19
rijkaard ve neeskens öncesinde de galatasaray ve hollanda flörtü pek de iyi bir hatıraya sahip değildi. "yabancı değil, frank de boer" geçmişti florya'dan. yarım sezon büyükçekmece gölüne bakan villasında oturup, tası tarağı toplayıp dönmüştü memleketine. peki hollandalılar geçmişte dolaylı olarak galatasaray'a yarar sağladılar mı acaba? bilmeden de olsa, evet.
iki adam cruyff ve van gaal'ın ağzından çıkan birer cümle, galatasaray'ın 90'ların ikinci yarısındaki parlak dönemine iki yabancı kazandırdı. hagi ve popescu!
ilkinden başlayalım. hagi iki büyük transferini de dünya kupaları sonrasında yaptı. 90 dünya kupası bittiğinde real madrid'e imza attı. bunda, 80'lerin sonunda steaua bükreş ile yaptıklarının da payı vardı elbette. iki sezonun ardından gittiği lig serie b ise; real madrid günlerinin iyi geçtiğini iddia etmemek lazım! devir zatencruyff ve rüya takımınındı. brescia ile birlikte serie a'ya yükseldi ama benzeri çok yaşanmış bir hikayede rol aldı ertesi sezon.brescia'ya serie a fazla geldi ve serie b'ye geri döndüler. 94 yazı, hagi'nin kariyerinde kırılma noktasıdır. dünya kupası'nda silik bir performans, 29 yaşındaki bu adamın kariyerine ülkesinde devam etmesine neden olabilirdi. o yine sihirli sol ayağıyla kaderini kendi çizdi. 4 yıl arka arkaya şampiyon olmuş cruyff'un eli kuvvetliydi transferde. onunla beraber real madrid'de aynı dönemde forma giyen kendisinden 4 yaş küçük robert prosinecki'yi istiyordu başkan nunez. sonraları sarı fare ile birbirilerine gireceklerdi ama, hollandalı katalanların gözbebeğiydi. onun dediği oldu. küme düşen brescia, hagi'yibarcelona'ya sattı. real madrid döneminde takım arkadaşlarıyla arasının iyi olmadığını savunan madrid medyası, bu transferi fazla önemsemedi. hagi, barça'nın o sezon kadrosundaki 4 yabancısından biriydi. balkanların bir başka efsanesi stoichkov da kadroydu ve cruyff ile araları bozulmuştu.
hagi, barselona'ya geldiğinde "cruyff'un güvenini boşa çıkarmayacağım. 5. şampiyonluğu ve avrupa'da kupayı alacağız. barcelona'nın ofansif ve göze hoş gelen futbolunu sevdiğim için buraya geldim" dedi. sözleşmesi 3 yıllıktı. ertesi sezon barça'da kıyamet kopacak, şampiyon real madrid olacaktı. barça ilk 3 içinde yoktu. stoichkov, apar topar parma'ya satıldı. cruyff ipini çekmişti ama; hollandalı gittiğinde başkan nunez bulgar'ı geri çağıracaktı. ertesi sezon atletico madrid altın sezonunu yaşadı ve şampiyon oldu.hagi'nin ikinci sezonunda popescu da transfer edilmişti. iki transferde de menajer becali'nin becerisini unutmamak lazım. popescu, psv yıllardından cruyff'un iyi bildiği bir isimdi. cruyff'un istemediği robert prosinecki'yi ise başkan nunez en sonunda transfer etmişti. el clasico'nun diğer yakasından gelen hırvat da ancak bir sezon kalabildi camp nou'da.
hagi, galatasaray'a geldikten aylar sonra cruyff'u bombaladı. hollandalı teknik adamın onu saha içinde özgür bırakmadığından ve yanlış mevkilerde oynattığından yakındı. aslındabarcelona'da kalmak istediğini ama kendisine güvenilmediği için galatasaray'ı seçtiğini söyledi. fatih terim'i de övmeyi ihmal etmedi: "türk teknik adam, beni takımın saha içindeki patronu yaptı. ne madrid'de ne de barça'da bu kadar topla buluşmuyordum. onunla tekrar kendimi buldum"
popescu çok daha başarılı oldu barça'da. kaptanlığa kadar yükseldi. ikinci sezonunda bobby robson ile çalıştı. takımın santrforu ronaldo'ydu. sezon sonunda ingiliz teknik adam gidince başkan nunez koltuğu bir başka hollandalı'ya teslim etti. barça'nın portakallaşacağı yıllar başlıyordu. 90'ların ajax'ını ve sonraları gittikleri her takımda avrupa'yı kasıp kavuracak adamları yetiştirenlouis van gaal kapıdan girdi ve popescu'nun ipi çekildi. o da, hagi'den sonra galatasaray'ın yolunu tuttu. transfer, medya arşivlerine galatasaray, barcelona'nın kaptanını transfer etti şeklinde geçti. popescu, van gaal'ın kendisini istemediğini ve bir yıl sonra dünya kupası'nda forma giyebilmek için oynayabileceği bir takıma gitmek zorunda kaldığını söyledi ispanya'da...
