1815
sözlüğün yeni trendi galatasaray futbolcusu. burak hakkında yapılan bu sosyal dışlama durumunu, bu tartışmalar sözlükte tam anlamıyla başlamadan bir çok arkadaşımla da paylaşmıştım. kendisinin futbolcu özelliklerini tartışmak istemiyorum ki bence bazı eksikliklerine karşı yetenekli ve daha önemlisi galatasaray'ın ihtiyacı olan bir forvet tipi olduğunu düşünüyorum.
bahsetmek istediğim kendisine uygulanan mobbing. bilmiyorum bu sosyal hareketin tam karşılığı mobbing de olmayabilir. ancak önemli olan burada, bu arkadaşa yapılan yerli yersiz tepkilerin dozu. hepimizin hayatında nedensiz sinir olduğumuz, her hareketinin battığı insanlar vardır. burak da aslında bu insanlardan biri bir çoğumuz için. yaptığı her hareketi göze batıyor, 1 yapıyorsa 5'lik yapmış gibi saldırılıyor, saçına takıyoruz, duruşuna takıyoruz. adam efendi efendi yürürken bile, bar'da arkamdaki amca şunun şu hareketlere bak artist diyebiliyor. harika bir bitiricikle gol atar, maçı çevirir işi bu deriz. dünyadaki her forvetin yaptığı gibi gol kaçırır, galatasaray tarihindeki ilk golü kaçıran bir insan gibi yerin dibine sokarız. şimdi bu sözlerim üzerine kendisini olumsuz eleştiren arkadaşlar, burak'ın futbol yetenekleri hakkında örnekler vererek sinir oldukları şeyin gol kaçırması olmadığını, galatasaray'da oynayan bir forvet için yetersiz bir forvet olarak söyleyebilirler. ancak gerçekten daha bu sezon başında transfer olmuş ve ligde 6 gol atmış bir futbolcu odun olsa bu eleştireleri hak etmez. burada yapılan dışlamayı aslında anlamının en basit yolu sempati duyduğumuz her hangi bir futbolcu ile burak'ı karşılaştırmak. onun kaçırdıkları, attıkları, yürüyüşü, duruşu ya da hareketlerine verdiğimiz tepkiyi düşünmek yeterli. toplum olarak itici olarak yaftalanmış bir futbolcuyu, karşı takım taraftarların sürekli eleştirmesini anlayabilirim ancak bu durumun kendi taraftarlarımızın arasında da bu kadar yaygın olmasına çok şaşırdım. şirketlerde mobbing genellikle bir gruba uygulanır. bu olay fark edilmeden tüm şirket tarafından yapılan bir durum olur. demek istediğim dışlanan grup en azından birbirine destek olabilir. biz kendi grubumuzdaki insanı da dışlıyoruz. üzerinde galatasaray forması var diye hangi yeteneksizlere, yetersizlere katlandık biz. ama onlar sempatik, onlar farklı ama burak kötü yani tekniği yok, duruşu itici, saçı kötü. e o zaman sorarlar adam, bu yeteneksiz adam 6 gol atmadı mı, bu itici adam 90dk boyunca köpek gibi koşmuyor mu, bu adamın bir kere hakeme itirazını, rakip futbolcuyla tartışmasını gösterebilir misiniz? hiç bir futbolcuya karşı düşmanlığım yok ancak büyük futbolcu 2 sene boyunca yatan, takımın en ihtiyacı olduğu zamanlarda gereksiz hakeme itirazları ile kart gören, burak'ın kaçırdığı pozisyonların katını kaçıran milan baros mu(baros'a karşı değilim elma-elma karşılaştırması yapabilme adına kendisini örneklendirdim)? belirttiğim gibi kendi dünyamızda etrafımızda bu duruma örnek insanlar bulabileceğimiz gibi, bilinirlik açısından futbol dünyasına baktığımızda burak gibi bir çok futbolcu görebiliriz. ya da bu durumun tam tersi de geçerli gereğinden fazla sempati, yapılan yanlışları görmezden görme, başarısızlıkları fark etmeme. türkiye'de bu duruma da bence verilebilecek en büyük örnek alex'tir. yalandan faul alır, formsuzluğundan takımı kaybeder, hakeme itiraz eder ama yine en büyük o'dur. bunların 10'da 1'ini yapmayan burak kötüdür.
