5
uğrunda gece sokakta kaldığım maç olduğu için bendeki yeri ayrıdır. bu güzel pazar gününde, ailecek gezmeye gitme planları yapılırken babama arkadaşımın bu maç için bilet aldığını ve maça gitmek istediğimi söylemiştim. o da gerek maçın ulaşımı zor olan olimpiyat stadyumu'nda olması gerekse o gün için ailecek dışarı çıkma planı yapıldığı için maça gitmeme kesin olarak karşı çıkmıştı. daha sonra bir bahane bulup evde kalmıştım ve babamlar dışarı çıkar çıkmaz ben de formamı giyip maça gitmek üzere arkadaşımla buluşmuştum. florya'dan olimpiyat stadı'na nasıl ve ne şekilde gittiğimi hatırlamıyorum açıkçası, yalnızca yoldayken babamların eve gelip beni bulamaması üzerine babamın beni aradığını ve telefonda hiç duymadığım kadar yüksek sesle bağırdığını hatırlıyorum. o an anlamıştım aslında akşam eve dönüşümün sıkıntılı ve problemli olacağını.
fakat hazırlık maçı da olsa takımı izlemeye gidiyordum ve aklımdaki bu düşünceleri maç sonuna kadar ertelemeyi seçmiştim. maçta birçok net gol pozisyonuna girmiş olsak da galibiyeti getirecek golü atamamıştık. maç çıkışı eve dönüş yolundayken eve vardığımda nasıl bir manzara ile karşılaşacağımı merak ediyordum. nitekim eve girmem bile mümkün olmamıştı. 12 gibi evin kapısındaydım fakat babam kapıyı kilitleyip yatmıştı ve anneme de kapıyı açmamasını tembih etmişti (babam anahtarı almış zaten). telefondan babamı arayarak uyandırmayı ve kapıyı açmasını söylemeye çalışmıştım ama telefonda duyduğum ses bana "git nerde kalıyorsan kal! sokakta sabahla!" diyordu. hava güzeldi, sokaklar sessiz ve sakindi. florya sokaklarında birkaç tur attıktan sonra flyinn alışveriş merkezi'nin giriş kapısında oturmaya başlamıştım. uzun zaman geçmeden de güvenlik ekibinin müdürü beni şüpheli bulması sebebi ile yanıma gelmişti. durumu izah edince yine şüpheli bakışlar ile karşılaşmıştım ama yanımdan uzaklaşmışlardı. daha sonra başka bir güvenlik görevlisi ile oturmuştum. o nispeten daha anlayışlı ve arkadaşça yaklaşmıştı bana, sanırım sebebi galatasaraylı olmasıydı. saat 4'e kadar orada oturmuştum, kendimi sokakta sabahlamaya hazırlamışken babamdan sürpriz bir telefon gelmişti. soğuk bir şekilde "neredesin?" diyordu. flyinn'in önünde oturduğumu söyleyince de "gel eve." emrini almıştım. geç de olsa eve girmek, yatağıma kavuşmak güzeldi.
bir de lincoln atsaydı o golü...
fakat hazırlık maçı da olsa takımı izlemeye gidiyordum ve aklımdaki bu düşünceleri maç sonuna kadar ertelemeyi seçmiştim. maçta birçok net gol pozisyonuna girmiş olsak da galibiyeti getirecek golü atamamıştık. maç çıkışı eve dönüş yolundayken eve vardığımda nasıl bir manzara ile karşılaşacağımı merak ediyordum. nitekim eve girmem bile mümkün olmamıştı. 12 gibi evin kapısındaydım fakat babam kapıyı kilitleyip yatmıştı ve anneme de kapıyı açmamasını tembih etmişti (babam anahtarı almış zaten). telefondan babamı arayarak uyandırmayı ve kapıyı açmasını söylemeye çalışmıştım ama telefonda duyduğum ses bana "git nerde kalıyorsan kal! sokakta sabahla!" diyordu. hava güzeldi, sokaklar sessiz ve sakindi. florya sokaklarında birkaç tur attıktan sonra flyinn alışveriş merkezi'nin giriş kapısında oturmaya başlamıştım. uzun zaman geçmeden de güvenlik ekibinin müdürü beni şüpheli bulması sebebi ile yanıma gelmişti. durumu izah edince yine şüpheli bakışlar ile karşılaşmıştım ama yanımdan uzaklaşmışlardı. daha sonra başka bir güvenlik görevlisi ile oturmuştum. o nispeten daha anlayışlı ve arkadaşça yaklaşmıştı bana, sanırım sebebi galatasaraylı olmasıydı. saat 4'e kadar orada oturmuştum, kendimi sokakta sabahlamaya hazırlamışken babamdan sürpriz bir telefon gelmişti. soğuk bir şekilde "neredesin?" diyordu. flyinn'in önünde oturduğumu söyleyince de "gel eve." emrini almıştım. geç de olsa eve girmek, yatağıma kavuşmak güzeldi.
bir de lincoln atsaydı o golü...