• 167
    galatasaray – bursaspor : 3-2 …. duran top.

    bursa ligin 5 şampiyonundan biri, iyi takım. hafta içi twente’ye 120 dakika sonunda saçma sapan 4-1 yenilip elenince sanki kolay maç olacakmış gibi fikir oluştu. ve fakat eğer tarlaları sürmediyseniz, sıvacı olarak kahe’yi tutmadıysanız, eyüp sultan hazretlerine mini cooper kurban etmediyseniz her maç zor geçer. (fenerbahçe’ye laf sokmanın dayanılmaz zevki)

    kesin olan bir şey var: bu sezon asy arenaya gelen bütün takımlar büyük bir direnç gösterecek. esasında sadece asy arenada değil her yerde böyle bir direnç göreceğiz. fatih terim’in “dream team” demek için erken demesinin sebebi bu. rakipler havaya giriyor. bir polyanna olarak şöyle söyleyebilirim; şampiyon liginde daha rahat edeceğiz.

    galatasaray elmander ve umut’la oynadığında rakibi inanılmaz zorluyor. bu güzel elbette ama fizik güçle rakibin üstüne gidince rakip için bir direnç oluşturuyor. bir ara kendi oynadığım çok acayip takımlara karşı çok acayip dirençler gösterdiğimiz maçları yazarım. o zaman daha iyi anlaşılır.

    duran top: memlekette birilerinin adı-soyadı olabilir. ciddiyim. yosma, satılmış, dünya malı, ellibine, beşbine gibi isimlerin olduğu bir memleketten bahsediyorum. ve fakat duran top başımızın belası.
    yediğimiz ilk gol. hatırlamıyorum burada mı yazdım, twit mi attım hatırlamıyorum ama hep söyledim: bizim duran topları rakip kaleyi bulacak şekilde penaltı noktasıyla altıpas çizgisi arasına atmamız lazım. bursa bize aynısını yaptı.
    bursa iki gol attı, ilk gol dediğim gibi kullanılan şekilde, diğeri de aslında bir korner. bu mevzu ingilterede oluyor. fa cup’ta amatör takım premier lig takımıyla oynarken korner kazanınca taraftarı coşuyor, gol yaptıkları da oluyor. bu sebeple duran abi çok önemli bir insan futbol camiasında, yabancı meslektaşlarıyla birlikte.
    geçen sezon galatasaray duran toplardan gol bulan, gol yemeyen bir takımdı. bu sezon ne oldu acaba. alan savunması mı, adam savunması mı tartışması bitmez. benim fikrim belli: adam savunması. modern dünyada alan savunması olabilir ama 3-5-2 muhteşem bir sistemdi, kayboldu. hatta daha geriye gideyim wm falan vardı, burayı okuyanların çoğu bilmez, kayboldu.
    fatih hoca kulaklığıma söylediklerine göre, o da bundan sıkıntılı. kulaklığıma derken, tvyi kulaklıkla dinliyorum, karışmasın

    yine geçenlerde yazdım sanırım; asy arena takım öndeyken müthiş bir ekstra güç iken, takım zora girdiğinde takımı telaşa sürükleyen bir güç oluyor. takımın en önemli gücü sakince ve hızlıca pas yapmakken, taraftar baskısı takımı telaşlandırıyor. bunu çözmek şart. böyle giderse çarşı’nın beşiktaş’a yaptığı etkiyi yapacağız, yapacaklar(ben artık her maça gitmiyorum ya, o bakımdan).

    -----araya sıkıştırılmış paragraf-----
    bursa’nın 60. dakikadan sonra dağılacağını düşünüyordum ama gol attılar ve dirençleri arttı beya. nereden bileyim yahu.
    -----araya sıkıştırılmış paragraf-----

    ben futboldan hele saha içinden çok anlamadığım için 4-4-2, 4-3-3 konularına giremiyorum, kusura bakmayın. ama yine de gördüğüm bazı şeyler var. orta saha kanatları mümkün olduğunca içe giriyor, bekleri devreye sokmaya çalışıyor fatih hoca. eboue ile defalarca denerken balta’nın bindirmelerini pek göremedik. çolak da diğer maçlara göre savunmaya yanaşıp top almaktan vazgeçmiş görünüyor. böyle olunca asıl oyun kurusu inan’ın daha etkili oynayabildiğini gördüm. melo’nun bir haftada form tutması, yeniden takıma adapte olması güzel, fiziksel eksiklerine rağmen.

    gelelim hamit altıntop’a. oyun bilgisinin ne kadar iyi olduğunu anlamak zor değil. yapmak istediklerinden net anlaşılıyor ve fakat henüz uyum sorununu aşamadığı ve fiziksel olarak eksikleri olduğu için istenenleri yapamıyor. size bir şey söyleyeyim mi, onun yapmak istedikleri bizim istediklerimizden fazla. durumu biraz hakan balta’nın kötü geçirdiği sezonlara benziyor. balta için de form başka şey, kalite başka demiştim. hamit için de aynı düşüncedeyim. aradaki fark, hamit için balta kadar beklemeyeceğiz. oldukça çalışkan oynuyor. ihtiyacı olan şey biraz fizik güç biraz da sakinlik. hamit! sakin ol, hayat senin.

    galatasaray’ın rakibini havaya sokmadan devirmesi için gereken bazı şeyler var. öncelikle kolay gol yememesi lazım gibi gözüküyor. ama asıl önemli olan başka. lafı dolandırarak anlatmam gerekirse; her maçın bir karakteri vardır. galatasaray’ın maçlarını mücadele karakterinden çıkartarak, yetenek karakterine getirmesi lazım. şöyle ki; elmander ve umut’la oynayınca oyun mecburen mücadele karakterli oluyor. fatih hocanın bunlardan birinden vazgeçmesi lazım. bu konuda ilk olarak umut-burak ile oynaması gerektiğini düşünüyorum. merak etmeyin elmander ilk 11 çıkmayınca vefasızlık yapmış olmayız, takım kazanınca elmander de mutlu olur. son zamanlarda gelişen saçma bir “vefa” kavramı var da, ona gönderme yapayım dedim. neden elmander de umut değil? memlekette yabancı sınırı var ya, o bakımdan. anladikos?
    maçı kolayca çözecek, gol yapacak burak yılmaz bizim için çok önemli. ilerleyen haftalarda uzaktan vuruşlarla çilingir görevi görecek hamit form tutunca işler daha kolaylaşacak. size başka bir şey söyleyeyim; hamit’in uzaktan 5-6 gol atmasına bile gerek yok. bir-iki tane atınca rakip savunmaların bundan sonrası için bakışı da değişecek ve gol için saha içinde daha fazla alternatif oluşacak, topu kaleye vurmasa bile. mesela kaleci öne gelemeyecek. anladikos?

    bugün manu’nun southampton deplasmanındaki maçını izledim. beni hiç korkutamadılar yahu. van persie müthiş oyuncu, başka müthiş oyuncuları da var ama önde baskı yapan takımlara karşı zorlanıyorlar. nasıl ki ligde elmander-umut oynamasın diyorsam manu maçlarında da kesin ikisinin oynaması lazım.(fatih hocanın yardımcısı fatih hocaya blogundan bildirdi)

    geçen haftaki sözümü yine yedim ve bir a4 sayfasından fazla yazdım. canım sağolsun.

    son dakika : kolo toure iyi topçu.

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın