671
çıplak ayaklı sanatçı
--- alıntı ---
avrupalılar iyi oynarlar, fakat eğlenmesini bilmezler. oynamak plan-program işidir. eğlenmek ise sanattır. uzak kıtanın güneyinde, en az kumsaldaki kum taneleri kadar sıcak, esmer tenli, hafif de delice olan bir millet vardır: brezilyalılar. el ile, dil ile sanat alışılagelmiş olandır. fakat bu adamların yaptığı bambaşkadır. çıplak ayaklarıyla dünyaya hükmeden, avrupa icadı olan her taktiğe çalım atan bu adamlar için futbol, iyi oynamaktan ibarettir. kazanmak zaten avrupa icadıdır. işte bu kıtada bir devrin en ele avuca sığmaz çocuğunun hikâyesinden bahsedeceğiz: ronaldo de assis moreira. siz ona, ronaldinho diyebilirsiniz..
http://www.tribundergi.com/...19_04_ronaldinho.jpg
eğer brezilyalı bir erkek çocuğuysanız, başarının yolu kitap sayfalarında geçmez. önemli olan, meşin yuvarlağın ayağınıza ne kadar yakıştığıdır. çünkü hayat brezilya'da gerçekten bileğinizin hakkıyla kazanabileceğiniz bir şeydir. bilekten kastım, elbette ayak bileği! nitekim, ronaldinho için de hayat aynen böyle başlamıştı. henüz 8 yaşındayken babasını kaybeden bu küçük çocuk için artık doğru yola çıkan tek yol, ceza sahasından geçiyordu. mahalli kulüplerde top koşturan ronaldinho, ona bahşedilen yeteneklerin yavaş yavaş farkına varıyordu. sık sık futbol oynayan, genellikle de kendinden büyüklerle oynamak zorunda kalan genç ronaldo, ona formasında taşıyacağı ''küçük ronaldo'' anlamına gelen ronaldinho lakabını da bu zamanlarda kazanmıştı. onu, futbol sahalarının gördüğü en büyük sanatçılardan biri yapacak olan yeteneklerini plaj futboluna ve futsala borçu olan ronaldinho, kariyerinin ilk adımını da burada atar. 13 yaşına bastığında, medyanın onu takip etme fırsatı bulduğu ilk maçında 23-0 biten maçın tüm gollerini o atar, ardından 97' u-17 dünya şampiyonası'nda, attığı 2 gol ile dikkatleri üzerine çeken ronaldinho, ilk resmi kulübü olan gremio'ya imza atar.
http://2.bp.blogspot.com/...ldinho_diaporama.jpg
gremio'da bir sezon geçirir. ilk resmi maçına 98' libertadores kupası'nda çıkan ronaldinho için burada geçireceği 1 yıl zaten yeterlidir. sezon sonunda wenger'in dikkatini çeken ronaldinho, henüz milli formayı yeterli sayıda giymediği için bu transfer çalışma izni çıkartılamaması sebebiyle iptal olur. ardından iskoç ekibi st.mirren'e kiralanacakken, brezilya'da yaşanan ''sahte pasaport'' krizinin kurbanı olur. kader ağlarını örmüştür bir kere, onun bir sonraki durağı, 2001 yılında kimsenin beklemediği bir şekilde paris st. germain olur. 5 milyon euro'ya paris'in yolunu tutan ron, 21 numaralı formasıyla ilk maçına 4 ağustos 2001'de auxerre karşısında çıkar. çaylak sezonunu kulübede geçiren, ronaldinho buna rağmen oldukça verimli bir sezon geçirir. ilk golünü lyon karşısında atan ron, sezonu 8 golle tamamlar. paris'te oynadığı futbolla oldukça ilgi çekse de, kanlarındaki brezilyalı'yı durdurmak imkansızdır. dönemin teknik direktörü luis fernandez üzerine kükrese de paris'te gece hayatı çok cezbedicidir. kariyeri boyunca onu takip edecek en kötü alışkanlığı, ilk kez kendini göstermiştir. onu takıma odaklamak, sorumluluk sahibi yapmak şarttır. fernandez akıllıca bir hamle yapar. 