1612
beşiktaş forması giydiği süreçte hiç sevilmezdi. hem bonservisi, hem aykırı tavırlarıyla antipatik görülürdü.
beşiktaşlısı da sevmezdi ki başkaları sevsin.
sonra galatasaray'a geldi, inanıyorum ki kendisi bile bir beklenti içinde değildi.
serdar özkan gibi, niye geldiğini bilmeyip geldi işte.
maksat "istanbul'a taşındık başkan, ayrılmayalım ne güzel şehir işte" mantık bu.
sonra baktı ki galatasaray forması başka, şampiyonluk görmek, şampiyonluğa oynamak, taraftarın sevgisi, büyüklük başka. anladı nereye geldiğini. zannetmiyorum ki o güne kadar biliyordu, gelince öğrendi. ben de bilmiyordum fatih terim'i küçükken, hala daha tanımlayamadım mesela. düşünüp duruyorum bazen, "bir insan bir futbol takımını nasıl bu kadar sevebilir" diye, çözemiyorum.
neyse, ayhan da geldi galatasaray'a ve sevdi bizi, biz de o'nu sevmeye başladık. etiketi vardı aslında, "beşiktaş'tan geldi" adlı. önce bunu ortadan kaldırdı. ne attığı golle, ne yaptığı asistle hatta ve hatta oynadığı futbolla bile değil. profesyonellikle yaptı bunu. temiz bir aile yaşantısı, temiz arkadaşlıklar, temiz duygularla...
şimdi tek galatasaraylı seviyor o'nu. bu da yetiyor o'na. ne güzel lan...
yarın bir gün eminim ki yer alacak futbol dünyasında, belki teknik direktör olacak ama içindeki o ayhan hiç bitmeyecek.
yan hakeme küfreden, son nefesine kadar mücadele eden, yıldırım demirören'i itip kupayı öpen, 55 bin şikecinin önünde omuzlarda bağıra bağıra "cimbombom" diyen ayhan hiç gitmeyecek, hiç bitmeyecek.
inşallah ömrü boyunca hep mutlu olur.
sarı sarı çocuklarıyla ve sadık eşiyle.
inşallah bir gün yine giyer galatasaray hizmeti üniformasını.
iyi ki vardı galatasaray'da, iyi ki yolu geçti sarı ve kırmızı aşktan...
beşiktaşlısı da sevmezdi ki başkaları sevsin.
sonra galatasaray'a geldi, inanıyorum ki kendisi bile bir beklenti içinde değildi.
serdar özkan gibi, niye geldiğini bilmeyip geldi işte.
maksat "istanbul'a taşındık başkan, ayrılmayalım ne güzel şehir işte" mantık bu.
sonra baktı ki galatasaray forması başka, şampiyonluk görmek, şampiyonluğa oynamak, taraftarın sevgisi, büyüklük başka. anladı nereye geldiğini. zannetmiyorum ki o güne kadar biliyordu, gelince öğrendi. ben de bilmiyordum fatih terim'i küçükken, hala daha tanımlayamadım mesela. düşünüp duruyorum bazen, "bir insan bir futbol takımını nasıl bu kadar sevebilir" diye, çözemiyorum.
neyse, ayhan da geldi galatasaray'a ve sevdi bizi, biz de o'nu sevmeye başladık. etiketi vardı aslında, "beşiktaş'tan geldi" adlı. önce bunu ortadan kaldırdı. ne attığı golle, ne yaptığı asistle hatta ve hatta oynadığı futbolla bile değil. profesyonellikle yaptı bunu. temiz bir aile yaşantısı, temiz arkadaşlıklar, temiz duygularla...
şimdi tek galatasaraylı seviyor o'nu. bu da yetiyor o'na. ne güzel lan...
yarın bir gün eminim ki yer alacak futbol dünyasında, belki teknik direktör olacak ama içindeki o ayhan hiç bitmeyecek.
yan hakeme küfreden, son nefesine kadar mücadele eden, yıldırım demirören'i itip kupayı öpen, 55 bin şikecinin önünde omuzlarda bağıra bağıra "cimbombom" diyen ayhan hiç gitmeyecek, hiç bitmeyecek.
inşallah ömrü boyunca hep mutlu olur.
sarı sarı çocuklarıyla ve sadık eşiyle.
inşallah bir gün yine giyer galatasaray hizmeti üniformasını.
iyi ki vardı galatasaray'da, iyi ki yolu geçti sarı ve kırmızı aşktan...