aslında daha sayfalarca yazabilirim örneğin bu durumu tepkilerin tutarsızlığından da anlayabiliriz. ortada ortak bir neden yok kimisi yeteneksiz diyor, kimisi yetenekli ama yetersiz diyor, kimisi kendini yere atıyor hep diyor, kimisi fazla seviniyor diyor. biri de demiyor ki şu yönü eksik ancak düzeltir aslan parçası.
bahsetmek istediğim kendisine uygulanan mobbing. bilmiyorum bu sosyal hareketin tam karşılığı mobbing de olmayabilir. ancak önemli olan burada, bu arkadaşa yapılan yerli yersiz tepkilerin dozu. hepimizin hayatında nedensiz sinir olduğumuz, her hareketinin battığı insanlar vardır. burak da aslında bu insanlardan biri bir çoğumuz için. yaptığı her hareketi göze batıyor, 1 yapıyorsa 5'lik yapmış gibi saldırılıyor, saçına takıyoruz, duruşuna takıyoruz. adam efendi efendi yürürken bile, bar'da arkamdaki amca şunun şu hareketlere bak artist diyebiliyor. harika bir bitiricikle gol atar, maçı çevirir işi bu deriz. dünyadaki her forvetin yaptığı gibi gol kaçırır, galatasaray tarihindeki ilk golü kaçıran bir insan gibi yerin dibine sokarız. şimdi bu sözlerim üzerine kendisini olumsuz eleştiren arkadaşlar, burak'ın futbol yetenekleri hakkında örnekler vererek sinir oldukları şeyin gol kaçırması olmadığını, galatasaray'da oynayan bir forvet için yetersiz bir forvet olarak söyleyebilirler. ancak gerçekten daha bu sezon başında transfer olmuş ve ligde 6 gol atmış bir futbolcu odun olsa bu eleştireleri hak etmez. burada yapılan dışlamayı aslında anlamının en basit yolu sempati duyduğumuz her hangi bir futbolcu ile burak'ı karşılaştırmak. onun kaçırdıkları, attıkları, yürüyüşü, duruşu ya da hareketlerine verdiğimiz tepkiyi düşünmek yeterli. toplum olarak itici olarak yaftalanmış bir futbolcuyu, karşı takım taraftarların sürekli eleştirmesini anlayabilirim ancak bu durumun kendi taraftarlarımızın arasında da bu kadar yaygın olmasına çok şaşırdım. şirketlerde mobbing genellikle bir gruba uygulanır. bu olay fark edilmeden tüm şirket tarafından yapılan bir durum olur. demek istediğim dışlanan grup en azından birbirine destek olabilir. biz kendi grubumuzdaki insanı da dışlıyoruz. üzerinde galatasaray forması var diye hangi yeteneksizlere, yetersizlere katlandık biz. ama onlar sempatik, onlar farklı ama burak kötü yani tekniği yok, duruşu itici, saçı kötü. e o zaman sorarlar adam, bu yeteneksiz adam 6 gol atmadı mı, bu itici adam 90dk boyunca köpek gibi koşmuyor mu, bu adamın bir kere hakeme itirazını, rakip futbolcuyla tartışmasını gösterebilir misiniz? hiç bir futbolcuya karşı düşmanlığım yok ancak büyük futbolcu 2 sene boyunca yatan, takımın en ihtiyacı olduğu zamanlarda gereksiz hakeme itirazları ile kart gören, burak'ın kaçırdığı pozisyonların katını kaçıran milan baros mu(baros'a karşı değilim elma-elma karşılaştırması yapabilme adına kendisini örneklendirdim)? belirttiğim gibi kendi dünyamızda etrafımızda bu duruma örnek insanlar bulabileceğimiz gibi, bilinirlik açısından futbol dünyasına baktığımızda burak gibi bir çok futbolcu görebiliriz. ya da bu durumun tam tersi de geçerli gereğinden fazla sempati, yapılan yanlışları görmezden görme, başarısızlıkları fark etmeme. türkiye'de bu duruma da bence verilebilecek en büyük örnek alex'tir. yalandan faul alır, formsuzluğundan takımı kaybeder, hakeme itiraz eder ama yine en büyük o'dur. bunların 10'da 1'ini yapmayan burak kötüdür.
aslında daha sayfalarca yazabilirim örneğin bu durumu tepkilerin tutarsızlığından da anlayabiliriz. ortada ortak bir neden yok kimisi yeteneksiz diyor, kimisi yetenekli ama yetersiz diyor, kimisi kendini yere atıyor hep diyor, kimisi fazla seviniyor diyor. biri de demiyor ki şu yönü eksik ancak düzeltir aslan parçası.