167
as futbol takımı için çok önemli bir kaynak.
her transfer döneminde büyük efor sarf ediliyor. bütün dünya karışlanıyor. internette bazı adamlar var ki dünyanın öbür ucunda alt liglerde oynayan genç adamlardan bahsediyorlar. halbuki yukarıdan baktığımızda olayın bambaşka bir boyutta olduğunu görürüz.
transfer dönemlerinde çeşitli takımlarda öne çıkmış, ya da kalitesi belli olan ama takımında yer bulamayan isimler peşinde koşuluyor. dünya genelinde futbol belli dönemlerde belli akımlar tarafından yönlendirilmesine rağmen her ülkenin ve her takımın karakteristiği farklı. kendi takımımızı ele alalım. türkiye'de diğer takımların uygulamadıkları hücum anlayışında bir takım. transfer dönemine girildiğinde bu takıma uygun futbolcu aranıyor. mesela bu sezon başı kayserispor'dan amrabat kadroya katıldı. takıma montesinde sorun yaşamamızı kayserispor'un galatasaray mentalitesinde bir takım olmamasına bağlıyoruz. zaten ne kadar başarılı performans sağlarsa sağlasın "küçük takımın büyük topçusu," "anadolu takımı oyuncusu" gibi nitelemeler dillerimizde pelesenk olmuş. ya da hamit altntop'a bakalım. real madrid'de yedek kalan tecrübe ve kalitesinden şüphe duymadığımız bir isim olmasına rağmen, ülke ve takıma uyum konusunda büyük zorluk yaşadığını gözlemliyoruz. çünkü bu futbolcuların profesyonel hayatları boyunca kendi bünyelerinde biriktirdikleri tecrübeler var. her futbolcunun farklı tecrübeler edinmesi çeşitlilik ve birbirini geliştirme açısından avantaj sağlarken "takım olma" ve "aynı doğrultuda kodlanmış olma" konusunda problemler yaratıyor. bu bütün dünyada böyle.
işte zurnanın zırt dediği yer burası. eğer biz altyapıya 7-8 yaşında giren futbolcu adaylarını o yaşlarında kendi kulüp ve takım mentalitemizde kodlamaya başlarsak, ileride a takıma yükseldiklerinde, galatasaray mentalitesinde, yapması gerekenin ne olduğunu ezbere bilen futbolcuları hazır olarak kullanma şansına erişeceğiz. zaten birbirleriyle geçirmiş oldukları zaman onların birbiriyle uyum sorununu da ayrıca ortadan kaldıracak.
bu temelden dolayı her ne kadar dünya yıldızı peşinde koşarsak koşalım -ki bunu da yanlış bulmuyorum- altyapıya hak ettiği önemi vermemiz gerekiyor.
her transfer döneminde büyük efor sarf ediliyor. bütün dünya karışlanıyor. internette bazı adamlar var ki dünyanın öbür ucunda alt liglerde oynayan genç adamlardan bahsediyorlar. halbuki yukarıdan baktığımızda olayın bambaşka bir boyutta olduğunu görürüz.
transfer dönemlerinde çeşitli takımlarda öne çıkmış, ya da kalitesi belli olan ama takımında yer bulamayan isimler peşinde koşuluyor. dünya genelinde futbol belli dönemlerde belli akımlar tarafından yönlendirilmesine rağmen her ülkenin ve her takımın karakteristiği farklı. kendi takımımızı ele alalım. türkiye'de diğer takımların uygulamadıkları hücum anlayışında bir takım. transfer dönemine girildiğinde bu takıma uygun futbolcu aranıyor. mesela bu sezon başı kayserispor'dan amrabat kadroya katıldı. takıma montesinde sorun yaşamamızı kayserispor'un galatasaray mentalitesinde bir takım olmamasına bağlıyoruz. zaten ne kadar başarılı performans sağlarsa sağlasın "küçük takımın büyük topçusu," "anadolu takımı oyuncusu" gibi nitelemeler dillerimizde pelesenk olmuş. ya da hamit altntop'a bakalım. real madrid'de yedek kalan tecrübe ve kalitesinden şüphe duymadığımız bir isim olmasına rağmen, ülke ve takıma uyum konusunda büyük zorluk yaşadığını gözlemliyoruz. çünkü bu futbolcuların profesyonel hayatları boyunca kendi bünyelerinde biriktirdikleri tecrübeler var. her futbolcunun farklı tecrübeler edinmesi çeşitlilik ve birbirini geliştirme açısından avantaj sağlarken "takım olma" ve "aynı doğrultuda kodlanmış olma" konusunda problemler yaratıyor. bu bütün dünyada böyle.
işte zurnanın zırt dediği yer burası. eğer biz altyapıya 7-8 yaşında giren futbolcu adaylarını o yaşlarında kendi kulüp ve takım mentalitemizde kodlamaya başlarsak, ileride a takıma yükseldiklerinde, galatasaray mentalitesinde, yapması gerekenin ne olduğunu ezbere bilen futbolcuları hazır olarak kullanma şansına erişeceğiz. zaten birbirleriyle geçirmiş oldukları zaman onların birbiriyle uyum sorununu da ayrıca ortadan kaldıracak.
bu temelden dolayı her ne kadar dünya yıldızı peşinde koşarsak koşalım -ki bunu da yanlış bulmuyorum- altyapıya hak ettiği önemi vermemiz gerekiyor.