• 186
    18 ocak 2013 kasımpaşa galatasaray maçı türk insanının balık hafızalı oluşuna katılan milyonuncu örnektir. arkadaşım daha ligin ilk yarısı biteli 3 4 hafta oldu hiç mi hatırlamıyosun ilk yarıda nasıl oynadığımızı bugünkünden iyimiydi sanki takım ne alakası var sneijderle, bülent tulunla flan saçmalamayın.

    not:bülen tulun beyfendiden zerre hazzetmem - sneijder transfer fazla uzadı doğrudur ama gelicekse beklemeye değer gelmeyecekse de onun ana..... avra..........
  • 191
    yenildigimiz icin o kadar mutluyum ki.
    kotu oynayip kazandigimiz ni cok mac oldu bu sezon ligde ve avrupa'da. artik futbolcular dahi bu mevzuyu, kotu oynayip kazanabilmeyi oylesine kabullendi ki bu mactaki yenilgi o yuzden cok onemli. bildigin tokat yedik. isin guzel tarafi bu tokati bu hafta kasimpasa atmasa haftaya besikta'tan dayak yiyecektik.
    bu yenilgi guzel oldu. eger fatih terim'i azicik taniyosam bu mactan sonra bi cok futbolcunun agzina sicacaktir. bilen bilir, evliya boku sifadir.
    iyi ki yenildik.
  • 193
    bir mağlubiyette takımı itin götüne sokmamamız gereken maçtır. belki emre'yi, melo'yu, sabri'yi beğenmiyoruz ama fatih terim'e güveniyor muyuz? güveniyoruz. o yüzden onun güvendiği adamlara bizim de güvenmemiz lazım.

    ve bu arada takım ne kadar kötü giderse gitsin fatih terim'i eleştirmeyi bırakalım artık. ondan daha iyi bir 'galatasaraylı teknik direktör' yok bunu unutmayalım. küme de düşsek sahip çıkalım, nankör taraftar olmayalım. bir mağlubiyette en büyük değerlerimizi bir kalemde silebiliyoruz. yapmayın n'olur.
  • 194
    avrupa'nın en kötü lideri olarak kapadığımız ligi, çok daha beter olarak açtığımız maç oldu. öküz vursa yıkılmayan, üfleseler yerden kalkmayan eboue ve kafası kopuk tavuk amrabat afrika'ya gidince bayağı umutlanmıştım. galatasaray kadrosunu yine yüce gök oluşturuyordu. hamit sağ beke geçecekti, alındıysa sınayder 10 numara oynayacak, beklenen sol bek transferi de olursa, riera sol açık oynayacaktı. bir hafta daha sabredelim elimize mi yapışırdı canım. alt tarafı taksim'den aşağı kasımpaşa'ya gidecektik.

    bağıra çağıra ufuk'u tribüne yollayıp, eray işcan'ı kulübeye aldırdık. görevimiz bitmedi, hayırlısıyla muslera'da bir maç kenara gelirse hayatımın takımı kurulmuş olacak. bu muslera için çok şey söyledim, ama bir şey gözümden kaçmış. çocuklar haklıymış, dünya'nın en büyük kalecisiymiş. ben 43 senedir maç seyrederim, top çatala giderken böyle melun melun bakan, çaresiz seyreden, tüy gibi uçan kaleci seyretmedim. gerçekten giren topu seyretme de dünya'nın en büyük kalecisiymiş, kabul ediyorum. yediği golleri sıradan kaleciler çıkaramazdı. ben de aynı şeyleri söylüyorum zaten, köşeye giden topu çok güzel seyrediyor diye adamımıza 5 bavulla götüremeyeceği kadar para veriyoruz. neyse biz anlamıyoruz zaten futboldan, kaleciden, devam kardeşim, yanıma bir kişi daha alana kadar ye yiyebileceğin kadar. benim için kaleci falan değilsin, benim kalecim şimdilik sana ısınma antrenmanı veriyor, çok yakında sen ona vereceksin. umarım o gün çok geç kalmış olmayız.

    18. lig maçını seyrettik. ilk yarı bittiği anda takım daha önce oynadığı 17 maçtan çok daha güzel oynuyordu. selçuk kendi iyi performansını yakalamış, melo orta sahayı tutmuş, riera aklıyla oynuyordu. sabri ise kendi ortalamasının çok üzerinde bir maç çıkarıyordu. klasik martı kovan şutlarını atmıyor, kale arkasına orta yapmıyor, son derece dikkatli oynuyordu. fakat biri vardı ki, taraftarın kanser hücresiydi. 30-40 sene önce olurdu böyle torpilli futbolcular. fosil, zengin yöneticinin kazma oğlu, hocanın akrabasının yeğeni, hocanın karısının komşusunun tanıdığı gibi her takımda fasulyeden oynayan biri bulunurdu. artık eminim emre çolak'ın torpili çok kuvvetli. bu torpil fatih terim'in bizzat kendisi değilse, bilin ki emre çolak, grande'nin mezar kazıcısıdır. mustafa sarp nasıl, reykart'ı tek başına yemişse, bu emre de eleman'ı yiyecektir. umarım yol yakınken biri müdahale eder de galatasaray'dan başka hiç bir takımda limon taşıyamayacak kabiliyette futbolcu olan emre'den kurtuluruz. iş terim'e kaldıysa, inadım inat der, sezon sonuna kadar oynatır, gerekirse galatasaray'ı yakar.

    ikinci gol an meselesiydi, çok rahat alabileceği topu emre alamadı, o top gitti gol oldu. kaleye gelen ilk topun gol olma kuralı muslera'nın mukavelesinde yazıyordu anki. önemli değildi, nasıl olsa takım iyi oynuyordu. 2 kişi eksik bile oynasak fark etmezdi, %65 le kapandı ilk yarı. 1-0 önde kapasaydık sorun yoktu. aynı takım devam edecekti, ama 1-1 olmuştu durum. hoca müdahale edecekti oyuna. acaba attığımız gol de kimlerin payı vardı. hoca, tecrübeli hocaydı, daha önce defalarca yapmıştı. sıkıntılı girilen devrede mutlaka oyuncu değiştirmeliydi. oyun iyi olsa gol yer miydi canım.

    bayern münih'in bankosu, real madrid'li hamit kasımpaşa'ya karşı beraberliğin sorumlusu ilan edildi. menagement, cinnet geçiriyordu kenarda. atılan golün hazırlayıcısı hamit çıkıp, 10 yıldır patlama yapması beklenen aydın oyuna girdi. kurtalan ekspresiydi sağ tarafımızın. şimdi topu ayağına alır, herkesi çalımlar golünü atar veya attırır, hocaya bir kere daha ben bilirim siz bilmezsiniz dedirtirdi. takımın futbol oynama aklı yarı yarıya düşmüştü ama, hocadan iyi mi bilecektik. 60. dakikaya kalmaz 2 farklı öne geçerdi. fakat beklenen gol bir türlü gelmiyordu. tay burak kötü günündeydi, umut kenarda, umuda yolculuk için hazırlanıyordu. böyle durumlarda umut oyunda, burak kenarda olsa iş kolaydı. gol atamamış, kötü oynayan umut çıkardı iş biterdi. ama bu sefer hocamız umut'u dışarıda bırakarak elmander tercihini kullanmıştı. elmander de gol atmasın mı? hay allah başına iş almıştı hoca. riera'nın kestiği topa mükemmel bir kafa atmıştı elmander. maçın galatasaray adına tek pozisyonuydu cinnet geçiren hoca, yakalamıştı işte elmander'i. o gol de kaçarmıydı? umut olsa atardı, hasan, umut'u hazırlasındı.

    kel, ceyhun, sercan devre arasında yollanmış, galatasaray'ın bağırsakları biraz olsun rahatlamıştı. bana sorsalar sırada 10 kişi daha sayarım lağman için. ancak toplu bir lağmanla temizlenirdi galatasaray'ın yediği halt. snaydır'ı bekledik 10 gündür. gerçi gelse bile bu maçta oynamayacaktı. ancak önümüzde bir hamit gerçeği vardı, kasımpaşa'ya karşı oynayamıyordu. snaydır'ın da elazığ'a, karabük' karşı oynayabileceğini sanmıyorum. biz maçımıza dönelim. sol tarafımızdan çok güzel bir gol yemiştik, sıra sağ yanımıza geldi. futbol tanrısı en adaletli tanrıdır. o topu seyir mahalline doğru gönderdi, kalecimiz zaten baş seyirciydi, hepimiz seyrettik.

    seyretmeyen hoca, travmayı atlamadı. bir hamle daha yapma ihtiyacı duyuldu . bırakın bu maçı, galatasaray'ı, uzak ara ligin en kötü futbolcusu emre çolak şimdi çıkar diyenler yanıldı. ben yanılmadım, çıkarmaz dedim. yekta oyuna girecekti, düşündüm acaba kim attığımız gole sebep olmuştu. iyi oynayan var mıydı acaba dedim? bana göre selçuk iyi oynuyordu, yanıldım, melo daha iyi oynamış anlaşılan. takımın en iyi 3 adamını çıkartıp, takımın futbol aklını bakırköy'lük yaptı. bu dakikadan sonra bizim kaleye evliyalar geçti. muhtemel bir hezimeti önlediler. bazı iyimser galatasaraylılar, sosyal medya dediğimiz platformda bari berabere kalsak diye fala yattılar. ben de ah bir kazayla galip gelsek diye bilmediğim duaları ettim. futbol tanrısı yutmadı benim yalan dualarımı. eğer yutsaydı da galip gelseydik fatih terim'e büyük saldıracaktım. yenildik de bu yüzden kusuyor demesinler diye elim kolum bağlı, hiç bir şey yazamadım.