10 numara, sorumluluk demektir, tıpkı bir generalin apoletleri gibi, sahada 10 giymek büyük bir olaydır. ronaldinho, artık 10 numaranın sahibidir. o da üstüne düşeni en iyi şekilde yapar. paris-marsilya derbisi, fransa için futbolla ilgili olduğu kadar, sosyolojik açıdan da büyük önem teşkil eder. ron sahneye çıkar. rakip topraklarda, velodrome'da, 3-0'lık maçın 2 golünü o atar. parisyenler'in onu kabullenmesi için bu yeterlidir. parisyenler onu sahiplenir, fakat başarı gelmez.. sezon sonunda ligi ancak 11. sırada tamamlayan psg, ronaldinho'nun yeni yelkenler açmasına engel olamaz. o, hayatını değiştirecek olan imzayı atmak için yola çıkmıştır bile. bir sonraki durak, bir jenerasyonun gördüğü en güzel hareket olacaktır. böylesine bir sanatçı için imza oldukça mütevazıdır. ron, barcelona formasını sırtına geçirir.
http://i.cdn.turner.com/...ldinho-barca-298.jpg
aslında dönemin başkanı joan laporta, madrid'in ''galaktik'' projesine çomak sokmak ister. aynı dönemde manchester united'ta forma giyen beckham'a imza attırmak için uğraşsa da, bu transfere noktayı madrid koyar. barcelona ise, ronaldinho ile yetinir. ya da, içten içe alaycı tavırlarla onları izleyen başkan florentino perez öyle sanar. galaktik projesinin yüzüne bakmayacağı bu dişlek, esmer çocuk mu onları yenecektir? bu gülünç bir hikâyedir, fakat son gülen iyi gülen olacaktır. ilk sezonunda sakatlıklarla boğuşan ronaldinho, sadece yarım sezon forma giyebilse de, barsa 2. olurken, o bunda büyük pay oynayacaktır. ertesi sezon o, parisyenler'in olduğu gibi katalanlar'ın da gönlünü fetheder. barsa şampiyon olurken, ron avrupa'da yılın futbolcusu seçilir. takip eden sezonda aynı ünvanı bir kez daha kazanır. fifpro yılın futbolcusu ödülü, yılın ilk 11'i, dünya'da yılın futbolcusu gibi ünvanlar, onun için sadece formaliteden ibarettir. çünkü brezilyalılar kazanmak için değil, eğlenmek için oynar... galaktik projesinin yüzüne bile bakmadığı bu dişlek, kara-kuru çocuğun plajda çıplak ayaklarla yaptığı sanata artık tüm dünya bir efsaneyi izlediğini bilerek tanıklık etmektedir. bitecek olan sözleşmesini, 5 yıl daha uzatmak isteyen barcelona'yı reddeden ron, 2 yıllık bir sözleşmeyi uygun görür, eli mahkum barcelona, bu sanatkârın ellerinden uçup gideceğini bile bile bunu kabul etmek zorunda kalır. 17 mayıs 2006'da, arsenal'i 2-1 mağlup ederek şampiyonlar ligi'ne uzanan barcelona'yı wenger kulübeden, her zamanki duruşundan uzak, biraz da sitem edercesine izler. o gece takımını mağlup eden barcelona'nın dümenindeki ronaldinho, bir kaç formalite yüzünden onun keşfettiği ama parlatamadığı bir yıldızken artık onu mağlup edecek kadar büyümüştür. ardından la liga şampiyonluğunu da kazanarak kariyerinin ilk dublesine imza atar. sezonu 26 golle, kariyer rekoru kırarak tamamlarken şampiyonlar ligi'nde yılın futbolcusu seçilir. ertesi sezon villarreal karşısında 50. golünü kaydeder. ardından da akıllardan hiç çıkmayacak o röveşata golünü. bu golü ron şöyle tanımlar: ''tıpkı küçükken hayal ettiğim gibi...'' ardından oy rekoru kırarak bir kez daha uefa tarafından yılın takımına seçilir. 200. maçına osasuna karşısında çıktıktan sonra, ayrılma vakti gelmiştir. ilham alacağı yeni maceralar aramak, bir sanatçının ruhunda vardır. başkan laporta onun ayrılacağını açıklar. taraftarlara yazdığı açık bir mektupla ayrılırken, bir futbolcunun taraftarla olabilecek en güzel ilişkisini yansıtır belki de: ''barcelona'da geçirdiğim yıllar hayatımın en güzel yıllarıydı. birlikte güzel zaman geçirdik... fakat artık ayrılık vakti.''
