489
takımın başına gelmiş, en kariyerli hoca fatih terim'den, en kariyersiz abdullah efendi'ye kadar bu saatten sonra, bu kurum ve kuruluşlarla kim gelirse gelsin hiç bir şey farketmez. kafa aynı olduktan sonra hangi hocayı getirsen getir hemen hemen aynı takımla sahaya çıkacaktır. hiç bir turnuvada kalifiye olamayız, hiç bir üst düzey takımı yenemeyiz. bunun sorumlusu bu futbolcular ve hocalar değildir. sorumlusu sorunun içinde kabak gibi ortadadır. kimseye derdimizi anlatamıyoruz. şampiyonun kalesinde dünya'nın sayılı kalecilerinden biri var. sen en büyük parayı önündeki savunma elemanlarına yatırıyorsun. yetmiyor, bütün yabancıları gol yememek üzere sahaya çıkartıp, önlerine de libero olarak bir yabancı futbolcu daha oynatıyor. bu takımın hocası ülkenin gelmiş geçmiş en büyük hocası, bu takım da ülkenin en büyük 2 takımdan biri. diğeri, ikinci olan takım ise pastayı başka türlü bölüşmüş. hatta daha mantıklı iş yapmışlar. kalelerinde onların da dünya çapında kalecileri var. madem kalecim güzel, ne diye bütün paramı beklere yatırayım demiş, savunmasını türk oyunculardan oluşturmuş. o takım da gol atabilmek için yatırımının tamamını hücum oyuncularından yana kullanmış. böyle bir ülkenin milli takımında kimi oynatacaksın da, turnuvalara katılacak, o turnuvalarda da zafer kovalayacaksın. yani, gol yememek için bütün parasını bek futbolcularına yatıran şampiyon, çıktığı uluslar arası turnuvada follaş olurken, gol atmak için küçük bir muz cumhuriyeti merkez bankası kadar para harcayıp hucum oyuncusu alan ikinci uluslar arası turnuvanın birincisinden kovulmuş, ikincisinde can çekişiyor. yatırım boşuna, hem isaya hem musaya yaranamazsın. ya kendimizi kandırıp, tuttuğumuz takımın şampiyon olmasından başka bir hedef beklemeyeceğiz ya da milli takım yenildiği zaman suçlu sorumlu aramayacağız.