12
osmanli devleti'nin sevmediğim bir huyu vardi. lisede tarih derslerini az biraz hatirlayanlar bilir. yazilidan önce savaşin sonuçlarini ezberletirdi ya hocalar hani, neredeyse kazandiğimiz tüm savaşlarin ortak bir sonuç maddesi vardi; her yil düzenli bir şekilde ödenmesi mecburi olan haraç işi...
hani ikide bir yakina yakina söyleniriz ya, çok büyük bir marifetmiş gibi: (gbkz: "biz türkler hazira çok alişiğiz, bir şeylerle pek uğraşmayi sevmeyiz.") diye. bunun temelinin hep o dönemlerden kalma bir alişkanlik olduğuna inanirim. son bir kaç yüzyilda tarihin neredeyse hiçbir döneminde sadece halkin iradesi ve isteği sonucu bir şeyler yapip başarma girişimimiz olmadi. hep birilerinin çikip ilk adimi atmasini bekledik. ama yukarda allah var ne zaman birisi çiksa ortaya, halk olarak müthiş işler başardik. neyse konu sapmasin. soydan gelen bir alişkanlik olarak hep hazira aliştik. bir şey üretme çabamiz hiç olmadi. bu da aslinda bu sorunumuzun gün yüzüne çikmiş sonuçlarindan birisi.
artik günümüzde bu olayin rahatça uygulanmasini normal bir şeymiş gibi aksettiriyorlar ya garip geliyor gerçekten. hani sinavdan önce 1 kere bile eline kağit kalem almayip sinav zamani haril haril kopya çekme girişiminde bulunan öğrenci modeli var ya, tam da bunun bire bir karşiliği. yaşadiğin ülke, populasyon bakimindan normalin üstünde. yani yetiştirmen için gerekli olan nüfus problemin yok. ama bizdeki düşünce modeli artik git gide makyavelizme kaydiğindan, başari kazanmak için her yolu mübah görüyoruz. arada kazandiğimiz oluyor tabi ama hiçbir zaman sürekli olmuyor. sadece 1 kere temelden yetiştirip başari elde etmeye çaliştik, onda da avrupa'dan 2 tane kupa ve çeyrek final başarisi geldi. isteyince, yapmaya çalişinca ne kadar başarili olabileceğimizin en görünür kaniti bu başarilar fakat dedik ya hazira alişmişiz bir kere, çok zahmetli geliyor çaba sarfetmek ve sabretmek.
bu konuyu destekleyen bir de gurbetçi oyuncu meselemiz var aslinda. dişardan bakinca almanya'nin da sürekli olarak bu yola başvurduğu görülüyor fakat çok büyük bir fark var ortada. onlar devşirecekleri futbolculari kendileri yetiştirip kadroya aliyorlar. hazira konmuyorlar yani.
e şimdi sormak lazim bir oyuncunun devşirme sporcu olmasi için illa isminin türkçe olmamasi ve türkiye ile bir bağlantisi olmamasi mi gerekiyor? nuri şahin de devşirme futbolcu sayilmaz mi?
hani ikide bir yakina yakina söyleniriz ya, çok büyük bir marifetmiş gibi: (gbkz: "biz türkler hazira çok alişiğiz, bir şeylerle pek uğraşmayi sevmeyiz.") diye. bunun temelinin hep o dönemlerden kalma bir alişkanlik olduğuna inanirim. son bir kaç yüzyilda tarihin neredeyse hiçbir döneminde sadece halkin iradesi ve isteği sonucu bir şeyler yapip başarma girişimimiz olmadi. hep birilerinin çikip ilk adimi atmasini bekledik. ama yukarda allah var ne zaman birisi çiksa ortaya, halk olarak müthiş işler başardik. neyse konu sapmasin. soydan gelen bir alişkanlik olarak hep hazira aliştik. bir şey üretme çabamiz hiç olmadi. bu da aslinda bu sorunumuzun gün yüzüne çikmiş sonuçlarindan birisi.
artik günümüzde bu olayin rahatça uygulanmasini normal bir şeymiş gibi aksettiriyorlar ya garip geliyor gerçekten. hani sinavdan önce 1 kere bile eline kağit kalem almayip sinav zamani haril haril kopya çekme girişiminde bulunan öğrenci modeli var ya, tam da bunun bire bir karşiliği. yaşadiğin ülke, populasyon bakimindan normalin üstünde. yani yetiştirmen için gerekli olan nüfus problemin yok. ama bizdeki düşünce modeli artik git gide makyavelizme kaydiğindan, başari kazanmak için her yolu mübah görüyoruz. arada kazandiğimiz oluyor tabi ama hiçbir zaman sürekli olmuyor. sadece 1 kere temelden yetiştirip başari elde etmeye çaliştik, onda da avrupa'dan 2 tane kupa ve çeyrek final başarisi geldi. isteyince, yapmaya çalişinca ne kadar başarili olabileceğimizin en görünür kaniti bu başarilar fakat dedik ya hazira alişmişiz bir kere, çok zahmetli geliyor çaba sarfetmek ve sabretmek.
bu konuyu destekleyen bir de gurbetçi oyuncu meselemiz var aslinda. dişardan bakinca almanya'nin da sürekli olarak bu yola başvurduğu görülüyor fakat çok büyük bir fark var ortada. onlar devşirecekleri futbolculari kendileri yetiştirip kadroya aliyorlar. hazira konmuyorlar yani.
e şimdi sormak lazim bir oyuncunun devşirme sporcu olmasi için illa isminin türkçe olmamasi ve türkiye ile bir bağlantisi olmamasi mi gerekiyor? nuri şahin de devşirme futbolcu sayilmaz mi?