http://www.koonis.com/...ds/2012/08/dinho.jpg
manchester city'den gelen 22.5 milyon euro'luk teklifi elinin tersiyle iten ron, 5 milyon euro'ya milan'ın yolunu tutar. futbol acımasızdır. iyiyken göğe çıkartılırsınız, kötüyken sadece dış kapının mandalı olursunuz. fakat ronaldinho, en olmaz denilen zamanında da milan'ı taşımasını bildi. hayatı boyunca çalım görmemiş bir çok italyan savunmacıya, plaj futbolundan enstanteneler sunan ron, milano'da da ayakta alkışlanıyordu artık. evet, gerçekten de eski kondisyonunu mumla arıyordu, uzun dakikalar artık onu yoruyordu. üstelik eskisi kadar hızlı da değildi. yeterince kazanmamış mıydı zaten? biraz daha eğlenmek için memleketinden güzel yer mi vardı? bu sorular yalnızca bizim değil, onun da aklını kurcalamış olacak, ron, tüm bu sorulara cevap verir nitelikte bir hareketle flamengo'nun yolunu tutuyordu...
avrupalılar'ın zamanı geçmiş dediği bu adamı, tribünlerde 20.000'i aşkın taraftar onun imza törenini izlemek için toplanmıştı. hem.. avrupalılar ne anlardı ki zaten? fft ile yaptığı röpörtajda, herkes gremio beklerken neden flamengo'yu seçtiğiyle ilgili gelen soruya verdiği cevap, tam da ron tarzıydı! ''dünyanın en fazla taraftara sahip kulüplerinden biri. ayrıca rio de janerio'ya da yakın. bir taşla iki kuş vurdum!''... burada da herkesi büyüleyecek, koleksiyonuna bir kupa daha ekleyecekti fakat aradığını bulamamış gibiydi.. yeni durağı atletico mineiro olacaktı. bu ayrıca, - şu anlık - onun son durağıydı. ama ona sorarsanız, ''avrupa'ya dönmek için uzun zamanım var!'' diyordu yine aynı röpörtajın bir başka bölümünde.
güneşin yaktığı sıcak kum tanelerinin üzerinde çıplak ayaklarıyla en küçük resitalini sunuyordu ronaldinho bundan yaklaşık 30 sene önce. çalışma izni yüzünden arsenal'in kapısından dönmüş, galaktik projesinin pohpohladığı madrid taraftarı onun dişlekliğiyle dalga geçmiş fakat o ısrarla ''başladığı noktayı'' temsil ediyor olduğu için diş teli takmayı reddetmiş, gittiği her yerde oynamak için oynamış, bir müzeye sığacak kadar da teneke kâse kazanmış ronaldinho onun uzun ama tıpkı kendisi gibi çalkantılı kariyeri boyunca. en pahalı kadrolar, en yakışıklı futbolcular gelip geçmiş yanından. fakat bu çıplak ayaklı çocuk dünyaya hükmederken, futbol tarihinin gördüğü en güzel sanat eserini izlemekle yetinmiş diğerleri. en güzel çalımı da onlar yemiş zaten, bu sihirli çıplak ayaklardan.
--- alıntı ---
tribündergi
--- alıntı ---
avrupalılar iyi oynarlar, fakat eğlenmesini bilmezler. oynamak plan-program işidir. eğlenmek ise sanattır. uzak kıtanın güneyinde, en az kumsaldaki kum taneleri kadar sıcak, esmer tenli, hafif de delice olan bir millet vardır: brezilyalılar. el ile, dil ile sanat alışılagelmiş olandır. fakat bu adamların yaptığı bambaşkadır. çıplak ayaklarıyla dünyaya hükmeden, avrupa icadı olan her taktiğe çalım atan bu adamlar için futbol, iyi oynamaktan ibarettir. kazanmak zaten avrupa icadıdır. işte bu kıtada bir devrin en ele avuca sığmaz çocuğunun hikâyesinden bahsedeceğiz: ronaldo de assis moreira. siz ona, ronaldinho diyebilirsiniz..
http://www.tribundergi.com/...19_04_ronaldinho.jpg
eğer brezilyalı bir erkek çocuğuysanız, başarının yolu kitap sayfalarında geçmez. önemli olan, meşin yuvarlağın ayağınıza ne kadar yakıştığıdır. çünkü hayat brezilya'da gerçekten bileğinizin hakkıyla kazanabileceğiniz bir şeydir. bilekten kastım, elbette ayak bileği! nitekim, ronaldinho için de hayat aynen böyle başlamıştı. henüz 8 yaşındayken babasını kaybeden bu küçük çocuk için artık doğru yola çıkan tek yol, ceza sahasından geçiyordu. mahalli kulüplerde top koşturan ronaldinho, ona bahşedilen yeteneklerin yavaş yavaş farkına varıyordu. sık sık futbol oynayan, genellikle de kendinden büyüklerle oynamak zorunda kalan genç ronaldo, ona formasında taşıyacağı ''küçük ronaldo'' anlamına gelen ronaldinho lakabını da bu zamanlarda kazanmıştı. onu, futbol sahalarının gördüğü en büyük sanatçılardan biri yapacak olan yeteneklerini plaj futboluna ve futsala borçu olan ronaldinho, kariyerinin ilk adımını da burada atar. 13 yaşına bastığında, medyanın onu takip etme fırsatı bulduğu ilk maçında 23-0 biten maçın tüm gollerini o atar, ardından 97' u-17 dünya şampiyonası'nda, attığı 2 gol ile dikkatleri üzerine çeken ronaldinho, ilk resmi kulübü olan gremio'ya imza atar.
http://2.bp.blogspot.com/...ldinho_diaporama.jpg
gremio'da bir sezon geçirir. ilk resmi maçına 98' libertadores kupası'nda çıkan ronaldinho için burada geçireceği 1 yıl zaten yeterlidir. sezon sonunda wenger'in dikkatini çeken ronaldinho, henüz milli formayı yeterli sayıda giymediği için bu transfer çalışma izni çıkartılamaması sebebiyle iptal olur. ardından iskoç ekibi st.mirren'e kiralanacakken, brezilya'da yaşanan ''sahte pasaport'' krizinin kurbanı olur. kader ağlarını örmüştür bir kere, onun bir sonraki durağı, 2001 yılında kimsenin beklemediği bir şekilde paris st. germain olur. 5 milyon euro'ya paris'in yolunu tutan ron, 21 numaralı formasıyla ilk maçına 4 ağustos 2001'de auxerre karşısında çıkar. çaylak sezonunu kulübede geçiren, ronaldinho buna rağmen oldukça verimli bir sezon geçirir. ilk golünü lyon karşısında atan ron, sezonu 8 golle tamamlar. paris'te oynadığı futbolla oldukça ilgi çekse de, kanlarındaki brezilyalı'yı durdurmak imkansızdır. dönemin teknik direktörü luis fernandez üzerine kükrese de paris'te gece hayatı çok cezbedicidir. kariyeri boyunca onu takip edecek en kötü alışkanlığı, ilk kez kendini göstermiştir. onu takıma odaklamak, sorumluluk sahibi yapmak şarttır. fernandez akıllıca bir hamle yapar. 