• 203
    öncelikle (bkz: 11 ağustos 1999 rapid wien galatasaray maçı)

    gurbette yaşadığımdan dolayı pek maçlara gidemezdim eskiden. çocuktum çünkü.
    hep özenirdim ali sami yen'e giden insanlara. "baba biz ne zaman gideceğiz" deyince babam "elbet bir gün gideceksin oğlum" derdi.

    kuralar çekilmiş ve rapid wien düşmüştü galatasarayımıza. ilk defa bu kadar yaklaşmıştım aşkıma.
    "ne olur baba gidelim ne oluur" diye ağlıyordum evin içinde. babam "tabi gideceğiz be oğlum kaçar mı" diye cevap veriyordu.
    rahmetli dedem fenerbahçeliydi fakat fanatik değildi. o da "ben de gelirim 3'ümüz gideriz" demişti.

    biletleri almıştık sonunda ve ben her gün o biletlere bakıyordum. galatasaray armasına bakıyordum ve heyecanlanıyordum.
    maça bir gün kala artık heyecanım doruk noktasına varmıştı. o gece erkenden yattım ki hemen sabah olsun ve biz maça gidebilelim diye.
    yattım ama içimi "çocukça" bir korku kapladı. ya bu gece ölürsem? ya yarın maça gidemezsem? ya hırsız gelir de biletleri çalarsa diye.*
    ranza'nın üst tarafında kardeşim yatıyordu. çıktım yukarı sarıldım ona ve uyudum.
    sabah olmuştu ve benim içim içime sığmıyordu. okul'da "sizi yeneceğiz, fark atacağız" gibi cümleler kuruyordum. çünkü takımıma çok güveniyordum.

    okul bitti eve geldim ve hemen formamı giydim ve maç saatini beklemeye başladım. zaman gelmişti artık ve "ernst happel stadına" doğru yola çıkmıştık.
    stada yaklaştıkça türklerin sayısı gittikçe artıyor ve ben "bu nasıl deplasman?" diye düşünmeye başlıyordum.
    stada girmiştik artık ve ben o an dünyanın en mutlu çocuğuydum çünkü takımı ilk defa canlı izleyebilecektim. babam: "bak oğlum hagi, bak oğlum hakan şükür" gibi şeyler söylüyordu ve ben ise "baba tanıyorum" diye karşılık veriyordum.

    maç başlamıştı ve galatasaray o bilindik oyununu oynuyordu. bir sağdan bir soldan geliyorduk ve sonunda hakan ünsal ile bulmuştuk golü.
    o an stad yıkılıyor zannetmiştim. inanılmaz bir sevinç vardı. hani anlatılmaz yaşanır derler ya işte aynen öyle.
    fatih akyel ile 2-0'ı bulmuştuk ve rahatlamıştık. galatasaray işi şova dökmüştü artık ve o şovu hagi mükemmel bir gol ile tamamlamştı.
    o golü görememiştim boyum küçük olduğu ve herkesin maçı ayakta izlediği için. pek de umrumda değildi aslında.*

    maç bitmişti ve babam beni omuzlarına almıştı. grande taraftarı selamlamak için geliyordu. babam hocaam hocaaam diye bağırıyordu ve hoca bize de dönüp ellerini sallamıştı o her zaferden sonra yaptığı gibi.

    mutlu mesut dönmüştük evimize. o günü hiç bir zaman unutamam be sözlük.

    ayrıca ali sami yen'de izlediğim ilk maç için (bkz: 25 temmuz 2001 galatasaray vllaznia maçı)
    o maç için ayrıca bir entry yazmayı düşünüyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın