2339
80li yılların başı. evimizde ne renkli, ne siyah-beyaz televizyon var. radyoların hüküm sürdüğü dönem. sabah saat onda arkası yarınlar, akşam onaltıda çocuk bahçesi , perşembe gecesi radyo tiyatrosu. hala her yeri farelerin bastığı o tiyatro oyunu dün gibi aklımda. galatasaray adını ilk kez gazetelerde duyuyorum. kendi kendime , hiçbir etki altında kalmadan galatasarayı tutuyorum. abim de fenerbahçeli. onun fenerbahçeli olduğunu galatasaray'ı tutunca farkediyorum. simoviçlerin, prekazilerin olduğu dönem. sonra çakır gözlü ,esmer tenli bir futbolcu geliyor. o dönem her ergen galatasaraylı genç kız gibi uğur tütüneker'i beğeniyorum. gazetelerde ki fotoğraflarını artist fotoğrafı biriktirir gibi biriktiriyorum. 14 yıl sonra şampiyonluk geliyor. güzel bir şey. ama ben galatasarayı şampiyon oldu diye sevmemiştim. beşiktaş ,denizlispora puan kaybediyor. şampiyonluk bir hafta sonra geliyor. aynı denizlispor 2006 yılında fenerbahçeden puan alarak benim izlediğim en güzel ve anlamlı şampiyonlukta pay sahibi oluyor. inanılmaz neuchatel xamax ilk maçını 3-0 kaybediyoruz. ben turu geçeceğimize dair bahse giriyorum ve ikinci maçta beş gol atıp tur atlayınca dünyalar benim oluyor. uğur tütüneker'de bu gol atanlardan biri olunca gelme keyfim gelme. artık bir kaç gün sabırsızlıkla ertesi gün olsada gazetelerin spor sayfalarını okusam diyor. hep güzel hatıralar yok , acı hatıralar da var. türkiye kupası maçında ilk yarısı 3-0 öndeyken, ikinci yarı 4 gol yiyerek kaybettiğimiz fenerbahçe maçı. ilk yarı güzel bir oyunla 3-0 öndeyiz. devre arası oluyor. o dönemler takımların renklerine göre ip örgüler vardı. onları okul çantalarımızı takar hangi takımlı olduğumuzu belirtirdik. sarı-kırmızı örgümü saçıma takıyorum. hiç sevmediğim fenerbahçeli bakkala inat olsun diye gidiyorum. giderkende içimden "ya şimdi hava atıyorum da, biz ilk yarı nasıl üç gol attıysak bunlarda bize atarlarsa" diyorum. demez olaydım. ben mi artık düşünerek çağırdım, bizimkiler mi laubali oynadı, yoksa başka birşeyler mi oldu da 4-3 kaybettik bilmiyorum. bu maç bana ders oldu. asla son düdüğü duymadan havaya girmiyorum. nede olsa gol dediğin topun kale çizgisini geçmesidir. oda bir saniyeden az sürer. buda demekki bir maçta 90x60=5400 kere gol atma şansın vardır. üniversiteye başlayana kadar galatasarayla ilgili en hatırladığım olaylar bunlar.