10 numara, sorumluluk demektir, tıpkı bir generalin apoletleri gibi, sahada 10 giymek büyük bir olaydır. ronaldinho, artık 10 numaranın sahibidir. o da üstüne düşeni en iyi şekilde yapar. paris-marsilya derbisi, fransa için futbolla ilgili olduğu kadar, sosyolojik açıdan da büyük önem teşkil eder. ron sahneye çıkar. rakip topraklarda, velodrome'da, 3-0'lık maçın 2 golünü o atar. parisyenler'in onu kabullenmesi için bu yeterlidir. parisyenler onu sahiplenir, fakat başarı gelmez.. sezon sonunda ligi ancak 11. sırada tamamlayan psg, ronaldinho'nun yeni yelkenler açmasına engel olamaz. o, hayatını değiştirecek olan imzayı atmak için yola çıkmıştır bile. bir sonraki durak, bir jenerasyonun gördüğü en güzel hareket olacaktır. böylesine bir sanatçı için imza oldukça mütevazıdır. ron, barcelona formasını sırtına geçirir.
http://i.cdn.turner.com/...ldinho-barca-298.jpg
aslında dönemin başkanı joan laporta, madrid'in ''galaktik'' projesine çomak sokmak ister. aynı dönemde manchester united'ta forma giyen beckham'a imza attırmak için uğraşsa da, bu transfere noktayı madrid koyar. barcelona ise, ronaldinho ile yetinir. ya da, içten içe alaycı tavırlarla onları izleyen başkan florentino perez öyle sanar. galaktik projesinin yüzüne bakmayacağı bu dişlek, esmer çocuk mu onları yenecektir? bu gülünç bir hikâyedir, fakat son gülen iyi gülen olacaktır. ilk sezonunda sakatlıklarla boğuşan ronaldinho, sadece yarım sezon forma giyebilse de, barsa 2. olurken, o bunda büyük pay oynayacaktır. ertesi sezon o, parisyenler'in olduğu gibi katalanlar'ın da gönlünü fetheder. barsa şampiyon olurken, ron avrupa'da yılın futbolcusu seçilir. takip eden sezonda aynı ünvanı bir kez daha kazanır. fifpro yılın futbolcusu ödülü, yılın ilk 11'i, dünya'da yılın futbolcusu gibi ünvanlar, onun için sadece formaliteden ibarettir. çünkü brezilyalılar kazanmak için değil, eğlenmek için oynar... galaktik projesinin yüzüne bile bakmadığı bu dişlek, kara-kuru çocuğun plajda çıplak ayaklarla yaptığı sanata artık tüm dünya bir efsaneyi izlediğini bilerek tanıklık etmektedir. bitecek olan sözleşmesini, 5 yıl daha uzatmak isteyen barcelona'yı reddeden ron, 2 yıllık bir sözleşmeyi uygun görür, eli mahkum barcelona, bu sanatkârın ellerinden uçup gideceğini bile bile bunu kabul etmek zorunda kalır. 17 mayıs 2006'da, arsenal'i 2-1 mağlup ederek şampiyonlar ligi'ne uzanan barcelona'yı wenger kulübeden, her zamanki duruşundan uzak, biraz da sitem edercesine izler. o gece takımını mağlup eden barcelona'nın dümenindeki ronaldinho, bir kaç formalite yüzünden onun keşfettiği ama parlatamadığı bir yıldızken artık onu mağlup edecek kadar büyümüştür. ardından la liga şampiyonluğunu da kazanarak kariyerinin ilk dublesine imza atar. sezonu 26 golle, kariyer rekoru kırarak tamamlarken şampiyonlar ligi'nde yılın futbolcusu seçilir. ertesi sezon villarreal karşısında 50. golünü kaydeder. ardından da akıllardan hiç çıkmayacak o röveşata golünü. bu golü ron şöyle tanımlar: ''tıpkı küçükken hayal ettiğim gibi...'' ardından oy rekoru kırarak bir kez daha uefa tarafından yılın takımına seçilir. 200. maçına osasuna karşısında çıktıktan sonra, ayrılma vakti gelmiştir. ilham alacağı yeni maceralar aramak, bir sanatçının ruhunda vardır. başkan laporta onun ayrılacağını açıklar. taraftarlara yazdığı açık bir mektupla ayrılırken, bir futbolcunun taraftarla olabilecek en güzel ilişkisini yansıtır belki de: ''barcelona'da geçirdiğim yıllar hayatımın en güzel yıllarıydı. birlikte güzel zaman geçirdik... fakat artık ayrılık vakti.''