    büyük maç bir başka olur, bu maça benzemez. bu yüzden umutsuz falan değilim. galatasaray'ın ilk yarı oynadığı oyun bizi uzak ara şampiyon yapar. ancak bir taraftan da bu oyunu acaba şalke maçlarında da oynarmıyız diye de düşünmüyor değilim. korku filmi görür gibiyim. ne güzel devre arası vardı, maçlar yoktu. huzurumuzu cuma gününden kaçıran futbolcular rahat uyuyabilecek misiniz? ben uyuyamayacağım da. saygılar, çocuklar canınız sağ olsun.
  • 195
    kasımpaşa – galatasaray : 2-1 (yine) olur öyle, top bu….

    sezonun ilk maçında da kasımpaşa çok zorlamıştı. sezonun ilk maçıdır, takım oturmadı falan diye düşünmüştüm ve galibiyet güzel şeydi elbette.

    bu maça kadar yine lider geldi galatasaray. iyi oynamıyordu ama yine kazanıyordu ya da rakipleri de kaybediyordu. enteresan bir lig yaşanıyor. aslına bakarsınız hep her takımın birbirini yenebildiği batı avrupa tarzı bir ligimiz olsun istemiştim. yaklaşıyoruz sanki.

    galatasaraylıların büyük çoğunluğuna hatırlatmak lazım, futbolda rakipler de var. kaldı ki kasımpaşa takımına çok yatırım yaptı. genellikle lig tecrübesi çok ve kaliteli oyuncular aldı. bu tip takımlar bir de kapanarak oynamayı seçerlerse işler iyice zorlaşıyor. galatasaray’a karşı kapanmamak aptallık zaten. kasımpaşa aynı karabük gibi iyi kapanıp, pozisyon da vermeden seri adamlarıyla sağlam kontralara da çıkmayı becerdi, ödülünü de aldılar. haftaya bakın kasımpaşa’ya pozisyon vermeden maçı bitiremeyecek. çünkü galatasaray kapanmak topçuyu, hocayı rahatsız etmez de sıradan bir lig takımına kapanmayı kendilerine yediremezler.

    galatasaray’ın sezon başından beri yaşadığı sıkıntı, kapalı savunmalara karşı pozisyon üretmekteki eksiklik. özellikle burak ve elmander stoperlerin kucağında kalıyorlar. umut nispeten daha hareketli ama o da çok fazla gezmiyor. santraforlar sabit kaldığında orta saha oyuncularının yana pas yapmaktan başka seçenekleri kalmıyor. rakip savunmalar çok konsantre olmaları dışında fiziksel olarak çok fazla yorulmuyorlar. oyun 20-30 metrede oynanıyor.
    takımın iştahsız, coşkusuz ve isteksiz oyunu da bıkkınlıktan. herkes duruyor, pozisyon üretilemiyor topçu bıkıyor. sahada böyle bir maç oynayın daha 30. dakikada nefret edersiniz futboldan.
    hele bir de adamların vurdukları 2 top da direğin dibine giderse iyice nefret edersiniz.

    böyle isteksizlik durumlarında klişe bir sözle “isyan edecek adam” lazımdır. önemli olan isyan edecek adamın özellikleri. sadece sert, hırslı adam olmak yetmez. yetse elmander ve melo bu işe yarardı zaten. ama isyan edecek adamın hırsını yeteneğiyle birleştirip sorumluluk alması gerekir. topu kendisine isteyip oyuna ağırlığını koyması gerekir. selçuk inan müthiş bir oyuncu olmakla birlikte bu tip bir adam. selçuk pas adamı. ama hareketsiz santraforlar onun müthiş pas yeteneğini kullanmasına engel oluyor. ilk golden önce sabri’ye attığı pas muhteşemdi.

    geçen sene de bu sene de bizim eksiğimiz top taşıyacak, kapalı savunmaların kilidini çözecek uzaktan şut atan adam. yani sneijder. selçuk, hamit, melo da uzaktan vuran adamlar ama kapalı savunmalara karşı kaleye şut atmak için pozisyonu kendiniz yaratmalısınız. şut için pas bekleyerek olmaz. bu işin üstadı hagi’ydi. topu taşır, çalım atar, topu kaleye gönderecek pozisyonu kendisi hazırlardı. şu anda takımda bu işi yapabilen tek adam emre çolak. fatih terim, bu kadar formsuz olmasına rağmen bu yüzden oynatıyor olabilir. daha önceki maçlarda da bugün de şut atacak pozisyonları kendisi hazırladı emre. çok kötü vuruyor, bileğini yatırmadığı için top kargalara gidiyor, orası ayrı.
    kaleye vurmasa da top taşıyabilen diğer oyuncu da engin baytar. hoca herhalde salak değil, bilerek bu oyuncuları oynatacak ya da oynatmayacak değil. oynattıklarına güveniyor, oynatmadıklarına güvenmiyor demek ki. futbol takımı yönetme işi istatistiksel bir iş değildir. kesin verileri yoktur. vardır diyenle sabaha kadar değil, bir dakika bile tartışmam.

    sneijder bizim işimizi çözecek adam. bahsettiğim her şeyi yapabiliyor hem de dünya çapında bir kaliteyle.

    daha önce kaybettiğimiz karabük maçında da söyledim. galatasaray ligde maçları savunması yüzünden kaybetmez, gol atamadığı için kaybeder. yani sorun savunmada değil forvette. hani illa ki sol bek, stoper lazım yoksa biz bitmişiz diyenler var ya, size söylüyorum. savunmaya adam alınmasın dedim diye anlayan varsa onlara yapabileceğim bir şey yok tabii.

    bir de dünyanın her tarafında olan insan tipi galatasaraylılar arasında da var tabii ki. adam durup dururken kendisini fatih terim karşıtı cepheye gönüllü yazdırıyor. ya da ne bileyim muslere’ya. sonra da takım kaybetsin de ben bunlara küfredeyim diye ellerini ovuşturuyor. bir de bu tipler fatih terim için egosu büyük diye eleştiri yapmıyorlar mı, çok gülüyorum. yavrum, sırf sen haklı çıkmak için, ben demiştim demek için tuttuğun takımın kaybetmesini istiyorsan fatih terim senin egonun yanından bile geçemez. senin egon öyle şişkin ki, sırf haklı çıkmak için kendi başına gelecek en kötü şeyi bile kabul edersin. sonra da dedim dedim inanmadınız bak ne oldu dersin. biz de mezar taşına bakıp fıkranı anlatır güleriz. ama meşhur olur ha, ne işine yararsa. işim bu, biliyorum da konuşuyorum.

    bir de hangi hakla topçuya küfrettiğini anlamadığım tipler var. zavallılar. herif emre çolak’a mentionla ana avrat küfrediyor. neden? kasımpaşa’ya yenildik diye. ruh hastalığı bu, başka bir şey değil, acil tedavi lazım. geçtiğimiz senelerde ayhan akman, mustafa sarp, servet çetin için de benzeri saçmalıklar yapılmıştı. neymiş, hocayla konuşup gideyim desinmiş. yahu madem bu kadar kötü topçu kabahat onda olabilir mi? hoca oynatmayacak o zaman. kabahatli hoca bu durumda. hocanın düşmanları zaten fırsatı kaçırmıyor da, sevenleri de hocaya laf etmemek için topçuya küfrediyor. nereden baksan çelişkilerle dolu.

    bunların hepsi kasımpaşa’ya kaybettiğimiz için oluyor. yahu bırakın bunları, alt tarafı bir futbol maçı kaybetti takım. daha çok maç var, yine şampiyon olur bu takım sıkmayın canınızı. hem şampiyon olmasa ne olur yahu, kendinizi bu kadar üzmenize, hırpalamanıza değer mi?

    pollyanna taraftarı okudunuz:)

    *
  • 199
    ya şampiyonluğu getirecek ya da şampiyonluktan etmiş olan maçtır. ortası yok. bu sezon bu kadar kötü bir galatasaray izlemedim. maç sonu ise fatih terim'in açıklamalarından bunun nedenini öğrendim. taktik teknik falan geçiniz. hoca huzurlu değil doğal olarak takım da değil ve ortaya berbat bir galatasaray çıkıyor. deli gibi pozisyon harcadı kasımpaşa. o kadar net pozisyonlar vardı ki çok rahat 5'lik olabilirdik ama az da olsa şans yanımızdaydı. sorun eğer düzelirse bu maç bizim açımızdan eşik olur düzelmezse de eşik olur. tepe taklak ineceğimiz bir eşik.

    ayrıca. en acıklı tarafı şota'nın takımına yenildik. şota şota.
App Store'dan indirin Google Play'den alın