iki hollandalı'nın ağzından iki romen için aynı cümle çıktı: "yollayın."
yollananlar, yola koyuldular ve vardıkları yerde neler yaptılar?
o, bin kere yazıldı çizildi işte...
aceto balsamico'dan alıntıdır.
iki adam cruyff ve van gaal'ın ağzından çıkan birer cümle, galatasaray'ın 90'ların ikinci yarısındaki parlak dönemine iki yabancı kazandırdı. hagi ve popescu!
ilkinden başlayalım. hagi iki büyük transferini de dünya kupaları sonrasında yaptı. 90 dünya kupası bittiğinde real madrid'e imza attı. bunda, 80'lerin sonunda steaua bükreş ile yaptıklarının da payı vardı elbette. iki sezonun ardından gittiği lig serie b ise; real madrid günlerinin iyi geçtiğini iddia etmemek lazım! devir zatencruyff ve rüya takımınındı. brescia ile birlikte serie a'ya yükseldi ama benzeri çok yaşanmış bir hikayede rol aldı ertesi sezon.brescia'ya serie a fazla geldi ve serie b'ye geri döndüler. 94 yazı, hagi'nin kariyerinde kırılma noktasıdır. dünya kupası'nda silik bir performans, 29 yaşındaki bu adamın kariyerine ülkesinde devam etmesine neden olabilirdi. o yine sihirli sol ayağıyla kaderini kendi çizdi. 4 yıl arka arkaya şampiyon olmuş cruyff'un eli kuvvetliydi transferde. onunla beraber real madrid'de aynı dönemde forma giyen kendisinden 4 yaş küçük robert prosinecki'yi istiyordu başkan nunez. sonraları sarı fare ile birbirilerine gireceklerdi ama, hollandalı katalanların gözbebeğiydi. onun dediği oldu. küme düşen brescia, hagi'yibarcelona'ya sattı. real madrid döneminde takım arkadaşlarıyla arasının iyi olmadığını savunan madrid medyası, bu transferi fazla önemsemedi. hagi, barça'nın o sezon kadrosundaki 4 yabancısından biriydi. balkanların bir başka efsanesi stoichkov da kadroydu ve cruyff ile araları bozulmuştu.
hagi, barselona'ya geldiğinde "cruyff'un güvenini boşa çıkarmayacağım. 5. şampiyonluğu ve avrupa'da kupayı alacağız. barcelona'nın ofansif ve göze hoş gelen futbolunu sevdiğim için buraya geldim" dedi. sözleşmesi 3 yıllıktı. ertesi sezon barça'da kıyamet kopacak, şampiyon real madrid olacaktı. barça ilk 3 içinde yoktu. stoichkov, apar topar parma'ya satıldı. cruyff ipini çekmişti ama; hollandalı gittiğinde başkan nunez bulgar'ı geri çağıracaktı. ertesi sezon atletico madrid altın sezonunu yaşadı ve şampiyon oldu.hagi'nin ikinci sezonunda popescu da transfer edilmişti. iki transferde de menajer becali'nin becerisini unutmamak lazım. popescu, psv yıllardından cruyff'un iyi bildiği bir isimdi. cruyff'un istemediği robert prosinecki'yi ise başkan nunez en sonunda transfer etmişti. el clasico'nun diğer yakasından gelen hırvat da ancak bir sezon kalabildi camp nou'da.
hagi, galatasaray'a geldikten aylar sonra cruyff'u bombaladı. hollandalı teknik adamın onu saha içinde özgür bırakmadığından ve yanlış mevkilerde oynattığından yakındı. aslındabarcelona'da kalmak istediğini ama kendisine güvenilmediği için galatasaray'ı seçtiğini söyledi. fatih terim'i de övmeyi ihmal etmedi: "türk teknik adam, beni takımın saha içindeki patronu yaptı. ne madrid'de ne de barça'da bu kadar topla buluşmuyordum. onunla tekrar kendimi buldum"
popescu çok daha başarılı oldu barça'da. kaptanlığa kadar yükseldi. ikinci sezonunda bobby robson ile çalıştı. takımın santrforu ronaldo'ydu. sezon sonunda ingiliz teknik adam gidince başkan nunez koltuğu bir başka hollandalı'ya teslim etti. barça'nın portakallaşacağı yıllar başlıyordu. 90'ların ajax'ını ve sonraları gittikleri her takımda avrupa'yı kasıp kavuracak adamları yetiştirenlouis van gaal kapıdan girdi ve popescu'nun ipi çekildi. o da, hagi'den sonra galatasaray'ın yolunu tuttu. transfer, medya arşivlerine galatasaray, barcelona'nın kaptanını transfer etti şeklinde geçti. popescu, van gaal'ın kendisini istemediğini ve bir yıl sonra dünya kupası'nda forma giyebilmek için oynayabileceği bir takıma gitmek zorunda kaldığını söyledi ispanya'da...
iki hollandalı'nın ağzından iki romen için aynı cümle çıktı: "yollayın."
yollananlar, yola koyuldular ve vardıkları yerde neler yaptılar?
o, bin kere yazıldı çizildi işte...
aceto balsamico'dan alıntıdır.