http://www.koonis.com/...ds/2012/08/dinho.jpg
manchester city'den gelen 22.5 milyon euro'luk teklifi elinin tersiyle iten ron, 5 milyon euro'ya milan'ın yolunu tutar. futbol acımasızdır. iyiyken göğe çıkartılırsınız, kötüyken sadece dış kapının mandalı olursunuz. fakat ronaldinho, en olmaz denilen zamanında da milan'ı taşımasını bildi. hayatı boyunca çalım görmemiş bir çok italyan savunmacıya, plaj futbolundan enstanteneler sunan ron, milano'da da ayakta alkışlanıyordu artık. evet, gerçekten de eski kondisyonunu mumla arıyordu, uzun dakikalar artık onu yoruyordu. üstelik eskisi kadar hızlı da değildi. yeterince kazanmamış mıydı zaten? biraz daha eğlenmek için memleketinden güzel yer mi vardı? bu sorular yalnızca bizim değil, onun da aklını kurcalamış olacak, ron, tüm bu sorulara cevap verir nitelikte bir hareketle flamengo'nun yolunu tutuyordu...
avrupalılar'ın zamanı geçmiş dediği bu adamı, tribünlerde 20.000'i aşkın taraftar onun imza törenini izlemek için toplanmıştı. hem.. avrupalılar ne anlardı ki zaten? fft ile yaptığı röpörtajda, herkes gremio beklerken neden flamengo'yu seçtiğiyle ilgili gelen soruya verdiği cevap, tam da ron tarzıydı! ''dünyanın en fazla taraftara sahip kulüplerinden biri. ayrıca rio de janerio'ya da yakın. bir taşla iki kuş vurdum!''... burada da herkesi büyüleyecek, koleksiyonuna bir kupa daha ekleyecekti fakat aradığını bulamamış gibiydi.. yeni durağı atletico mineiro olacaktı. bu ayrıca, - şu anlık - onun son durağıydı. ama ona sorarsanız, ''avrupa'ya dönmek için uzun zamanım var!'' diyordu yine aynı röpörtajın bir başka bölümünde.
güneşin yaktığı sıcak kum tanelerinin üzerinde çıplak ayaklarıyla en küçük resitalini sunuyordu ronaldinho bundan yaklaşık 30 sene önce. çalışma izni yüzünden arsenal'in kapısından dönmüş, galaktik projesinin pohpohladığı madrid taraftarı onun dişlekliğiyle dalga geçmiş fakat o ısrarla ''başladığı noktayı'' temsil ediyor olduğu için diş teli takmayı reddetmiş, gittiği her yerde oynamak için oynamış, bir müzeye sığacak kadar da teneke kâse kazanmış ronaldinho onun uzun ama tıpkı kendisi gibi çalkantılı kariyeri boyunca. en pahalı kadrolar, en yakışıklı futbolcular gelip geçmiş yanından. fakat bu çıplak ayaklı çocuk dünyaya hükmederken, futbol tarihinin gördüğü en güzel sanat eserini izlemekle yetinmiş diğerleri. en güzel çalımı da onlar yemiş zaten, bu sihirli çıplak ayaklardan.
--- alıntı ---
tribündergi