, pozisyon üretilemiyor topçu bıkıyor. sahada böyle bir maç oynayın daha 30. dakikada nefret edersiniz futboldan.
    hele bir de adamların vurdukları 2 top da direğin dibine giderse iyice nefret edersiniz.

    böyle isteksizlik durumlarında klişe bir sözle “isyan edecek adam” lazımdır. önemli olan isyan edecek adamın özellikleri. sadece sert, hırslı adam olmak yetmez. yetse elmander ve melo bu işe yarardı zaten. ama isyan edecek adamın hırsını yeteneğiyle birleştirip sorumluluk alması gerekir. topu kendisine isteyip oyuna ağırlığını koyması gerekir. selçuk inan müthiş bir oyuncu olmakla birlikte bu tip bir adam. selçuk pas adamı. ama hareketsiz santraforlar onun müthiş pas yeteneğini kullanmasına engel oluyor. ilk golden önce sabri’ye attığı pas muhteşemdi.

    geçen sene de bu sene de bizim eksiğimiz top taşıyacak, kapalı savunmaların kilidini çözecek uzaktan şut atan adam. yani sneijder. selçuk, hamit, melo da uzaktan vuran adamlar ama kapalı savunmalara karşı kaleye şut atmak için pozisyonu kendiniz yaratmalısınız. şut için pas bekleyerek olmaz. bu işin üstadı hagi’ydi. topu taşır, çalım atar, topu kaleye gönderecek pozisyonu kendisi hazırlardı. şu anda takımda bu işi yapabilen tek adam emre çolak. fatih terim, bu kadar formsuz olmasına rağmen bu yüzden oynatıyor olabilir. daha önceki maçlarda da bugün de şut atacak pozisyonları kendisi hazırladı emre. çok kötü vuruyor, bileğini yatırmadığı için top kargalara gidiyor, orası ayrı.
    kaleye vurmasa da top taşıyabilen diğer oyuncu da engin baytar. hoca herhalde salak değil, bilerek bu oyuncuları oynatacak ya da oynatmayacak değil. oynattıklarına güveniyor, oynatmadıklarına güvenmiyor demek ki. futbol takımı yönetme işi istatistiksel bir iş değildir. kesin verileri yoktur. vardır diyenle sabaha kadar değil, bir dakika bile tartışmam.

    sneijder bizim işimizi çözecek adam. bahsettiğim her şeyi yapabiliyor hem de dünya çapında bir kaliteyle.

    daha önce kaybettiğimiz karabük maçında da söyledim. galatasaray ligde maçları savunması yüzünden kaybetmez, gol atamadığı için kaybeder. yani sorun savunmada değil forvette. hani illa ki sol bek, stoper lazım yoksa biz bitmişiz diyenler var ya, size söylüyorum. savunmaya adam alınmasın dedim diye anlayan varsa onlara yapabileceğim bir şey yok tabii.

    bir de dünyanın her tarafında olan insan tipi galatasaraylılar arasında da var tabii ki. adam durup dururken kendisini fatih terim karşıtı cepheye gönüllü yazdırıyor. ya da ne bileyim muslere’ya. sonra da takım kaybetsin de ben bunlara küfredeyim diye ellerini ovuşturuyor. bir de bu tipler fatih terim için egosu büyük diye eleştiri yapmıyorlar mı, çok gülüyorum. yavrum, sırf sen haklı çıkmak için, ben demiştim demek için tuttuğun takımın kaybetmesini istiyorsan fatih terim senin egonun yanından bile geçemez. senin egon öyle şişkin ki, sırf haklı çıkmak için kendi başına gelecek en kötü şeyi bile kabul edersin. sonra da dedim dedim inanmadınız bak ne oldu dersin. biz de mezar taşına bakıp fıkranı anlatır güleriz. ama meşhur olur ha, ne işine yararsa. işim bu, biliyorum da konuşuyorum.

    bir de hangi hakla topçuya küfrettiğini anlamadığım tipler var. zavallılar. herif emre çolak’a mentionla ana avrat küfrediyor. neden? kasımpaşa’ya yenildik diye. ruh hastalığı bu, başka bir şey değil, acil tedavi lazım. geçtiğimiz senelerde ayhan akman, mustafa sarp, servet çetin için de benzeri saçmalıklar yapılmıştı. neymiş, hocayla konuşup gideyim desinmiş. yahu madem bu kadar kötü topçu kabahat onda olabilir mi? hoca oynatmayacak o zaman. kabahatli hoca bu durumda. hocanın düşmanları zaten fırsatı kaçırmıyor da, sevenleri de hocaya laf etmemek için topçuya küfrediyor. nereden baksan çelişkilerle dolu.

    bunların hepsi kasımpaşa’ya kaybettiğimiz için oluyor. yahu bırakın bunları, alt tarafı bir futbol maçı kaybetti takım. daha çok maç var, yine şampiyon olur bu takım sıkmayın canınızı. hem şampiyon olmasa ne olur yahu, kendinizi bu kadar üzmenize, hırpalamanıza değer mi?

    pollyanna taraftarı okudunuz:)

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın